Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '21

 
Kategori
Dilbilim
 

Anlam ve Yüklenen Anlam

Bütün kaygısı, beni iyi bir insan olarak yetiştirmek olan annemin, çocukluğumda bana anlattığı bir masal vardı. Benim dinlemekten, anneminse anlatmaktan bıkmadığı bu masalı hepiniz bilirsiniz.
 
İki keçi daracık bir köprüde karşılaşır. Yollarına devam edebilmeleri için birisinin yol vermesi gerekmektedir. Ama huylu huyundan vazgeçer mi? Geri adım atmak şöyle dursun, birbirlerine tos vurmaya yeltenince, ikisi birden dereye düşüp boğulur.
 
Hangi siyasi kampın müridi olursa olsun; yapışık oldukları ideolojilerin kör ettiği gözleriyle (buna kalp gözleri de dahil) Türk Dilinin gerçeklerine uymayan kelimeleri bize dayatan; halkın dilinde yaşayan güzel Türkçemizi katleden; kendi aralarında uzlaşmaya yanaşmayan; dolayısıyla da bizi, millet olarak anlam ve anlama fakirliğine mahkum eden çevirmenlere, dilcilere rast geldiğimde, elimdeki kitabı bırakır, masaldaki inatçı keçileri düşünürüm.
 
Burada, beni böyle düşünmeye iten nedenleri tek tek sıralayacak, sizi kötü örneklere boğacak değilim. Çünkü adım gibi eminim ki aynı dertten siz de muzdaripsiniz. 
Ben, gayet güzel kurulmuş iki cümleden yola çıkarak, yaşadığım bir anlam kaymasını sizinle paylaşmak istiyorum. 
 
Varoluşçuluk akımının öncülerinden, ünlü Fransız filozof Jean Paul Sartre’ın, “varoluş özden önce gelir,” diye bir sözü vardır. Bu sözü ilk duyduğumda, cümlenin özünü kavramakta zorlanmış ve sözlüklere başvurmuştum. Kendi başıma işin içinden çıkamıyordum. Bu sırada bir arkadaşım, cümleyi, eski dille dillendirdi. Meğer Sartre’ın sözünün, eski dilde karşılığı, “mevcudiyet mahiyetten önce gelir”miş. Aynı anlamı ifade eden bu iki cümleyi karşılaştırmalı olarak okuyunca, anlamın özünü daha iyi anlayabildim.
 
İşte, bu süreç içerisinde anlaşılabilir olanın aynı zamanda ne kadar anlaşılamaz olabileceğini; dilin, en doğrusu yapılsa bile, kendisini bizden nasıl gizlediğini; bu yüzden de zor olanı daha da zorlaştırmamak için ona özen gösterilmesi gerektiğini öğrendim.  
 
Nasıl ki maddi âlem, hücre çekirdeğinden kâinata kadar içten dışa bizi kuşatıyorsa; soluğumuzla çıkarabildiğimiz seslere yüklediğimiz anlamları, anlamı olmayan şeylere, nesnelere yükleyerek manidar kıldığımız doğayı manevi bir evrene dönüştüren de dilimizdir aslında. 
 
Ahmet Güreşçioğlu
 
Toplam blog
: 164
: 710
Kayıt tarihi
: 13.09.06
 
 

1956 yılında doğmuşum. Tanrı Bilimi Eğitimi aldım. 78 kuşağından olmanın verdiği şevkle olsa gerek;..