Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '13

 
Kategori
Deneme
 

Anlamsızlık

Anlamsızlık
 

yağmur sonrası


Umurumda değildi yokluğu ya da varlığı. Öyle birşey kaybetmiştim ki. Sanki her şey gidivermişti. Ne gelecek ne de geçmiş. Anlamsızlık diz boyuna kadar değildi artık. Hayat diz boyu kadar anlamsızdı zaten o gittiğinde de… Anlamsızlık boğazımı sıkmaya başlamıştı. Ey sevgili dediğim yüreğimdeydi belki ama yokluğu da varlığı da hiçlikti zihnimde. Boşluk. Tanımı nedir lugatlarda ya da başka dillerde bilmem. Ama dilbilimciler halimi görseler bilmem kaçıncı mecazen anlamını eklerlerdi sonuna: Boyuna kadar anlamsızlık hali.

Boyuna kadar anlamsızlık haline düşseniz ne yaparsınız? Şarkıda geçtiği haliyle söylemek ister ve yeni anlamını cümle içinde kullanacak olursam: ‘İçimde bir ‘‘boşluk’’ var neyle doldursam?’ Neyle doldururdunuz boşluğunuzu?

Anlamsızlık halinize anlam katmaya çalışmak en mantıklı çözüm olsa gerek. Çok eski çağlarda insan düşünmeye ve insanlarla iletişim kurmaya, toplum olmaya başladığı zamanlarda nerden geldiklerini, nereye gideceklerini fazlasıyla sorgulamışlar. Dünya oluşmadan önce herşeyin hava olduğunu, su olduğunu ateş ve toprak olduğunu hatta bu dört element(?)ten olduğunu iddia etmişler. Hatta dışarının soğuk maddeden içerinin sıcak maddeden oluşan bir şeyin içerden dışarıya ısınması ve dağılmasıyla evrenin oluştuğunu düşünmüşler. Aradıkları şey sonun başlangıcı olmuş. Anlamsız gelmiş ki hayat bir arayışa girmişler. Sonun başlangıcı!

Anlamsızlık halime anlam katmayı bir süre hiç düşünmedim. Öylece salıvermiştim. İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ndeki ilk iki basamağa odaklanmak salıvermek deyimini karşılasa gerek: Fizyolojik gereksinimler ve Güvenlik Gereksinimi. Yemek, içmek, uyumak, var olanı kullanmak, bedenime kendi rutinini sergileyeceği fırsatlar yaratmak ve zaman öldürmek.

Bu böyle gitmeyecekti elbette ama bir amaca ait olmak da içten gelmiyordu elbet. Bu bir ceza mıydı ya da bir sınav mı? Bir kaybediş bu kadar uzun olmalı mıydı? İlelebet süren bir ceza olmalı mıydı? Buna bir cevap aramak elde değildi. Ne de olsa geleceğe dönüş olamıyordu. Ceza ağırdı evet ama anlamsızlık tüm bedeni de sarmamıştı. Öyle birşey gitmişti ki.

İç sesim dış sesleri çoğu zaman bastırır hale geldi. Gördüklerimi önemsizleştiren neydi bilemiyordum. Yemek kokusu cezbediyordu evet bir de yağmur sonrası toprak kokusu. Zaten şu sıralar dokunduklarımın da canı yoktu, soğuktular. Duvarların anlattıkları bazen yalnızlığımı unutturur oldu. Ben ve kendim yalnız başına. Günaydın için saatlere bile ihtiyacım kalmadı. Yatmak için de saate bakmama gerek yoktu. Zamansal kuralları alt etmek! Evet ilk başarımdı sanki. Ama siz denemeyin. Öyle sevinmenizi gerektirecek bir başarı değil. Dibe battığınızı düşünürken bir de zaman denilen hiçliğin bile yıkılmaması gereken kuralları olduğunu üstelik bunları bile kırdığınızı görmeniz dibe iniş hızınızı arttırdığını düşündürtüyor. Bu da depresif halinize güzel bir katkı sağlıyor.

İstanbul bu aylarda bazen yağmurla kucaklaşır. Çok kalmamış olsa da toprak, yağmurun yağmasıyla hepimizde aynı hissi uyandırdığı hediyesini sunmuştu mahallemize.Bir bulut Şile tarafından getirmişti ve güneye doğru gitmekteydi.  Bir koku daha vardı tanıdık. Koku anılara en çok çağrışım yaptıran bir duyudur aslında. Bu koku bana çocukluğumun kışını hatırlattı. Kaşlarımın düşünme pozisyonunu aldığını farkettim. Ellerime gazetedeki yazıların geçtiğini hatırlattı ardından. Uzun süredir kalkmadığım yerimi terkedip balkona çıktığımda fark ettim: Ramazan Pidesi. Bu iki kokunun bir araya gelmesi bir muzice gibiydi. Dudaklarım gerilip yanaklarım sıkıştı uzun bir aradan sonra. Mucizeler her zaman insanı gülümsetir ve çoğu zaman gözleri yaşartır. Doğanın hediyesi, boğazın ışıkları ve karanlık deniz kadar güzeldi. Boğazın serinliğini çekersiniz ya rüzgara inat, bu da öyle birşeydi. Derin bir nefes çektim anlamsızlığımdan arta kalan gücümle. Ramazan pidesi ve yağmur sonrası toprak kokusu.

Ne mi kaybetmiştim? Boşversenize.

 
Toplam blog
: 70
: 1093
Kayıt tarihi
: 27.01.08
 
 

Çok da eskilerde olmayan bir tarihte doğdu. Kulağına ismini fısıldadılar: İsmail. İsmini büyüyünc..