Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Amerika'daki Ermeni soykırımı yasa tasarısı

Başlık bölümünde, alıştığımız üzere Ermeni Yasa Tasarısı klişesinin önüne "sözde" ibaresini koymadığımın farkındayım. Neredeyse bütün dünya Ermenilere inanırken bizim sözde dememizin ne anlamı kalıyor. Kendimiz zaten doğruyu bildiğimizi düşünüyoruz, o nedenle bu ifadeye gerek yok ki.

Amerika'da bu tasarının her sene temcit pilavı gibi gündeme gelmesinden... Her yıl bundan dolayı ülkede işte oradaki lobi çalışmalarımız layıkıyla yapılmıyor tartışmalarını dinlemekten bıkan biri olarak şunu demek istiyorum.

Bunun asıl nedeni bizim lobiciliği iyi yapamıyor olmamız değildir. Yani sanıyor musunuz ki bizi yılın 365 günü her gün orada toplantılar düzenlesek-aslında olayın öyle olmadığını anlatmaya çalışsak- adamlar, "Peki biz ikna olduk. Aslında katliamı Ermeniler yapmışlar." mı diyecekler? Bence kesinlikle hayır.

Burada, bu işlerin arkasındaki niyeti iyi okumamız gerekiyor. Önce bir gerçeği teslim edelim. Amerika bizim ne dostumuz, ne müttefiğimiz ne de stratejik ortağımızdır. Düşmanımız mıdır? Bunun cevabı kişiye göre değişir ama benim değer yargılarıma göre evet düşmanımızdır. Güneyimizde naylon bir devlet kuran, oradaki halkı birbirine kırdıran, ölen yüzbinlerce insanın müsebbibi olan, terör örgütünü gizli saklı destekleyen, besleyen, lojistik destek sağlayan, bunu yaparak ülkemizde her gün yeni vatan evlatlarının şehit olmasına, eşlerin kocasız, çocukların babasız kalmasına neden olan bir devlete düşman denmezse ne denebilir?

Bu nedenle bize düşman olan bir ülkenin Ermeni tasarısı gibi bir tasarıyı kabul etmesi de normaldir diye düşünüyorum. Yine bu sebepten, ülkece her yıl Amerika bu yıl tasaryı kabul edecek mi diye karalar bağlamayalım. Hatta uygun kanallarla teşvik edelim, kabul edin diyelim ya da en azından kabul etmeyin demeyelim. Biz böyle yaptıkça sanki bir suç işlenmiş gibi adamlar üzerimize geliyor.

Ancak, tasarı kabul olduktan sonra biz de bazı aksiyonlar alalım. Hem teorik hem pratik düzeyde. Ne yapalım?

Bu tasarıyı kabul eden devletleri belirleyip, özellikle bir şekilde ilişkimiz olanları öne çıkarıp bu ülkelerin geçmişlerini sorgulayalım. Tarihçilerimiz araştırmalar yapsınlar ve mesela Fransa'nın Cezayir'de yaptığı her neyse bunu objektif ve bilimsel olarak tespit edip Meclise getirelim. Diğer taraftan Amerika'da Kızılderili ve zencilere yapılan kötülükleri yine bilimsel olarak belgeleyip bunları biz de yasalaştıralım. Bunun ne faydası olacak, gerginliğe ne gerek var diyenler olabilir, bazı kişilere göre tepki vermemek de önemli olabilir ama bana göre uluslararası ilişkilerde karşılıklılık ilkesi çok önemlidir, birisi size yanlış yaptığında bunun yaptırımlarına hazır olmalıdır diye düşünüyorum.

Diğer taraftan bir ara gündeme gelmişti, bu ülkelerin ihalelere girmesi kayıtsız şartsız ve tek taraflı yasaklanabilir, mesela Amerikan üslerinin konumu ve geleceği gündeme gelebilir.

Yine Güneydoğu sınırında yapılacak bazı düzenlemelerle Kuzey Irak'a kaynak, elektrik, su aktarımı iptal edilebilir. İran'la PKK'ya karşı ortak operasyon yapılabilir.

Tabi bunları yapabilmek için bu anlayışta bir iktidarımız olması gerekir. %47nin oyunu alan bugünkü iktidarın bu saydıklarımı yapmaya niyetinin olmadığı besbellidir. Bizler de çoğunluk oyunu bu iktidara veren insanlar olarak, geleceğimizi bu iktidarın uygun göreceği kalıplarla sınırlandırmış olduk ve buna layığız diye düşünüyorum. Biz şu anda AB, ABD, IMF ne der, FED faiz düşürecek mi, sıcak para gider mi, borsa düşer mi, dolara vah vah sarmalında yaşamaya çalışıyoruz.

Her yerde yazılı olan ve çeşitli vesilelerle okuduğumuz Atatürk'ün sözlerine bir kez daha bakarsanız, geleceğini yabancıların eline bırakmış toplumlarla ilgili neler düşündüğünü öğrenebilirsiniz.

Bizlerin bugün ihtiyac duyduğu şey, bağımsız, vatansever, parasevmez, gelecek kaygısı, bir kez daha seçilememe korkusu olmayan, seçim öncesi Amerika'ya gitmeyen, seçilirsem şunları şunları yapacağım, şunları yapmayacağım, çünkü, diyebilen, geçmişinde leke olmayan, kendisi, ailesi bilinen, o güne kadar yaptığı işlerde dürüstlüğü, vatanseverliği, insanseverliği, tescil olmuş, yaptığı işlerle, kendisini ve ailesini yönetebilmiş, kafasının çalıştığı, organizasyon yapabildiği, yönetme kapasitesinin olduğu bilinen, biraz kitap okumuş, tarihi az çok bilen, kendisine söylenenle aslında kastedilen arasındaki farkı algılayabilen muhtemelen biraz deli birileridir.

Maalesef bugüne kadar bizleri yönetmeye aday olmuş kişilere baktığımızda şu tipleri görüyoruz:

1.Üniversite hocası:Okumuş, yabancı dil bilen ancak Avrupalı ya da Amerikalıya dönüşmüş. İşine evine giderken otobüse binmemiş, bakkaldan ekmek almamış tipler.
2.Zengin işadamı: Dini imanı para olan, ihalesever, farklı ihalelelere girmek için dandik onlarca firması olan, kendi çıkarından başka şey düşünmeyen, eğitim konusuna hiç girmiyorum bile...
3.Halk adamı: Cahilliğini, bilgisizliğini populist sözlerle kamufle eden, altyapısı olmadığı için uluslararası ilişkilerde bizi küçük düşüren, hakkımızı savun(a)mayan..
4.Bürokrat: Ufku dar, evet efendimci
5.Serbest meslek: Sadece kendi yaptığı işi bilen başka şeylerle ilgilenmediği için gerekli bağlantıları kuramayan

Örnekler çoğaltılabilir. Bize lazım olan daha yukarıda belirttiğim niteliklerde bir liderdir. Lider olursa takipçileri kendiliğinden ortaya çıkar.

Laf çok, zaman ve yer az maalesef.

 
Toplam blog
: 29
: 803
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

40 yaşındayım. Bankacılık sektöründe çalışıyorum. Bankacılık, finans, ekonomi ile mesleğim gereği il..