Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '10

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Annelerimiz ve acilden izlenimler...

Annelerimiz ve acilden izlenimler...
 

Geçen hafta, 1 gece 2 gündüz acil servis olmak üzere 5 gün hastanedeydik. Annem hastalandı. Yaşlı, hastane ve doktor fobisi var. İkna etmemiz mümkün olmadığı için başka bir kandırmaca ile götürebildik. Kandırabilmemizde, demans hastası olmasının büyük payı var.

Rahatsızlığı nedeniyle birkaç özel hastaneyi de araştırmıştık, fakat yatarak tedavinin çok acil durumlarda olabileceğini belirterek bizi pek kabul edemeyeceklerini açıkça ifade ettiler. Üniversite hastanelerinde de hiç yer olmadığı ancak acilden giriş yaparak gerekirse yatırılabileceğini söylediler. Türkiye’deki malum “ dayı “ durumu burada da işliyor maalesef. Neyse anlatmak istediğim konuyu dağıtmayayım. Perşembe sabahı ilimizin üniversite hastanelerinden birinin acil servisine gittik.

Hastayı ilk karşılama iyi, yönlendirme ise hızlı oldu. Tıklım tıklım dolu 3 bölümden oluşan acil serviste, rahatsızlığı en hafif olanların bakı bölümüne alındık. Kısa sürede görevli doktor geldi. Şikayetimize ilişkin gerekli bilgileri aldı. İntörn öğrencilere, hemşirelere gerekli talimatları vererek kan alımı, damar kanal açımı, röntgen, tomografi ve ultrasonografi o yoğunlukta mümkün olabildiğince hızlı bir şekilde tamamlandı. Tamamlandı ama nafile… İlgili serviste boş yatak olmadığı için bizim gibi en az 3-4 hasta servise alınmak üzere acilde bekletildik. Bu arada gözlem yapabilmek için çok zamanım oldu, çünkü annemin yanından ayrılamıyordum.

Acaba acil servise her 10 dakikaya bir, bir hasta düşüyor mudur diye düşündüm. ( bir ara kapının önüne çıktığımda sanki dakikada bir, 1 araba 1 ambulans acilin kapısına yanaşıyordu. ) En iyi durumda olan, tedavisi yapılıp gönderilen bir hasta bile en az 2-3 saat kalıyordu. Sedyeler bakı bölümlerinden koridorlara taşmış durumdaydı. Öyle ki, bir hasta tetkikler için yatağı ile götürülüp geri getirildiğinde yerinin dolduğu gözleniyordu. Biz de bunu yaşadık. Hastası olunca ve hastanede diğer hastaları görünce, yaşadıklarına şahit olunca, insan sağlığının kıymetini bir kez daha anlıyor ve Allaha şükrediyor. Acı çeken, kıvranan, kendinden geçmiş vaziyette yatan genç, yaşlı her yaş grubundan hasta görmek mümkün.

Aynı bakı bölümünde yatan iki yaşlı teyzenin hastalıklarını ve anneleri ile ilgilenen 35 ile 45 yaşları arasındaki 3 oğlan çocuğunun davranışlarını gıpta ile izledim. Onları yürekten kutluyorum… Ne mutlu onlara, ne mutlu annelerine… Teyzelerin ikisi de kemoterapi sonrası kötü geçen bulantı ve kusma dönemlerini yaşıyorlardı. Bir tanesinin solunum yetmezliği sorunu da bulunmakta ve oksijen maskesi kullanmaktaydı.

Acil serviste yapılabilecek her şeyi yapıyorlardı. Tuvalet ihtiyaçlarını sürgü ile karşılayıp, isterlerse ya da içebilirlerse su veriyorlardı. Kusmalarına ve kirlenen çamaşırlarının değiştirilmesine yardımcı oluyorlardı. Ama bunlardan da önemlisi annelerine sevgiyle yaklaşıp, ses tonlarını yükseltmiyor, elleriyle ellerini, yüzünü okşuyorlar, sürekli yatmaktan sızlayan - uyuşan sırtlarına - bacaklarına masaj yapıyorlardı. Konuşurken annelerinin gözlerinin içine bakıyorlar ve gözleri doluyordu.

Yanımızda yatan salonum yetmezliği sorunu olan teyzenin oğlu ile konuşma fırsatım oldu. O bana annemi, ben de ona annesini sordum. Annesinin çok sıkıntı çektiğini, kendisini ve kardeşlerini büyütmek için çok özveride bulunduğunu, çok yıprandığı ve yorulduğunu anlattı. Ve artık pili bitti, durumu kritik der gibi gözünden yaşlar süzüldü. İçimden söylemek istediğim çok söz vardı ama hiç birini söyleyemiyordum, tıkanmıştım, sözün bittiği yerdi, her şey boştu…

Her zaman önce sağlık...

Sağlıkla ve sevgiyle kalınız…

 
Toplam blog
: 29
: 1825
Kayıt tarihi
: 30.12.09
 
 

Merhaba, 1966 Ocak doğumluyum. İzmir'de yaşıyorum. Özel bir finans kurumundan emekli oldum. Şu an..