Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '10

 
Kategori
Antalya
 

Antalyalı'yız!

Antalyalı'yız!
 

Temmuz ayının sonları yaklaşınca Antalya'nın çarşıya en yakın caddelerinde seyyar satıcılar daha fazla boy göstermeye başlar. Tezgâhlarının üstü kimi zaman yeşil, kimi zaman da turuncu yeşil görünür. Yeşil görünenler herkesin bildiği acurdur. Turuncuları ise herkes bilmez, yani frenk yemişlerini. Satıcıların çoğu her ikisini de aynı tezgâha yerleştirip satarlar. Alanya'nın eskileri ' mantıriç ' derler bu yemişlere.

Frenk yemişini soyup yemek beceri ister. Çünkü kaktüs meyvesi olduğu için çıplak elle tuttuğunuz zaman tüy gibi dikenleri ellerinize batar, gün boyu o acıyla dolaşırsınız. Tezgâhlara büyük buz kalıpları koyar, yemişleri de üstüne ve yanlarına dizer satıcılar. Yemek istediğiniz yemişi gösterirsiniz satıcıya, büyük bir beceriyle meyvenin iki ucunu kesip uzunlamasına bir çizik atar, kabuğu iki yana açar ve meyveyi almanız için size uzatır.

Geçen hafta frenk yemişi yeme sezonumuzu açtık. En güzel renkli olanlarını ve buzun üstünde çukur açmış olanlarını seçtik. Çukur ne kadar büyükse frenk yemişi o kadar iyi soğumuş demektir çünkü. Bir yıl boyunca özlediğimiz için 5'er tane yedik bir çırpıda. Satıcı gülümseyerek sordu; Siz Antalyalı mısınız? Ben de ' Evet ' dedim ama, neden sorduğunu da merak ettim. ' Sadece Antalyalılar birkaç tane üstüste yiyor ' dedi gene, gülümseyerek. Yoldan geçenler, özellikle turistler merak nedeniyle tadına bakıyorlarmış sadece.

Bu ' Antalyalı mısınız? ' sorusunu ben de pek çok kişiye sormuşumdur aslında. Ve neredeyse hiç yanılmamışımdır. Her şehrin insanının; farklı alışkanlıkları, yaşam tarzları, damak zevkleri, gelenekleri oluyor. İnsan çocuk yaştan başlayarak, ister istemez o kemikleşmiş yaşam kültürünün içinde yoğruluyor. Kendi adıma öyle memnunum ki bu durumdan.

Evet; biz Antalyalıyız!

Öyle hap gibi bir tanecik frenk yemişi kesmez bizi.
Yediğimiz yemeklerin, pastaların, tatlıların içine tahin dökmeye bayılırız. İçine tahin konmamış piyaza dönüp bakmayız bile.
Serpme böreğin peynirlisini, üstüne pudra şekeri serpip yeriz.
Herkesin bağa bahçeye gidip gördüğü turunçları biz çarşıya bulüz almaya gittiğimizde bile görürüz.
Sığ denizleri sevmeyiz. Üç adım atınca suyun boğazımıza dayanmasına alışırız çocukluktan.
' Deniz kenarında yürüme ' kavramımız falezlerden denize bakmakla eşdeğerdedir. İzmir'deki gibi ' Cadde kenarı deniz ' nedir bilmeyiz.
Barbunya fasulyemiz kar beyazıdır, renklisine burun kıvırırız.
Herkesin çöpe attığı karpuz kabuğunu reçel yapar, gelen konuklara ikram ederiz.
Mısır tanesine benzeyen tirmisimiz vardır, yemeye doyamayız.
İçine dövülmüş ceviz ve tarçın konup, yarım daire şeklinde kapatılıp kızartılmış Arap Kadayıfı'mızın tadını hiçbir tatlıdan alamayız.
Kızılcık bizim için Aşı Eğren'dir. Dilimizi bura bura yeriz tuza banarak.
Adaçayı bizim için ' Dallı ' dır. Altın rengini suya bıraksın diye dalıyla bırakırız sıcak suya.
Bir eve yaz günü yeni bir bebek gelmişse, üstü bademli, buzlu şerbetler sunarız konuklarımıza ve bebeğin annesine.
45 derece sıcaklık % 96 nem bize vız gelir. En sıcak günde bile şapkasız dolaşırız.
Kar denen doğa olayını körfeze bakan Toroslarda, 40 yılda bir de şehrimizde görürüz ve yağdığı günün anısına kartpostallar yaparız. Öyle saygı duyarız kara.
Şehrimizin havası gibidir sıcacıktır kişiliklerimiz.
Ee, ne de olsa Akdenizliyiz, Antalyalıyız. Denizin, kızgın güneşin olmadığı iklimlerde öksüz kalırız!

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..