Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '09

 
Kategori
Müzik
 

Arabesk (Giresun İleri Gazetesi-1989 tarihli köşe yazım)

Arabesk (Giresun İleri Gazetesi-1989 tarihli köşe yazım)
 

Arabesk


Bu yazıyı 20 yıl önce yerel bir gazeteye (Giresun İleri Gazetesi) yazmıştım… Hala güncelliğini koruyor.)

Artık her yerde duyulması mümkün olan, dillerden düşmeyen bir müzik türüdür Arabesk. Bireysel etkinlikten kitlesel olgulara kadar hemen her kesimde Arabesk kültürünü görmek mümkündür. Toplumumuza benimsetilmeye çalışılan, sözkonusu etkinliği sürdürülen, çok taraftarı bulunan, kimileri için bir tutku adeta bir hayat tarzı, kimileri için de ticari kar kaynağı şeklinde biçimlenmiş olan Arabesk, toplumumuza ne kazandırmış, ne kaybettirmiştir?

NEDİR ARABESK?

Literatürlerde “Araplara özgü mimari ve süsleme sanatları ile Arap müziğinden esinlenen dans motifi ve müzik eserlerine verilen ad, sıfat, iç içe bezeme, girift süsleme…” olarak geçmesine rağmen günümüzde Türkiye’de, bu anlamından uzaklaşarak ” Bir müzik türü, bir Alt kültür ve anlayışı” olarak yaygınlaşmıştır.

NASIL OLUŞMUŞTUR ARABESK

Kaynağının sosyo-ekonomik olduğu ve kültürel nedenlere bağlı olduğu görülmektedir. Kırsal kesimlerde artan ekonomik zorluklar, insanları cazibeli büyük şehirlere(!) sürüklemiş, zamanla artan coğrafi yer değişimi sonucu büyük şehirlerde “gecekondu” adı verilen çarpık bir yerleşim ve dolayısıyla gelişmiş burjuva-kent kültürü arasında buna zıt bir köy kültürü oluşmuştur. Daha iyi ekonomik şartlara kavuşma hayalindeki bu insanlar karşılaştıkları değişik kültür ve sosyal koşullar sonucu hayal kırıklığına uğramışlardır. Ne kendi kültürlerini, geleneklerini bütünüyle sürdürebilmişler ne de kent hayatının kültürüne bütünüyle uyabilmişlerdir. Bu anlamda seviye farkı bulunan iki kültürün çatışması söz konusu olmuştur.

İşte; Karşılaşılan sosyal ve ekonomik, kültürel farklılıklar ve bunu karşılıklı şok etkisi bir “Alt kültür-Arabesk Kültürü” doğmuştur. Bir yandan ekonomik ve sosyal etkinlik bakımından doyurulmamış insanlar, hayal kırıklıklarını, ümitlerini çeşitli şekillerde “müzik, sinema…” yansıtmışlardır. Anadolu ve Halk müziği motifi taşıyan ” Halk bağrı” niteliğindeki arabesklerde modern yorumca(!) yanık sesli(!) çocuk sanatçılar görülmektedir. Arabeskin bu türünü İstanbul minibüslerinde sorunları dile getiren isyankâr feryatları ” Ben doğarken ölmüşüm, Garibin Çilesi ölünce biter, Sefiller, Çok çileler çektim!” görmek mümkündür. Diğer yandan kent insanları da, bu girift ve çelişki sonucu kendi lümpenliğini, taverna gibi diğer bir arabesk oluşumda göstermiştir. Çoğunlukla sanat müziği ağırlıklı arabesk gece kulüpleri, pavyon gibi yerlerde piyanist şantör ve udiler tarafından icra edilmektedir;

Buralarda “Olmaz ilaç sine-i-sad pareme” ile başlayan şarkılar “Adana köprübaşı” ile bitebilmektedir (!)

Gelişen bu müzik ve anlayış, sonraları daha kültür çatışmasının başlamadığı yerlerde, Anadolu’da kendine taraf bulmuştur. Ve artık müzik adamlarımız sanatsal özellikli müzik yapmak yerine, bu kültürel çarpıklık ve zaaf sonucu, duygu sömürüsüne dayalı, ticari kar getiren müzikler yapmaya başlamıştır. Bu çarpıklık tüm çirkinliği ve gericiliği ile Türkiye’mizde had safhaya ulaşmıştır.

Dikkate değer olgudur ki; Arabesk, toplumuzu sarsmış ve kalıcı kültürel etki meydana getirmiştir.

Duygu sömürüsü ile insanımız çareyi, olayların nedenine inme bilgilenme, kültürlenme, öğrenme yerine her türlü acıya dayanma ve kaderci bilinçte aramaya başlamış ve toplumumuz sosyal ve kültürel YOZLAŞMA ile karşı karşıya gelmiştir.

Bu yüzdendir ki, yozlaşmaktan kurtulmak için Arabesk kültürünü doğuran altyapıdaki sosyal-ekonomik şartların incelenmesi ve kültürel çarpıklığın düzeltilmesi gerekmektedir.

SONUÇ

Sosyal bir varlık olarak biz insanlara düşen görev, Arabeskçi düşünceden kurtulmak ve Bilgi-Kültür eksikliğimizi mümkün olduğunca kapatmaktır.

Ayhan Demiral

YTÜ Elk. Müh. Öğr.

İleri Gazetesi (Sayı 5700–30.Ocak.1989)

Not: O yıllarda henüz öğrenci iken köşe yazılarımı gazetesinde yayınlayan İleri Gazetesi yazı işleri müdürü F. Haluk Aktan’a, yayın yönetmeni Cengiz Demiralp’a, gençlik tanışıklığım spor yönetmeni Adil Şahin’e teşekkürleri borç bilirim. Bir kaç köşe yazısı yazmıştım, ama devamı gelemedi… Yorumlar sizin. Sanırsam çok erken başlamıştım…
- Resim, sinematürk sitesinden alınmıştır.
 
Toplam blog
: 106
: 4561
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Ayhan Demiral ..