Amerikan halkı ve başkanlık seçimlerine bakış

Tam olarak 19 gündür Amerikadayım, ilk zamanlar insanlarla günlük sohbetler ve sosyal konular haricinde konuşamamıştım, taktir edin ki adaptasyon sürecinden kaynaklanan bir durum, ancak şuan itibariyle çevremdeki insanlarla, iş yeri arkadaşlarımla, müdürlerimle kaynaşmış durumdayım. Bunun yansıması olarak ekonomik, politik yani daha yoğun olarak iç siyasal konularda da konuşmalarımız oldu. Bu yazıyı yazmamdaki amaç: Başkanlık seçimleri yaklaşan Amerika Birleşik Devletlerin’de halkın nabzını, birinci ağızdan örneklerle sizinle paylaşmaktır.

İş yerimde çalışanlardan biri olan 49 yaşındaki Bernard ile başlayalım. Mesai saatinin başlamasına yarım saat kala oturduk bir masaya sohbet ediyoruz, konu döndü dolaştı siyasete geldi, oradan da tam olarak özele inerek Kasım 2008’de yapılacak olan başkanlık seçimlerine dayandı. Kendisine başkanlık seçimlerinde kime oy vereceği yönünde bir soru yönelttim ve direk şu yanıtı aldım. Hiç kimseye vermeyeceğim, oyumu boşa atacağım dedi. B. Obama’nın medyada daha bir ön planda yer aldığını, Almaya, Fransa, İngiltere, Ürdün, Afganistan ve İsraile yapmayı planladığı gezilerin, McCain’in yapmış olduğu gezilerden daha ön plana çıkarıldığını ve Obama’nın başkan olarak lanse edilmeye başlandığını söyledim ve kendisi’nin Obama’ya nasıl baktığını sordum. Beyaz bir Amerikalı olan Bernard, Obama’ya şu iki nedenden dolayı oy vermeyeceğini söyledi: a) Obama Afrikalı Amerikalı birisidir b) Obama Müslümandır. Görüldüğü gibi Irk ve Din ayrımcılığı söz konusu.

Bu sohbetime daha fazla yorum getirmeden çalıştığım yerdeki müdürlerden biri olan Robin ile yapmış olduğum konuşmadan kesitler sunacağım. Robin’de aynen şöyle söylüyor. Ne Cumhuriyetçilere oy vereceğim ne de Demokratlara; ne McCain’e ne de Barack Obama’ya yani. Robin düşüncelerini aynen şöyle dile getirdi: “3 tane şeytan var: McCain, Obama ve Hillary Clinton” bu durumu elleriyle havaya şekil çizerek ifade etti. McCain ve Obama’yı yanyana, H. Clinton’u da tam altlarına çizdi ve sözlerine şöyle devam etti. Bu kötülerin içerisinde yine en iyisi Hillary Clinton’du ama onun da ön seçimlerde elendiğini belirtti. Robin, eğer ki Obama başkan seçilirse sivil savaşın [1] meydana gelebileceğini belirtti zaten sohbet içerisinde beni en çok şaşırtan durum da bu oldu. Kendi içerisinde ırkçılık krizlerini atlatmış olan, New York’taki Özgürlük Heykelinin bir marka gibi durduğu Amerika’nın kendi içerisindeki çatırdamalarını duyabiliyor musunuz! Robin, McCain’nin de 72 yaşında ve çok yaşlı olduğunu belirtti ve yönetim işlerinde genç/taze beyinlere (Fresh Mind) ihtiyacımız var diye ekledi ve ben niye bu ülkede başkan olamıyorum. Çünkü; param yok! diyerek sözlerini tamamladı. [2]

Yazımı, Paul [3] ve Teresa ile yaptığım kısa bir sohbetle tamamlamak istiyorum. Paul ve Teresa 50 yaşlarında ve karı-kocalar. Sohbetimizde Amerika’nın siyasi seçimleri ile ilgili bir konu geçmedi aksine Türkiye hakkında kısa bir konuşmamız oldu. İzmir’de bulunduklarını söylediler, Efes Antik Tiyatrosu’na gitmişler ve oranın ambiyansına hayran kalmışlar bi de üstüne dünyaca ünlü sanatçı Sting’i hiçbir elektronik aksan olmadan sadece akustik performansla dinleyince mest olmuşlar. P. Martin 38 tane ülke gezmiş ve şunu söylüyor. Ülkenize hayran kaldım, ve karısı Teresa da destek veriyor, sizi Avrupa Birliği’ne almamalarındaki tek neden bazı Avrupa ülkeleri tarafından ortaya gereksiz olarak atılan siyasi nedenlerdir. Ben de 1963 Ankara Antlaşması’ndan bu yana yani tam olarak 45 yıldır beklediğimizi ifade ederek konuyu kapattım.

Koray KESKİN

[1] Sivil savaş’tan kastı Amerika’da önceki dönemlerde yaşanan Beyaz ve Siyahların savaşı. Tarihsel süreç Kuzey-Güney savaşına kadar götürülebilir.

[2] Robin’den şunu da öğrendim. ABD’nin 50 tane eyaletinden 7 tanesi tam olarak eyalet/state değil Commanwelth olarak geçiyormuş. Örneğin Texas bu Commanwelt’lerden biriymiş yani bunun anlamı eğer ki Texas bugün ABD’den ayrılmak istesin, ayrılır. Çünkü kendi yağıyla kavrulabilen bir eyalet.