Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '10

 
Kategori
Edebiyat
 

Ali ile Ramazan / Perihan Mağden

Ali ile Ramazan / Perihan Mağden
 

Tedirgin edici bir kapak resmi...


Ali, Ramazan’ın hayatındaki tek temizlik ihtimali.

Tek berraklık, güzellik, iyilik çemberi.

Hayatındaki.

Gırtlağına kadar pisliğe gömülse Ramazan,

b.ka bulansa; gözlerinin önünde Ali’yi canlandırarak,

Ali’ye aşkını, Ali’nin ona aşkını; hâlâ temiz olduğunu,

Olabileceğini, kalabileceğini hayal edebilir.

“Sen benim hayatımdaki tek temiz şeysin Ali,” diyor

telefonda bir cumartesi.

***

Devrim ve sınıf mücadelesi üstüne konuşurken açık açık gündelik hayattan söz etmeyenler, aşkın yıkıcı gücünü ve sınırları reddetmenin olumlu yanını anlamayanlar; o insanların ağzında bir ceset var.

Raoul Vaneigem

Roman Raoul Vaneigem’in yukarıdaki sözleriyle başlıyor.

Ve 18 Aralık 1992’de Ali ile Ramazan’ın hikâyeleri noktalanıyor. Gerçek hayatta. Üçüncü sayfada.

Ama ne hikâye. Hani hep gördüğümüz, görmezden geldiğimiz, yok saydığımız, sokak çocuklarından ikisi, Ali ile Ramazan…

Romanı aldığımda yoksa Brokeback Mountain’in yerli versiyonu mu, diye düşünmedim değil. Ama hiç değil, hiç.

Perihan Mağden yine yapmış, yapacağını.

Ali ile Ramazan’ın hikâyesi, yetiştirme yurdunda başlıyor, arkadaşlıkları, sevgili olmaları ve aşkları.

Romanın dili oldukça haşin, sert, acımasız ve küfürlü. Öyle olmak zorunda, çünkü oradan; yetiştirme yurdundan, sokaklardan, birahanelerden, üçüncü sınıf otellerden, bankmatik otellerinden anlatıyor.

Sürükledi, sert diliyle. Romana özellikle, zaman zaman ara verdim. Hemen bitirmek istemedim. Biliyordum ki; bu iki yalnız ve bir başına kalmış, itelenmiş, çaresiz aşık gençlerin sonu iyi olmayacak.

Çektikleri acılar yordu. Yaşayamadıkları çocuklukları, gençlikleri… Onlar hep yanıbaşımızda. Sokaklarda…

Romana verdiğim aralarda hep devleti sorguladım. Ne işe yarıyor devlet? ve toplum...

Mutsuz, çaresiz çocuk –lar- üzer beni.

İteleriz bu çocukları, yok sayarsak belki vicdanımızı sorgulamak zorunda kalmayız. Rahat ederiz!

Tinerci ise, onlar her türlü suçu işler, hele hele eşcinselse.

Medya her zamanki klişe başlıklarını sallar, “tinerci dehşeti.”

Ya onların yaşadıkları dehşet! Taaa yetiştirme yurtlarından başlayarak.

Yetiştirme yurdundaki müdüründen, öğretmenine, psikoloğuna kadar. Romandaki bu yan karakterlerin gizli, çirkin, yalan yaşamları. Sanki gerçekmiş gibi yaşamları. Ama sadece “gibi”. Ve onların yalan, çirkin yaşamlarını bilen şakşakçıları, o yalanları, çirkinlikleri gizlemekte, görmezden gelmekte, hiçbir sakınca görmez.

Ali ile Ramazan’ın çocuklukta başlayıp, sonuna kadar süren aşkı. Ve hep sürecek…

Yoksulluk ve İstanbul onları tüketirken, kendine gazetelerin üçüncü sayfasından başka gidecek bir yer bulamayan derin bir aşk.

Ali ile Ramazan…

Kısa ama acı yaşadılar…

Ve sonuna kadar gerçekti yaşadıkları.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..