Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '09

 
Kategori
Söyleşi
 

Antidepresan T.A.Ş. Üyesi Ahmet50

Antidepresan T.A.Ş. Üyesi Ahmet50
 

Konuğum Antidepresan T.A.Ş. Üyesi Sayın Ahmet50... İddialı bir isim. Keyifli yazılarının dışında iyi bir gözlemci olduğunu düşünüyorum.

Ahmet50 kmdir?

Rahat bırakırlarsa, kendi halinde birisi. Ancak özellikle bize yaşatılmakta olan bu günlerde kendi halinde olma lüksümüz yok. Kaldı ki insanın kendi yaşam gereksinimleri de “küpüne” zarar verme boyutlarında olunca, bir eğlencedir yaşadığım ruhumda, duygularımda, dünyamda ve beni ben yapanlarda. Böyle anlarda blog yazılarım ve okuyan dostlarımın varlığı bir güvenlik sübabıdır benim için.

Dükkan bizimse helva yapmak gerekir mi?

Tabi buyur dükkan senin demek de var, “helva” yapabileceğini ima ederek. Bazen de görüntüyü kurtarmak için yapmak gerekebilir. Yoksa “unu şekeri yağı tam tekmil ama, yapılmadığına göre helva, bir kelek durum olabilir bunun altında” diyenlere karşı önlem alabilmek için. Malum dünya “helva” dan ibaret ya..

Musluktan gelen tıslama ve küresel ısınma medyanın uydurması mıdır?

Ne ısınması, ısınsaydı Fatihin fedaisi “Karamurat” ile “çekçeğin” araları ısınırdı. . Olsa olsa medyanın sorospu çocukları ile işbirlikçi muhalefet musluklara hava üflemiştir “email çekçek“ açtığında tıss sesine gıcık olsun diye. Bu nedenle su sorunu muhalefetin oyunudur. Musluklardan gelen tıslama, muhalefetin gazıdır. İşbirlikçi doğa da muhalefetten yanadır. Küresel ısınma da ancak teğet geçer bize. Ayrıca küresel ısınmaya en çok biz karşıyız. Yoksa nasıl gazlarız naturel gazı, doğal kazlara, üç otuz para yerine üç beş katına...

İrade üç otuz paralık soğana yeter mi?

Çok bile gelir. Aslında son günlerde gereksiz yere piyasayı yükseltiyorlar “beyaz”larla… İddia eden mi var ki sandıktan çıkan “irade”nin “ak kaşık” olduğunu. Al gülüm ver gülüm… bir alışveriştir seçimden seçime. Gerçekte “irade” haklı “sosyal etkileme” olayında… “Nasıl olsa öpüleceğim bari beyazları götüreyim” kâr kalsın yanıma derken.

Evrim teorisi esas oğlanı değiştirir mi?

Hem de ne biçim. Hele bir de “tersine evrim” teorisi işlemeye başlasın sen gör maymunun halini, “insandan” gelmiş olabileceğini duyduğunda ne hallere girecek bakalım. Eee bu işler sırayla, günü gelip “esas oğlan” rolünü üstlendiğimizde ben olmak isterdim maymun soyunun Darwin’i. Bakalım o zaman nasıl izah edecek iki metrelik kuyruğunu.

Bizim köpek sizin baltayı niçin getirmedi?

“Diğerleri değneksiz dolaşsın” diye. Değil tabi. İşi çıkmıştı o gün. Dış kapının mandalını onarıyordu. Hava güzeldi, tatilin en koyu dönemine denk getirilmişti seçim, hem de elbirliğiyle. Eee “böyle güzel havalar” mahvetmemiş miydi bizi.

Vesikalık fotoğraflar zaman aşımına uğrar mı?

Var mı öyle yoğurdum kara ayakları. Doğan büyür, serpilir, gelişir sonra “yayılır”. Doğarken her şey iyidir. “Aman canım… Bana sormanıza gerek mi var, dükkân senin”... ayakları.

Büyürken de fena değildir... gençlik ise muhteşemdir... İyi ki doğmuşum yaşasın felek... dönsün çarkı... “Kimse sarılmasın çomağa”.

Ama... Başladı mı yokuş aşağı “yayılma” durumları... Dönmesin diye tekeri, sarılınır çomağa, hem de feleğin tur atlayacağını bile bile.

İnatla asılır başucuna, tanımak da dahi zorlanılan tedavülden kalkmış her türden resim, “bir zamanlar kartal olunduğu” iddiasıyla... yerlerse...

Keçinin bilgeliği gözlüksüz okunur mu?

Her durumda okunmadığı, okunmak istenmediği belli. Keçinin kullanım haklarını kamulaştırmışız bir kere. Derisiydi, etiydi, sütüydü, peyniriydi... götürmeye alışmışız. Harvard’lı bile olsa umursamayız... Evrimin başlangıcını da maymun efendi parsellemiş “evin esas oğlanı” olarak. Ancak kelek bir durum var. Genetik kodlamamızdaki “sosyal demokrat” inatlaşmasını maymuna bağlamak da güçlük çekiliyor. Keçiye ilgi göstersek iyi olur yoksa bu seçimde de “köprüde toslaşırlarken” feneri kapan Almanyayı... oohooo...

Tecrübe, yaşam boyu yenen kazıkların bileşkesi midir?

Hık... mık... kem... küm... şey bu güne kadar tecrübeli olmakla övünürdük de... Neyse lafı ortaya söylemece yapalım da yaşam hikâyemiz gölgelenmesin. Aslında sorunun kendisi “sosyal demokratların” tecrübe kazanmaktaki ısrarına bakıldığında neden “iktidar olamadıklarını” anlatıyor. Zevk haline dönüşmüş, vazgeçemiyorlar...

Antidepresan T.A.Ş. sence nasıl bir oluşum?

Çok hoş bir oluşum. Özellikle “sınırsız sorumsuz olması” albenisinin katsayısını artırıyor… Bir de “tok karnına” mı yoksa “seçimlerden önce” mi alınacağı açıklanmalı. İyi kullanılırsa “yaylayı serin tuttuğu” bile düşünülebilir. Dolayısıyla güncel geçerliliği çok yüksek.

Papaz pilavı şehriyeli mi sever?

Kanımca “polemiğe girmez… işini yapar” ...! Yani her durumda götürür... Öyle sapıyla, çöpüyle uğraşmak biraz sosyal demokrat geleneğini çağrıştırıyor. Yeri geldi mi Mevlana edebiyatı yaparlar... yaparlar da “sen bilmez misin, o kabzımallar armudu sapıyla, üzümü çöpüyle tartarlar” dediğini bilmezler...

Damdan düşmemişler damdan düşme konusunu hafife alır mı?

Öyle rivayet olunur. “Bekar tasarrufu” kullanmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak en büyük özellikleridir. “Hanya’yla Konya’yı” ancak mahkemeye gittiklerinde anlarlar. Yeri geldiğinde “bir dakika” diye fırlarlar... da... bir de geriye oturmak var... teğet geçmekte olan kriz misali... hoş delinen biz olduktan sonra elbette hafife alırlar.

Son olarak ne söylemek istersin?

Uygun miktarda antidepresan alınmasının sağlığa zararı olmayacağını düşünüyorum. Umarım bu defa da kış sporları bahane olmaz oy vermemeye... Kullanılmayan milyonlarca oy için fark etmese de ne olacağı, birlikte olduğumuzu hatırlatmak isterdim “kriz ekonomisinin salladığı gemide”... Batmış geminin lüks kamarası ya da kaptan köşkü olmaz ona göre... diyeyim de Mevlana’ya bırakayım son sözü. “...

İki büklüm olunca rahat eder ana karnında,
Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında? bir daha... ona göre...

:) Antidepresan T.A.Ş. Üyesi Sayın Ahmet50; zarif katılımına teşekkür ediyorum.

Ne iyi ettin de geldin... Sefalar getirdin...

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=918190

http://www.esmakahraman.com/antidepresan-t-a-s-uyesi-ahmet50/

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..