Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '08

 
Kategori
Mimarlık
 

Antoni Gaudii Cornet yaşamı eserleri 2

Antoni Gaudii Cornet yaşamı eserleri 2
 

Parkın giriş merdivenleri


1. PARC GÜELL
Katalunya'da da yaşanan, sanayi devrimi ile çok büyük maddi kazanımlar elde etmiş bir kişi olan Kont Eusebi Güell; gücünü simgeleyecek ve örnekleri İngiltere'de çok olan bir “şehir parkı” tasarlaması için Gaudi'ye başvurduğunda yıl 1900 idi.

Gaudi bu araziyi; her biri 1.000-2.000 m2 lik topoğrafyaya uyarlı 60 parsele ayırmış, ve biri arazi sahiplerinden Trias ailesi için diğeri de, 1906'da kendisi tarafından satın alınan ve bugün Gaudi Müzesi olan bina dışında sadece peyzaj düzenlemesi olarak bu parkı tasarlamıştır.

Belki bir dedikodu ama hemen girer girmez yazmalıyım:
Kont bu alanda varlıklılar için malikaneler yapmayı düşünür ve Gaudi'ye de bu nedenle gider. Ancak buradan konut almak isteyen çıkmayınca Eusebi Güell projenin park olmasına karar verir.

Parc Güell'in tasarımı sırasında arazi içinde bulunan Muntaner de Dalt ile Muntanya Pelada alanları Gaudi'yi çok uğraştır. Çünkü burası adını hak edecek kadar çorak ve dik bir yamaçdır. Sadece yabani otlar, çalılıklar ve birkaç keçiboynuzu ağacı dışında bitki dokusu neredeyse yoktur. Gaudí bu veri üzerine, “doğayla uzlaşmayı” seçer, daha az su ve bakım isteyen Akdeniz bitkilerini temel alan bir yerel bitki dokusu ile peyzajını oluşturur.

Gaudi, bu 15 hektarlık araziyi önce çok iyi inceler ve topoğrafya ile uyumlu yollar, doğal koşullar nedeniyle bozulma olasılığı olan bölgelerde ise yine topoğrafya ile uyumlu setler ve gezinti için “o müthiş” dehlizleri ve viyadükleri tasarlar.

İlk iş olarak Parkı, “trencadís” adı verilen bir tür kırık renkli kiremit parçaları ile harpuştası bezenmiş, 7 giriş kapısı olan plastik bir duvarla kuşatır. Bu harpuşta üzerine, “parc güell” rozetleri ve onların arasına da dörderli kırmızı ve beyaz diyagonal ekleyerek, Katalunya barını sembolize eder.

Yapının ana kapısına da, trencadís “parc” ve “Güell” sözcükleri bulunan en büyük rozeti koyar ki parkın başladığını bize belli etsin. Bu rozeti ayrıca, yukarıda da değindiğim gibi dış duvarlardaki 8 diyagonal bar arasında sürekli yineler.

Bu rozetlerin nedeni şuydu:
Kont Güell, inşaat sırasında Küba'da, Philippins'de bir puro atölyesi kurarak imalata başlamıştı. Ve Gaudi'de, patronunun puroları üzerindeki halkaları anımsatan bu rozetleri tüm yapı alanında ve sürekli olarak yineledi.

Parc Güell'in girişinde bizi, “Hansel ve Gretel” masalındaki pasta evleri anımsatan iki bina karşılar. Bu binalar 1901 ve 1902 yıllarında inşa edilen, düz çizgileri ve dik açıları neredeyse hiç olmayan “sevimli” binalardır.

Soldaki bina, servis mekanları olan bir bekleme salonudur. Salonun üstünde, 17 metre yüksekliğinde hiperbolik, mavi ve beyaz seramiklerle kaplanmış bir kule vardır. Sağdaki bina ise, kapıcı evi olarak tasarlanmış, iki katı ve bir tavan arası bulunan bir yapıdır.

Girişin hemen karşısında, 3 farklı kotta sahanlıklarla kesilmiş çift kollu bir merdiven bizi Yunan tiyatrolarındaki Sala Hipóstila ile karşılar. Merdiven organik biçim verilmiş 3 bitki havuzu ile bölünmüştür. Bu alanların birincisinde bir mağara bulunur. Bu mağara aslında bir oturma bankıdır. ikincisinde Katalan bayrağının renkleri ile renklendirilmiş bir sürüngen ve üçüncüsünde ise çok renkli bir ejderha bulunmaktadır. Merdivenlerin iki yanında ise artizanal bir işçilikle yapılmış seramiklerle kaplanan yüzeyler ve bunların hemen önünde ise beyaz bükey yüzeylerden oluşmuş bir tür korkuluk bulunmaktadır.

Merdivenler ile ulaşılan Sala Hipóstila; 6 metre yüksekliğinde ve 1, 3 metre çapında 86 adet klasik dönem esintili kolon ile taşınan ve dönemin gelişmeye başlayan ticaret hayatına katkı vermesi amacıyla, bir “iş görüşmesi” yapma alanı olarak tasarlanmış alandır. Ve terasın altında yer alır.

Bu kolonların alt bölümü trencadís, üst bölümü ise rustik taş kaplamadır. Dışarıya bakan kolonlar yapının daha büyük algılanması için eğimli tasarlanmıştır.

Bu arada bir mühendislik harikası olan “su” elde etmek için bir Gaudi buluşunu da hemen belirtmek gerekir.

Sala Hipóstila'nın sütunlarının merkezlerinden kanallar bulunmaktadır. Ve üst terasda biriken yağmur suyu, topraktan süzülerek bu kolonların içindeki kanallar aracılığı ile yeraltına gömülmüş 1.200 m3 lük bir su tankına aktarılır. Ve bu su peyzajın sulamasında kullanılır.

Sala Hipóstila, merdivenlerden sonrası için bir dinlenme alanıdır aynı zamanda. Ve burası Barselona kenti ile denizin görüldüğü nefis bir korunaklı terastır.

Bu terasın yanından yeni bir çıkış yolu ile en son olarak terasa varılır. Bu teras yine organik çizgiler ile tasarlanmış yarım daire biçiminde oturma alanları ile kuşatılmıştır.

Kent, deniz, peyzaj ve şüphesiz kentli burada sürekli bir temas içindedir ve aynı zamanda bu alan çok önemli sosyal etkinlikler için de kullanılan, aranan bir mekan olmuştur.

Park, bu meydan, tam merkezde kalacak biçimde tasarlamıştır. Yaklaşık 3 km'lik büyük bir ağ oluşturan kıvrımlı yürüme yolları, kimi yerde viyadüklerle, kimi yerde taş merdivenli patikalar ve kimi yerde ise “muzip” dehlizlerle geçilir. Hiç beklenmeyen bir yerde ve yine hiç beklenmeyen bir detay, bir anda belirir ve size yol arkadaşlığı yapar. Bu anlık yol arkadaşınızın aslında, Gaudi'nin tavizsiz bağlı olduğu Katalan kültüründen bir alıntı olduğunu ise çok geçmeden hemen anlarsınız.

Onlarca değişik mekan hissi ile donanmış bu parkta yapılan bir yürüyüşün sonunda doğayı sevmemek ve Gaudi'nin sanatını anlamamak artık mümkün değildir.

1984 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınan Parc Güell, 1985-1993 yılları arasında mimar Jose Antonio Martinez Lapeña ve mimar Elías Torres tarafından hazırlanan projeler ile restore edildi.

Ve bir anektod:
Parc Güell'in inşası tamamlanmıştır artık ve Gaudi, işvereni Eusebi Güell ile parkı dolaşırken bir an durur. Ona döner ve der ki: “Kimi zaman, sadece ikimizin, bu mimariden hoşlanan insanlar olduğumuzu düşünüyorum”... Güell hemen yanıtlar: “ben senin mimarlığını sevmiyorum, sadece saygı duyuyorum”

Evet Gaudi ile bizi tanıştıran Parc Güell hakkında teknik olarak yazacaklarımız bunlar. Bir iki de bilgi verelim. Parka giriş ücretsiz ve metro ile rahatça ulaşabilirsiniz. Museo casa Gaudi'ye giriş için 4 avro vereceksiniz. Parktaki görevliler size İspanyolca ve Katalanca dışında sadece İngilizce olarak yardımcı olacaklar.

Ben derim ki size; gelin, bir de bu şaheseri görmek için hemen Barselona'ya gidemeseniz bile “www.hispanatolia.com” sitesindeki aynı yazımın resimlerini kendi gözlerinizle” görün...

Ben çok yoruldum... Ama tekrar öneririm www.hispanatolia.com'daki fotoğraf albümünü mutlaka gezin

Bir sonraki gezimizin, ustanın, 1904-1906 yılları arasında onarımı işini aldığı Casa Batlló olacağını ve anılarını paylaşacağımızı, projelerini inceleyeceğimizi ve binayı gezeceğimizi duyurur, size iyi “hayaller” dillerim.

Dostluk ve saygılarımla

 
Toplam blog
: 49
: 8893
Kayıt tarihi
: 22.11.07
 
 

1964 İstanbul doğumlu, Ankara'da yaşayan İTÜ mezunu bir mimarım. 1991-1998 yılları arasında Mimarl..