Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Mizah
 

Antidepresan T.A.Ş. Psikoloğu Hasan Arslan

Antidepresan T.A.Ş. Psikoloğu Hasan Arslan
 

Konuğum Antidepresan T.A.Ş. Psikoloğu Sayın Hasan Arslan... En eski en keyifli dostlardan... Kısa film ve öykü yazıyor, iki yaşında bir çılgına babalık yapıyor, Aikido yapıyor, çok iyi PS3 oynuyor, üzülerek Galatasaray maçları izliyor... Ve elinde fenerle insanlara ışık tutmaya çalışan bir psikolog...

Hasan Arslan Kimdir?

Çok zor soruyorsun hocam:) Öyle derin bir kişilik değilim. Hatta hayatı olabildiğince basite indirgemeye çalışan bir adamım. Hani bazı öğretmenler sınıfta dersi öyle iyi anlatır ki anlamayan kalmaz. Ben de kendimi ifade ederken bunun için uğraşıyorum. İçimde gizli saklı birşeyler vardır herhalde ama o da bende kalsın isterim. Duygularımı çocuk gibi çok çabuk belli ederim. Bu bir eksiklik mi onu da bilemiyorum ama benden poker oyuncusu olmaz, orası kesin.

Bu paragraf kime ait olabilir ve niçin söylenmiş olabilir?

“Sahne tozu bir başka. . . Tiyatro’nun bir toplumun kültür yumağı olduğuna inanıyorum. Sesler önce orada yükseliyor sonra halk bu fikirleri benimseyip kullanıyor Artık Yunan’dan bu günlere kadar ayakta kalan sağlam bir yapı gerçekten. Her ne kadar şimdilerde film seyredip, kalabalıklardan uzaklaşıp evlerimize tıkılsak da hiçbir şey tiyatronun tadını vermiyor...”

Büyük ihtimalle tiyatro duayenlerinden birisidir diye düşünüyorum. Haksız da değil fakat sinema da ayrı bir doku çıkardı ortaya. Sinemanın yükselişi, efektleri ve ulaşılabilirliği onu daha çekici hale getirdi. Asosyalleşme kişiden kişiye değişiyor fakat üstadın tepkisi büyük ihtimalle sinemanın yükselişiyle tiyatroya karşı azalan ilgiden dolayı ortaya çıkmış. Bunu bir ara ortaya çıkan "tiyatro 1YTL" tepkisinde gördük. Tiyatroya gereken değerin verilmediği de doğru fakat sinemanın da hakkını yememek lazım. Aslında sinema tiyatrodan doğdu ve o var olduğu sürece tiyatronun da yok olacağına inanmıyorum. Sanırım en güzeli iyi tiyatrocuları beyaz perdede görmektir.

Özünde fenomen olan ve kimi zaman ağır küfürler yiyen şey nedir? Hâlâ birlikte misiniz?

Üniversitede felsefe okudum ama inan bu final sorularından daha kazık:) Beni birşeyler yaratmaya iten, çoğu zaman da başımı belaya soktuğu için fazlasıyla küfür yiyen merakımdır fenomen olan. Yaşam enerjisi mi dersiniz, motivasyon mu dersiniz bilmiyorum ama birbirimizi tamamladığımızı düşünüyorum. Hiçbirşey yapmadan dursam hayalgücümde bir olay kurgular onu merak ederim. Dünyada bir şeyi merak etmeden var olmanın bir anlamı var mı? Karanlıkta yaşamak gibi asalak bir durum ortaya çıkardı sanırım. Aslında etrafımızda bu asalaklardan çok var ve şaşkınlıkla varoluşlarını nasıl devam ettirebildiklerini izliyorum.

Etçil bir millete yakışan örümcek cinsi hangisidir. Neden?

Örümcek kafalı liderlerdir. Bunlar aynı cinse ait olup kendi içlerinde farklı türlere ayrılırlar. Halkın sadece etini değil, kemik ve mümkünse ruhunu da sömürürler. Sürekli birbirini eleştiren, yargılayan, beğenmeyen, ters yöne kürek çeken bir millete de sanırım bu yakışıyor . Belki birgün dünyada bizim bizen başka dostumuz, sevgilimiz olmadığını anlarsak bu örümcek kafalıları da ilaçlar kurtuluruz.

Yurdum insanında alışkanlık olup genlerimize kadar işlemiş, hatta kalıtımsal olarak çocuklarımıza geçen özelliğimiz hangisidir? Bunu neye borçluyuz?

Birbirimize aşıladığımız çok özelliğimiz var. Yurtdışında uzun süre geçirmiş biri olarak en belirgin özelliğimiz birbirimizi sevmememiz ama beraber olmadan da yapamadığımızdır. Kendi içinde bir çelişki aslında. Sürekli birbirini aldatan ve fakat birbirinden vazgeçemeyen bir acayip aşk ilişkisine benzetiyorum bunu. Olumlu özelliklerimize bakarsak misafirperverlik, pratik zekâ, fedakarlık... Önümüzde kocaman bir altın madeni var ama biz ısrarla arkamız bakıyoruz ve hep başkalarından yardım istiyoruz. Bu belki eğitim sistemimizle ilgili birşey. Düşünün ki bir "kümeler" konusu ilkokul üçten lise bire kadar anlatılıyor. Bir de en basit konu diyorlar. Bu aptal muamelesi niye? "Bu ne çocuklar?" "küme" "aferin size". Biraz yaratıcılığa, yoruma, soru sormaya ihtiyacımız var gibi geliyor.

Başyazar olmak için önceden temin edilmesi gereken malzemeler nelerdir? Kadın yazarlarda ve erkek yazarlarda farklı olması gerekir mi?

Başyazar olmadığım için ahkâm kesmem doğru olmaz. Yine de başyazarlarda ne gözlemlediniz derseniz yoğun bir bilgi birikimi, siyasi bir duruş, lafını esirgememe, okunulabilirlik gibi özellikler var. Türkiye'de başyazar olmak ne kadar "yüce" bir pozisyon bilmiyorum. Birçok yazar siyasi duruşunu öyle taraflı yansıtıyor ki okurken o partinin propagandası yapılıyormuş gibi geliyor. Ben başyazarlardan çok okunma kaygısı gütmeden veya bunu daha az dert edinerek yazan yazarları okuyorum. Kimi okursak okuyalım analizini yine bizim yapmamız gerekiyor sonuçta. Özümseyelim, bir sindirelim, değil mi?

Yukarıda yazdıklarım başyazarların ortak özellikleri fakat kadın başyazarlar biraz daha sivri dilli, siyasi görüşüne biraz daha tutkulu yaklaşıyor. Daha ılıman görünseler de özünde bazılarının daha acımasız olduğunu düşünüyorum. Yine de okunası başyazarlar var tabi:)

Bu işte bir yalnızlık var desem içinden kime iyi dileklerini sunarsın?

Tuna Kiremitçi'ye sunmam fakat uzun süre ailesinden ayrı yaşamış biri olarak yalnızlığımı paylaşan tüm dostlarımın önünde saygıyla eğilirim. Boş zamanlarımda beni yalnız bırakmayan Irvin Yalom ve Dale Carnaige kitapları için onları da alınlarının çatından öpüyorum. MB ailesi de benim için çok farklı bir yer oldu. Kendimi ifade edebildiğim, "çok şükür birileri de benim gibi düşünüyor, vay anasını" diyebildiğim bir ortam oldu. İyi ki varsınız, teşekkürler Türkiye:)

Mustafa/Mıstık, Mehmet/Memoş oluyor da, Ali neden Aliş olmuyor? Bu olayda dış mihrakların parmağı var mı?

Mustafa'dan Mıstık'a giden yaratıcılığa bakar mısın? Olaylara mizahi yönden bakmak bizim milletin özünde var. Yabancı birisi Mustafa'ya neden Mıstık dendiğini meraklı bakışlarla dinleyebilir ama bu bizim için oldukça sıradan bir durum. Ali'ye gelince... O biraz daha derin. Kırklı yaşlarına gelmiş Ali'ye Aliş demek adamı otuz yaş küçültüyor. Koskoca adamın ne karizması ne heybeti kalıyor. Aliş, sevimli, al eline oyna gibi birşey. Ali yıllarca top atmış, koşmuş, okuma fişlerinde emek vererek bizleri yetiştirmiş bir arkadaş olarak büyük haksızlığa uğramıştır. Dış mihraklar? Kesinlikle!

Ayağında parmak arası terlik, üstünde bermuda şortla racon kesene ne nedir. Neden?

Üniversite için Kanada'ya ilk gittiğimde parmak arası terlik kavramıyla karşılaştım. O zamana kadar hor görüp yerden yere vurduğum bu acayip akım beni de etkisine aldı. Bir süre sonra bütün Türk arkadaşlarımın okul kantininde ellerinde sigara, ağır abi duruşuyla racon kestiklerini gördüm. Tabi kadrajı aşağı kaydırınca gördüğüm şort + terlik görüntüsü beni dumura uğrattı. İlkokulda altına gizli gizli külotlu çorap giyip "biz üşümeyiz oğlum" diyen ufaklıklara benzetiyorum bu arkadaşları. Doğan görünümlü Şahin gibi birşey. Havan kime?

Antidepresan T.A.Ş. ismi sende nasıl bir çağrışım yapıyor?

Şimdiden rahatladım bak:) İşin içinde olduğum için antidepresan kelimesi bile beni rahatlatmaya yetiyor ama sonunda T.A.Ş. gelince huzur buluyorum. Şehir hayatının aceleciliği, sıkıcılığı ve o olmazsa olmaz stresinden kurtulmak için arada okuduğum yazarlar listesi... Okurken zaman zaman ekrana sırıtarak bakan veya içten içe gülen kocaman çocuklar geliyor gözümün önüne. Senin de böyle spot bir grubu belirlemen onları daha da gözönüne çıkardı aslında. Hatta sayfanın köşesine "tek tıkla rahatla" sloganı bile yerleştirilebilir. Sağlıklı, keyifli, özgür, komik... Kollektif bir ortam olduğundan farklı tatlar, farklı malzemeler çıkıyor ortaya ve bu da sıradanlığı yok ediyor, valla:)

İnsan dostunu ve düşmanını nerelerde tanır. Tanıdığında hoşnutsuzluk duyarsa onu orada eker mi?

Gurbet, kumar masası ve kötü gün diyelim. Kumarla hiç işim olmadı çok şükür ve orada tanınan dosttan nasıl bir hayır gelir onu da kestiremiyorum ama gurbette işin rengi farklı. Çaresizlik, yalnızlık ve yabancılık var. İncecik de olsa bir dala tutunmak istiyorsunuz. Paylaşmak ve sosyalleşmek yapımız gereği bir zorunluluk olduğundan o kişiye olan bir bağımlılık da gelişiyor. Ekebilir misiniz? Çok çok zor. Kötü gün dostu da çok az bulunur, zaten bulduysanız peşini bırakmayın. Ben onları midyeden çıkan nadide incilere benzetiyorum. Zor bulunuyor, taklidi çok ve gerçekten değerliler. Ticaretle uzun yıllar uğraşan babam "hayatta bir dost bulabilirsen şanslısın" der. Belki o çok seçici belki de biz kusurlara fazla takılıyoruz. Mevlana ile bitireyim "ayıpsız dost olmaz".

Kadını güzel yapan şey nedir?

Antropoloji'den de soru var mı:) Kadını tek birşeyin güzel yaptığını düşünmüyorum. Birçok şeyin uyumlu birleşimidir belki onu güzel yapan. Sohbeti, kokusu, yaklaşımı, anaçlığı, görüntüsü... Bazı kadınlar bir gülüşüyle insanda unutulmaz bir etki bırakırken bazıları bunu bir sözüyle, bir bakışıyla yapıyor. Kadını anlamak, onu çözümlemek mümkün değil. Erkek dediğin daha saf ve kendi halinde bir yaratık. Kadın gibi karmaşık, bilmecemsi bir yapımız yok. Kadınları tamamen çözebilecek donanıma da sahip olduğumuzu düşünmüyorum "Ve Tanrı kadını yarattı" diyor İncil'de. Ahirette ilk soracağım sorulardan biri de bu olacak "neden Tanrım, neden kadın?".

Son alarak ne söylemek istersin?

Röportaj için koca bir teşekkür, sorular kazıktı ama keyifliydi. Bol bol Hasan Arslan okuyun (yüzsüz adam:) MB'de yazan tüm arkadaşlara bu güzellikleri paylaştıkları için teşekkür ediyorum. Çok keyifli, çok sıcak bir yer oldu burası. Her gün yeni insanlar tanıyoruz, yüzlerini bilmediğimiz fakat fikirlerini anladığımız insanlar. Belki de bir gün güneş buradan doğar, kim bilir... Oscar törenlerindeki konuşmalara benzedi biraz ama başyazar değilim ben, beceremiyorum böyle şeyleri:)

Soruların cevapları çok uzun değil, oğlum varken cevaplamam bile mucize oldu. Çok teşekkür ediyorum. Çok keyifliydi...

:) Antidepresan T.A.Ş. Psikoloğum Sayın Hasan Arslan; “Bu paragraf kime ait olabilir ve niçin söylenmiş olabilir?” sorumun cevabı; bir tiyatro yazıma 2006 senesinde yazdığın bizi tanıştıran ilk yorumundu... Özenle seçtiğim sorulara özenle cevaplar verdin. Geldiğin için teşekkür ediyorum.

Ne iyi ettin de geldin... Sefalar getirdin...

http://blog.milliyet.com.tr/hasan_arslan/Blogger/?UyeNo=583030

http://www.esmakahraman.com/antidepresan-t-a-s-psikolog-hasan-arslan/

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..