Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '06

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ankara'nın Kumsal'ında vurgun yerdik

Ankara'nın Kumsal'ında vurgun yerdik
 

Yerdik de kendimize gelirdik.

Bugünlerde, son günlerin en çok ses getiren kitaplarından birisi olan, İpek Çalışlar'ın kaleme aldığı "Latife Hanım"ı okumaktayım. Bu kitap ile ilgili yazılacak çok konu var ama bunları kitabı bitirmemi müteakip başka yazı ya da yazılarıma bırakıyorum. Latife Hanım'ı okurken, önce buram buram, o günlerin İzmir'ini, sonrasında ve yoğun olarak da pek tabii ki yeni başkent Ankara'sını kokluyorsunuz. Pek çoğu, önceleri defalarca okuduğum, bildiğim şeyler ama yine de acayip hoşuma gidiyor. Ben de, halen yaşadığım şehr-i latifi, İzmir'i ve gözümü açtığım, kişiliğimi ve insanlığımı şekillendirdiğim yılların güzergahı Ankara'mı yaşıyor, hissediyor, için için yakıyorum o yılların ateşini yüreğimde.

Bugün bile sahibi olduğum dostluk zincirimin halkalarının çok büyük bir bölümü 90'lı yılların başlarının Ankara'sından can buluyor. Sakarya'da -ki Sakarya Caddesi'nin, Ankara'lılar için ne demek olduğunu başka bir yazıda ele alacağım- içtiğim ve tamamını bitiremediğim ilk biranın tadı hala damağımda, genzimde kokuyor şerbetçiotu aroması. Yeni Sahne'nin çaprazındaki, İş Bankası'nın olduğu girişten Sakarya denilen büyülü atmosfere ilk defa adım atmış, hemen ilk sağa sapmış ve sol kolun üzerindeki birahanelerden birinci ya da ikincisinin yola dizilmiş hasır iskemlelerine oturmuştuk. Üniversite birinci sınıfa yeni başlamıştım. Hepimiz öyleydik. İlk iki senemde kaldığım üniversite yurdundan üç oda arkadaşımla birlikte gelmiştik. Galiba bu konuda en toyları bendim içlerinde. Belli etmedim ilk kez bira içtiğimi. Yüzümü ekşitmemeye çalışıyordum minik yudumlarımı alırken bir taraftan. Aylardan eylüldü. Ankara, eylülleri pek sevmezdi ama o eylül gecesi çok ama çok güzeldi. Ya da bana öyle geliyordu. Yarım bardak bira başımı döndürmeye yetmişti bile.

Emek dört, emek sekiz ve bahçeli yedinci caddeleri çok severdim. Bu caddelere bağlanan nezih, dar ve yemyeşil Ankara sokaklarında yaşamayı, akşamları solgun lambaları yanan sıcak evlerinden birinde yerleşmeyi hayal ederdim hep. İlahiyat'ın Beştepe'ye devamından Konya Yolu'na çıkar ve 100.Yıl dolmuşlarını beklerdim. Dolmuş, Çukurambar'dan geçerken doğup büyüdüğüm şehrin kenar mahalleleri gözümün önünden akardı hep bir film şeridi gibi.

Ankara yıllarımdan en çok hatırıma gelen mekanlardan biri de Sakarya'daki "Kumsal Restoran"dı. Yeni Sahne ve Ormancılar Lokali'ni arkanıza aldığınızda hemen sol çaprazınızdaki binanın ikinci katında idi kumsal. Kanımızın bu en çok kaynadığı yıllarda biz "ağır abi" takılmayı sever, Kumsal'a gider rakı-şalgam içer, balık yerdik. O günlerde Muazzez Abacı'nın "Vurgun" adlı albümü piyasaya çıkmıştı. Özel istek yapar, defalarca Vurgun'u dinler, Cemal Safi'nin sözleri ve Muazzez'in sesi ile vurgun yer, kendimize gelirdik. Kendimizden geçerdik.

Duruyor mu acaba bizim "Kumsal" hala yerli yerinde? Dokuz yıldır, gözümü açtığım şehir gözümde tütüyor. Maalesef ben de savruldum döndüm, dönmekteyim hayat denen girdabın acımasız sarmalında. Ankara'da vurgun yiyebileceğimiz bir kumsal aradık ve bulduk. Tıpkı İzmir'de uçsuz bucaksız bozkırların bozlaklarına sığındığımız gibi.

Yaşam, galiba nefes alıp-verdiğin yerde değil de yürek atıp-sevdiğin yerde yaşanası oluyor değil mi?

Bugün şehrim sırılsıklam. Sokaklarına, köşelerine, yalılarına ve denizine vurulduğum şehrim. Birazdan akşam olacak. Yağmurdan ıslanmış, tir titreyen kedilere yoldaşlık yapma zamanıdır deyip vuracağım kendimi edepsiz ve sebepsiz kaldırımlarıma. Yolumun üzerinde bir fakir çocuk gözlerimin içinden geçip yüreğime akacak, on sekiz yaşın deli boranlarını hücrelerinde yaşayan, kol kola geçmiş bir çift yürek, sarılıp, öpüşüp, koklaşıp geçip gidecek yanımdan. Tıklım tıkış yolcularının nefesleriyle buğulanmış dekoratif camlarının kümülatif yorgunluğunu yaşayan bir belediye otobüsünün numarasına bakacağım, sanki benim için bir anlam ifade edermiş gibi.

Şehrimle başbaşa kalacağım, iç içe geçeceğim, yürek yangınımın harına serin bir çağlayan olsun, döksün sularını isteyeceğim denizimin üşüyen elleri.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..