Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Artvin - Macahel Vadisi ve Karçal Dağları

Artvin - Macahel Vadisi ve Karçal Dağları
 

Uygun mevsimde bulunmamız sebebiyle Macahel notlarımı ve fotoğraflarımı paylaşayım dedim. Belki yurdumuzun bu güzel köşesini duymamış olanları da haberdar etmiş olurum:)

Macahel ya da yeni adıyla Camili Artvin'in Borçka ilçesine bağlı, Gürcistan sınırında bir yer. Gürcistan sınırı belirlenirken vadi bir yerden bölünmüş ve vadideki köylerin bir kısmı Türkiye'de kalırken diğer kısmı Gürcistan'da kalmış. Macahel'e gittiğinizde sınır kuleleri görülebiliyor zaten. Hatta bazı durumlarda Gürcistan daha yakın. Borçka Macahel arasındaki bağlantı yeni yol yapılana kadar kışın sürekli kapalı kalırmış. Acil durumlarda halk Gürcistan'a geçer oradan dolaşarak Batum üzerinden tekrar Türkiye'ye girermiş.

Biz bu geziye bölgede sürdürebilir bir kalkınma modeli oluşturmaya çalışan Tema'nın tur şirketi Biyotema ile gitmiştik. Zaten o bölgeye ilk tur düzenleyenler onlardı, daha sonra diğer şirketlerin de turlarını gördüm. Vakfın kurucularından ve başkanı Nihat Gökyiğit de bizimleydi bu turda. Ağır ağır da olsa en zor yerlerden yürüdü, soğuk sulara girdi, doğa sevgisi ve yaşama sevinciyle herkesi etkiledi.

Turda ilk durağımız Borçka Karagöl oldu. Bir de Şavşat Karagöl olduğu için gölün isminin başında Borçka var. Etrafı ağaçlarla kaplı çok güzel bir göl burası. Ağaçların gölgeleri suya vurduğundan su yemyeşil gözüküyor. Kenarında Orman İşletmesi'ne ait bir tesis var. Çadır kurup kalmak da mümkün.

Ertesi gün minibüsle Karagöl'den ayrılıp Atanoğlu yaylasına geldik ve yürüyüşümüz başladı. Güzel bir manzara eşliğinde patika yollardan, dağ güllerinin, sürülerin aralarından geçerek ilerledik. Yolda rastladığımız ve fotoğrafını görsem Güney Amerika'da çekildiğinden emin olacağım bir kadın çobanı hiç unutmuyorum. Çeşme başında rastlaşıp da ne yapıyorsunuz sorusuna geziyoruz deyince, "Oh ne güzel, dağlarda geziyorsunuz, soğuk sulardan içiyorsunuz..." gibi birşeyler söylemişti. Malesef fotoğrafını çekmemize izin vermedi.

Yürüyüşün sonunda bir yayla şenliğine denk geldik. Bizi hemen sofraya oturttular, güzel yemeklerinden ikram ettiler. Sonra horona katılındı...Tabi tabancalar bir yandan paso kurşun israfıyla meşguldü:) Oradan biraz sonra da gece kalacağımız Beyazsu Yaylası'na geldik. Rehberlerimizden Okan'ın ailesine ait, turlar için henüz hazırlanma aşamasında bir pansiyonda kaldık Beyazsu'da. Gecenin en enteresan olayı bir arkadaşımızın tahtaları tam yerleşmemiş üst ranzadan alttaki arkadaşımızın üstüne çökmesiydi:) Neyse ki önemli bir şey olmadı...

Sabah kahvaltıdan sonra yer yer dik bir patikadan tırmanarak Yıldız Gölü'ne geldik. Yolda karlı yerlerden geçişimizin de belli ettiği gibi burası soğuk bir göl. Temmuz sonu olmasına rağmen üzerinde yüzen buzlar vardı. Öyle yüzmek filan mümkün değil ama girmesek olmaz diyerek 3-5 kişi suya girdik. Gezinin bol sulu geçeceği orada belli olmuştu aslında. Tabi girmemizle çıkmamız bir oldu. Suya atla, her tarafına iğneler batmış gibi olsun ve hızla geriye doğru yüz şeklinde bir girişti bu.

İniş yolunda gördüğümüz turuncu gelincikler de ilginçti. Ben ilk kez orada gördüm. Zaten Macahel Vadisi'nde birçok endemik bitki türü varmış. Bir de dönüşte bize eşlik eden çocuklar süperdi. Bizim dikkatli bir şekilde inmeye çalıştığımız dik yokuşu koştura koştura iniyorlardı:)

Beyazsu yaylası ağaç sınırının üzerindeydi ama dönüşte aşağıya inip biraz ilerledikten sonra ormanlık alana girdik ve güzel bir yürüyüşten sonra Gorgit Yaylası'na geldik. Buradaki konağımız Tema'nın yaptırdığı ahşap pansiyondu. Bu pansiyonun sonradan yandığını öğrendik. İlk geceden kendilerini belli eden horlama şampiyonlarımız İlkut ve Erdoğan da bizim odadaydı ama ben gürültü ve ışıktan pek etkilenmediğim için birşey hissetmeden uyudum:)

Gorgit'ten yine aşağıya doğru devam ederek Macahel'in bir mahallesine geldik. Mola verdiğimiz köy muhtarının evi çok güzel, ahşap bir evdi. Özellikle balkonundan manzara süperdi. Zaten etraf iyice ormanlık olmuştu. Macahel sınırda oluşu yüzünden askeri bölge olarak kapalı kalmış, fiziksel konumu da bunu desteklediği için bozulmadan gelebilmiş bugünlere...

Macahel'de eski ahşap cami çok ilginçti. İçi renkli süslemelerle dolu. Onun dışında yakınlardaki şelaleye gittik, her fırsatta derelerde yüzdük, kayalıklarda baraj kurarak suyun akışını değiştirdik, Tema'nın arıcılıkla ilgili çalışmalarını gördük, yerel yemeklerden yedik, akordeon eşliğinde horona ayak uydurmaya çalıştık. Yol üzerinde uğradığımız bir evde ikram ettikleri haşlanmış mısır hayatımda yediğim en güzel mısırdı. Kocaman taneleri vardı. Ev sahipleri bunu özel olarak, organik şekilde ürettiklerini söylemişlerdi diye hatırlıyorum.

Macahel'den istemeye istemeye ayrıldık ve Trabzon'da turumuz sona erdi. Ama bu güzel turdan hem çok güzel anılar hem de hala görüştüğüm arkadaşlarla döndüm. Her zaman denk gelmesi mümkün değil herhalde ama birçoğu birbirini ilk kez görmesine rağmen gerçekten çok uyumlu bir ekibimiz vardı.

http://www.geziyorumlari.com/index.php?option=com_content&task=view&id=1571&Itemid=144

 
Toplam blog
: 30
: 1532
Kayıt tarihi
: 15.04.07
 
 

Gezmeyi görmeyi severim. Aslında endüstri mühendisiyim ama 2 sene önce çalışma hayatına ara verdim. ..