Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '14

 
Kategori
TV Programları
 

Aşk bize öğretti ki... Merhamet etmez !!!

Aşk bize öğretti ki... Merhamet etmez !!!
 

Ne kadar kuvvetli… Ne kadar şiddetli… Aşk deyince yerler gökler inliyor… Uğruna ne mutluluklar, ne felaketler yaşanıyor… Her duygu onun içinde, o her daim hazır beklemede. Hangi kalbe gireceğini, kimi seveceğini bilmeden… Ama bir kez girdimi kalbin kapısından, yerle bir ediyor, hüznü, şiddeti, mutluluğu, hasreti, gözyaşını, sarılmayı, beklemeyi, sevmeyi, sevilmeyi, terk etmeyi, vazgeçmeyi, direnmeyi öğretiyor bize. Bir parça da merhameti… Kimi zaman onurundan gururundan ediyor insanı, kimi zaman vazgeçiyor sevgisi yüzünden sevdiğinden…

Biz aşkın ne büyük depremlere yol açtığını öğrendik Ümmü kadın ile Moskof Recep’ten. Aşkın insanın gözünü nasıl kör ettiğini, aşk uğruna her şeyden vazgeçilebildiğini, her rezaletin içine koşulduğunu öğrendik o ikisinden. Aşkları ne aile bıraktı ortada, ne evlat, ne sıcak bir yuva… Aşkları için terk ettiler ailelerini yeni bir aşk yuvası kurma uğruna. Ama iyi ama kötü. Kavga dövüş, zor kötek, aşktı onları birbirine sürükleyen, her şeyi geride bıraktırarak.

Sonra masumiyetini öğrendik aşkın… Narin ile Fırat’tan. O küçücük iki okul öğrencisinin birbirlerine olan gizli saklı sevdalarından…

Ve aşkın en kıskanç, en tutkulu, en saplantılı halini öğrendik Babür ile… Öylesine bir tutku idi ki Narin’e olan aşkı, yeri geldi kardeşinin kafasına silahı dayadı. Babür iken öyle kötüydü ki, Narin’e layık olabilmek için Sermet’e dönüştü. Ve biz aşkın en saplantılı halini öğrendik Sermet sayesinde… Aşkın en merhametsiz yanını gördük, en bencil haline tanık olduk. Belki de hiç sahip olamayacağı Narin için, kendi kardeşini tehditlerle Narin’den ayıran Sermet’i gördük… Öğrendik ki aşk, saplantıya dönüşünce merhametini yitirirmiş.

Aşk bize masumiyetten sonra hasreti öğretti Narin ile Fırat ile… Ne hasretler, nasıl büyük özlemler, ne acı hayal kırıklıkları. Hepsi ama hepsini yaşadı Narin… Ortadan kaybolan aşkına üzülmek ile aslında ailesiz tek başına ortada kalmanın çaresizliğini yaşadı ayaklarının üzerinde durana kadar. Ve günün birinde hayatının en büyük aşkı ile hiç beklemediği anda karşılaşana kadar. Yani Aşk, bize tesadüfleri öğretti… Narin, hiç beklemediği anda, aşkını buldu, ama bir başkasının kolunda… Öylesine bir garip durumda… Bir yanda hayatının aşkı, diğer yanda hayatının en büyük şansı… Deniz. Ve aşkı Deniz’in kız kardeşinin kollarında… Ve şaşkındı Narin bu defa. Aşk, arada kalmayı öğretti… Saklamayı, saklanmayı, bir günah gibi gizli tutmayı. Ama aşktı bu, ilk kuralıydı ortaya çıkmak… Narin kaçtıkça Fırat kovaladı, Fırat sustukça Narin döktü içini… Ama Fırat, başkasına aitti. O başkası da vazgeçmeye niyetli değildi.

Irmak girdi hayatımıza… Ve aşk bize ne kadar onursuz olabileceğimizi gösterdi onunla. Bir taraftan da vazgeçmemeyi öğretti aşk bize. Zira Irmak, Fırat uğruna yaptığı tüm kötülüklere aşkı bahane etti… Aşk kötülüğe bahane miydi bilinmez, ama kaybetme korkusu işin içine girdi mi, nasıl kazanırsan kazan, aşk için fark etmez! Çünkü aşk, merhamet etmez! Oyun oynamayı öğretti aşk bize Irmak sayesinde. Her türlü hileyi, oyunu oynadık gözümüzü kapatıp, aşk uğruna. Fırat’ı kazanmak ise amaç, her yol mubahtı Irmak için. Her defasında ayağına dolansa da yaptıkları, o hiç vazgeçmedi, sonuna kadar savaştı. Aşk, bir parça da savaştı aslında, ama Irmak bilmiyordu galiba. Hep aşktı savaşın galibi, Kazanan kendisi olamazdı…

Aşk, kavga etmeyi öğretti bize… Narin ile Fırat, Fırat ile Irmak, Irmak ile Narin, Zafer ile Şadiye, Deniz ile Sermet… Her birinin kavgası kendileri ileydi aslında. Ve En büyük kavgalar, en tutkulu aşklara gebeydi her defasında… Kavga ederek barıştılar çoğu zaman, kavgaları ile yaklaştılar, kendi kavgalarına uzaklaşarak. Merhamet etmeden, bir an bile düşünmeden.

Aşk, bize şiddeti öğretti aynı zamanda… Şadiye ve geçmişteki o masum küçük kızın masum aşkı Zafer ile… Sevdiği kadar dayak yedi Şadiye, yaklaştığı kadar savruldu duvarlara… Geçmişi ile sınandı, sevdiği ile hırpalandı… Ne vazgeçebiliyordu Zafer onun o tertemiz aşkından, ne de kabulleniyordu o yaşadığı hayatın pisliğini… Aşk, bize vicdanı öğretti Zafer ile… Yıllar önce terk ettiği Şadiye’nin vicdan azabı ile Şadiye’nin yaşadığı hayatı kabullenmenin zorluğunu öğretti… Merhamet etmeyen, görmezdi merhamet. Ve şüphesiz ki aşk. Yaptığımızın bedelini ödemeyi öğretti en sonunda…

Yalvarmayı öğrendik aşk ile biz… Fırat’ın tüm köprüleri yıkıp, içindeki tüm duvarları darmadağın edip, gururundan vazgeçip aşkına sığındığı an anladık biz, yalvarmakta aşktan yana… Yalvardı Fırat Narin’e, Narin’in kapısında… Ağlayarak, af dileyerek… Aşk bize af dilemeyi öğretti, Fırat af diledi, Narin af etti. Aşk merhamet istemekti ve Aslında aşk, af etmekten ibaretti…

Aşk, kaybetmeyi öğretti bize Can ile… Aslında hep biliyorduk ki, Deniz çok fazlaydı Can ile olan ilişkiye… Deniz ile Can, her ikisi de beyaz… Belki bu yüzden yetmedi onlara aşk… Yâda aşk zannettikleri tarz. Nikâh masasında terk edilen Can, aslında en çok Deniz gibi birini kaybettiğine üzüldü, belki onunki aşk bile değildi. Çünkü ikisi sayesinde, aşk, bize aşkın yerlerde nasıl süründüğünü de öğretti… Uzatılmış bir maçın sıkıcı son dakikaları gibiydi onlarınki… Ve aşk, yeri geldi mi çekip gitmeyi öğretti bize…

Deniz deyince. Aşk cesareti öğretti bize… Ve kendine dürüst olmayı öğretti çabucak. Nikâh masasından kaçıp, asıl sevdiğine kendini açmayı öğretti… Zira adı gibi yüreği de bir o kadar genişti Deniz’in… Hem deli dolu, hem merhametli… Hem korkmakta yürümekten yeni girdiği yolda, hem de kararlı diğer yolu yarıda bırakmaya. Bal bakışlı, deli dolu bir kız Deniz… Kendine inanan, yüreğinden geçene bir türlü inanamayan. Ama yine de yüreğinin peşinde gitmekten kendini alıkoyamayan. Nikâhtan kaçan, Sermet’e koşan… Onun omuzlarında huzur bulan. Onun gözlerinde aşkı okuyan, ona sığınan… Aşk, bize yürek çarpıntısını öğretti Deniz ile yüreğine sahip çıkmayı. Sığınmayı, teslim olmayı ve elbette her şeyi göze almayı…

Aşk hayal kırıklıkları öğretti bize. Hem de en mutlu olduğumuz an, en mutlu olduğumuz ile birlikte. Narin ile Fırat, aşkları, gururdan ve her türlü kavgadan temizlenince oturdular hemen nikâh masasına, tam kavuştuk derken daha büyük ayrılıklar yaşamaya… Bedenleri ve hayatları birleşirken, ruhları uzaklaşmaya… Aşk, ayakta durmayı öğretti bize o noktada. Fedakârlığı öğretti çok acı olsa da. Başkasının bedeninde, kendi sevdiğinin bir parçasını kabullenmeyi öğretti. Ve bir o kadar da destek olmayı öğretti aşk. Bu yüzden daha bir vazgeçilmez oldu Narin Fırat için, vazgeçmesi için yapılan oyunlara rağmen. Aşk, bize vazgeçmemeyi öğretti.

Aşk, bize imkânsızı öğretti Sermet ile… Yıllarca kafasında ve kalbinde Narin ile dolaşan Sermet, önce barıştı kardeşiyle, sonra çekildi kenara ve mutluluklarına engel değil, destek olmayı seçti… Sermet sayesinde biz aşkın bazen imkânsız olduğunu öğrendik ve imkânsız ise aşk, vazgeçmenin de asalet olduğunu.

Aşk, bize sürprizi öğretti. Hiç beklenmedik bir anda girer dedik ya başta, Sermet ile Deniz aşkın içine düşüverdiler hiç ummadıkları bir anda… Aşk en büyük sürprizi yaptı bize onlarla… Adı Sermet… Deli dolu değil, tam anlamıyla deli gibi bakan… Baktı mı hem korkutan, hem yaklaştıran. Fazla konuşmayan, ama konuştu mu yakıp kavuran… Hem sevebilen, hem vazgeçmeyi bilebilen. Hem de yüreğine söz geçiremeyen… Bazen acımasız bir kötü, bazen saf âşık. Ve aşk en komik yüzünü de göstermeyi ihmal etmedi Sermet ile elbette. Yıllar boyunca Narin takıntısı ile çırpınan Sermet, ne kadar da yabancıymış aslında aşka… Ne yapacağını bilemeyen, ne söyleyeceğini seçemeyen bir acemi âşık oluverdi sonunda… Eli ayağı birbirine dolaşan, heyecanlanan, ama en önemlisi yumuşayan ve kalbindeki sevgiye olan açlık gün yüzüne çıkan…

Aşk, yumuşamayı öğretti bize Sermet ile… Hayata başka bakmayı, elindeki telefona bakınca mutlu olmayı, mesaj yazmayı öğretti. Üstelik aşk bize aslında kocaman kahkahalar atmayı öğretti yine Sermet ile. Yanında çalışanları titreten, tek bir emriyle hayatlar bitiren Sermet’in, aşk ile yeniden hayata dönüşünü gördük, yeniden kalbini hatırlayışını sevdik, dilinden şiddete ve ölüme dair sözler yerine, aşka dair sözler dökülmesini izledik, bir çocuğa karşı duyduğu şefkati ve aile olmaya karşı isteğini hissettik, aşk bize güzellikler öğretti bu sayede… Bir o kadar da komik olduğumuzu öğrendik aşka düşünce… Ve aşk bize, sevilmeyi öğretti şu geçip giden hayatta… Sermet, hayatı boyunca ne kadar özlemiş sevilmeyi, ne kadar istemiş karşılıklı sevmeyi… Aşk, bize karşılıklı olması gerektiğini öğretti bu sayede… Sermet Deniz’i sevdi, Deniz Sermet’i… Ama Sermet için Deniz’in aşkı çok daha kıymetliydi. Zira sevilmeyi Deniz ona öğretti… Yoksa sevilmeyi bilmeden ölüp gidecekti… Aşk bize hiç tatmadığımız duyguları hissetmeyi öğretti…

Ama bir o kadar zordu işte aşk. Zıt, ters… Siyah ile beyaz, gece ile gündüz, Sermet ile Deniz. Biri karanlıkların adamı, diğeri gündüz kadar aydınlık bir kadın… Ve ne kadar büyük ise aşk, bir o kadar büyüktü sızısı… Acı nedir, aşk bize öğretti sonunda… Sevdiği için sevdiğinden vazgeçmek nedir öğrendik Sermet ile… Kendi karanlığından çıkamayan Sermet, Deniz’in ışığını da söndürmemek için vazgeçti sevdasından. Aşk, vazgeçmeyi öğretti bize, ama bu çok büyük bir yüktü aynı zamanda… Deniz, direnmeyi öğretti bize aşkı sayesinde, cesareti, fedakârlığı, aşk için ölüme bile yürümeyi göze almayı… Ama Sermet idi karşısındaki ve bu defa farklıydı… Sermet, vazgeçerken ondan, aslında aşkının ne büyük olduğunu haykırıyordu…

Ağır, şiddetli bir acıyı da getirdi yanında… Aşk, terk etmeyi öğretti bize, hiç istemediğimiz halde… Arkasında ağlayan bir kadın bırakmayı, arkasına bakmadan uzaklaşmayı. Kendi karanlık dünyası ile aşkı arasında tercih yapmayı öğretti bize aşk… Aşkına kıyamamayı, onu yaralamamak adına kendini parçalamayı… Ve dünyanın karardığını, tozpembe başlayan her şeyin, gri bir tozla bulandığını…

Merhamet etmeden! Zira sadece aşk idi merhamet etmeyen!

Siyah İnciden Sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42

  

 
Toplam blog
: 55
: 2295
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Kendi halinde bir TV izleyicisi ve yorumcusudur Siyah İnci. Tipik bir akrep burcudur.  Büyük çoğu..