Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
Kitap
 

Aşk Elif Şafak

Aşk Elif Şafak
 

“Aşk” ı bir çırpıda okudum. Elif Şafak en önemsediğim yazarlardan birisi, Pinhan isimli kitabını okuduğumdan beri.

Kitapta beni şaşırtacak ya da illaki eleştirilebilecek birşey aramadım; bu konuda sahip olduğum bilgiden daha öte bişey aradım. Kendimi onayladığım bölümler oldu. Kırk kuralda paralel olduklarım ya da “bilmiyorum” kaynaklı anlam yüklemediklerim oldu. Mesela birinci kural. Bir tanımım yok bilmiyorum. Hemen ardından ikinci kural; yüreğimden zihnime kanalı geniş tutarım sezgilerime güvenirim. Neyin eksik olduğunu onu çok yaşıyor sanarken, peşinden koştururken öğrendim.. Artık ne peşinden koşuyorum ne hasretindeyim. Çok eski zamanlarımdan (zaman herkes için farklı uzunlukta) daha açık ve dinginim, onu ben taşıyorum; yakmaya ve yanmaya hazır sakin.

Beşinci kural; ne varsa harabeye dönmüş bir kalpte varsa, bu zihinden kalbe açabildiğimiz geniş bir kanal sayesindedir. Zihin sezgileriyle, yürek cesaretle atılır ve birbirlerini tamamlarlar. Sürece dürüstlük ve açık yüreklilik hâkim olmalıdır.

Altıncı kural; Âşık kitap gibi sessizdir. Dil başa beladır, esas olan niyettir. Sonraki kural hakikate ulaşmak birlikte arayışı gerektirir. Hakikate ulaşılamaz, gerçeklere ulaşılır; gerçek ise geçicidir. O yüzden birlikte aramaktır esas; kendini başka insanların aynasında görmek..

Dokuncu kural; “sabret geleceğim.” Ne istediğini neler verebileceğini bilmek.

Onuncu kural; kendi içinde yolculuk edebilmek.

Onikinci kural; nereye varacağımız değil gittiğimiz yol esas, yolda ustalaşarak ilerleriz.

Sonraki kural, kendini tanımak ve bilmek üzerine..

Hayat seninle beraber aksın, zor olan hatasıyla sevabı ile insanı sevebilmek.. Sevgiyi hep önde taşımak. Vicdanı temiz tutabilmek. Ve onsekizinci kural şeytan içimizde; düşman içimizde onu biz söküp atabiliriz.

Kurallar güzel çoğunu bir çok yazımızda paylaştık, kişisel yazılarımızdan politik yazılarımıza değin. MB’ de yorum yazdığım veya aldığım yazıların, yazar arkadaşların birçoğu bu kuralların en az birini veya birkaçına ilişkin yaklaşımlarını sayfalarında yansıttı. Hepsi hayata ilişkin disiplinler. Bu yazıyı 240. Sayfayı esas alarak yazmıştım, temize çekerken her zaman yaptığımı oldu yine değişti.

“GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI”ndan bahsetmemiştim. Ancak böyle gelişti kitabı yeniden kokluyorum. Hayata ilişkin disiplinleri derleyip toparlamış Elif Şafak “Aşk”la, Rumi ve Şems ile.

Şems söyle diyor: “Mazi bir girdaptır. Fark ettirmeden içine çeker. Hâlbuki sana lazım olan bir tek şu andır. Şu anın hakikatini yaşamaktır aslolan. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.”

Tebrizli Şems kitabın en önemli kişiliği. Aşkın kurucu gücünü attığı her adımda hissettiriyor.

Yirmi birinci kural şöyle; hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.. Farlılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hak’ın mukaddes nizamına saygısızlık olur. Biz de ne diyoruz sık sık olabilecek farklılıkları dahi öngörerek…

Sonraki kural hayatta ne yaparsak yapalım niyettir diyor farkı yaratan suret ile yaftalar değil. Niyetin saf olması, insani olması, sevgiyi içermesi esas.

“Bir gün bir feylesof yolda giderken bir dervişe rastlamış. İkisinin de çabucak birbirlerine kanları kaynamış. Günlerce konuşmuşlar. Cümleye biri başlar diğeri son buldururmuş.

En nihayetinde vedalaştıklarında, etraftakiler her ikisine de böyle hararetli hararetli ne konuştuklarını sormuş. Feylesof şöyle yanıt vermiş;”Konuştuk ve anladım ki benim bildiğim her şeyi o zaten görüyor.”

Sufi ise söyle demiş;” Konuştuk ve anladım ki benim gördüğüm her şeyi o zaten biliyor.”

“Sufiyim. Vaktin oğluyum. Şimdinin çocuğuyum...”

Yirmi beşinci kural müthiş; fayda dışı sevgiyi tanımlamış. “Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarırsak, cennetteyiz aslında.” Bu kuralı bilmeyen varmı? Kendini kandırmadan yaşayan peşinden giden parmak kaldırsın? Ve ne zaman iktidara bulaşırsak cehennemdeyiz demiş. Bu kuralları biz kaç kare yazdık, Elif Şafak yazınca daha kıymetli daha çok okunur ve daha iyi anlaşılır belki. “Ne vakit biriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz. Cenneti cehennem, bugün de de mevcut. Ölümden sonrasını dert etmeyin aşkı bulun; Aşk şu andır, aşk yeryüzündeki en eski ve dirençli gelenektir, diyor.

Aşkta yok olmayı becerebilirsen benliğin koca bir sıfır olur diyor;”hiç düşünce”.. orada ne şeriat kalır, ne tarikat, ne marifet. Sadece ve sadece hakikat. Geldik mi sardalya hareketine? Seslerin buluşmasına..

“Şemsi görecek görüp de kıymetini bilecek Rumiler olmadıktan sonra neye yarar? Sen o yüzden Rumileri ara!

Bu kaba anlatıyı yazdıran bana sayfa 240.. Alışamadım bu hayata hep bir eksiklik duydum hep terk ettim, gitmek istedim, gittim. Sonun da anladım ki bu bir yoldu, bu yolda insanlar kitaplar, filmler, renkler, sesler buldum. Sadece biraz dikkat. Negri’nin “Çokluk” kitabında bulduklarımı Elif Şafak’ın “Aşk”ında buldum, onayladım. Etyen’de bulduklarımı her ikisinde de, Tom Ribbins’te de ‘Kant’ta, Berktay’da, Belge’de, Kadir hocada, Ferhat yada Levent hocada, Kutlu yoldaş’ta, Gandi’de, Buda’da, Pirsing’te, Canyzen’de, Willims’ta, Pamuk’ta, Kemal’de, Vassaf’ta, Anar’da, Mungan’da Cibran’da, Aragon’da, Neruda’da Ümit Kıvanç’ta, Leyla ipekçi’de Backett’ta ya da Yıldıray’ın çığlığında buldum ya da bir blog yazısında adını şu an anımsamadığım bir çok seste, bunların hepsinden bir parça aldım kendinden hoşnut ben oldum.

Dün gece 240. Sayfaya geldiğimde kelimeler kaçacakmış gibi kalemi elime alıp yazmıştım, bugün başka şeyler yazdım. Okurken “aşk” ı yanından geçip fark etmediğim ve döndüğüm insanları gördüm.

Şems ve Rumi sanki iki insan değil de tek bir insan gibi geldi çoğu zaman. Onlar ruhlarındaki boşlukları paylaşarak yok eden iki insan aşk diye hep bunun peşinde oldum. Yakınlarda yırtıp attım sözlüğümü ama çok uzun zaman olmuş gibi geliyor. Yeni kelimelerim, ama eskisi gibi yazılan ve içlerini bir başka anlamlandırma çabasında olduğum kelimeler ve bu arayış içinde bir çok insan için geçerli bir durum, o insanlardan da etkilenerek ve başkalarını etkileyerek yaşamak durumu içimdeki boşluğu bir nebze de olsa dindiriyor.

Amor fati durumundayım: “Kaderini sev” noktasında böyle buldum kendimi. Bu cümleden kadercilik anlayan Yirmidokuzuncu kurala baksın..

Yirmiyedinci kural: Gönlümüz değişirse dünya değişirmiş..

Bazen bazı kurallarda sevilir..

“Aşk içerden gelir tek yapmamız gereken içimizde bizi aşktan alıkoyan engelleri bulup kaldırmaktır.”

Elif Şafak bu toplum için bir şans; son kitabı da dikkatle okunması gereken bir ürün, yaşam için; hatta ilk okulda Halide Edip’in Yaban Romanı okutulmuştu bize, yaban gibi ilkokulda din ve ahlak bilgisi kitabı olarak okutulmalı.

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..