Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '09

 
Kategori
Deneme
 

Aşk ölüm kadar...

Aşk ölüm kadar...
 

Güçlüdür,

Bilinmezdir,

Büyülüdür,

Aşkın tanımını yapmak çok zor. İnsanlığın başlangıcından beri var olan bir kavram.

Uğruna ölünen öldürtülen, tarih değiştiren, uğrunda büyük acılar çekilen bu aşk denilen şey nasıl bir şey ki bu kadar güçlü? Aşkı anlamak için dünyada yaşayan tüm insanların yaşanmışlıklarını bilmek, hissetmek, gerekir.

Bu mucizevi güce sahip duyguyu tıbben de kanıtlamak için bilim adamları bu konuda bir çok araştırma yapmış. Aşık olduğunu iddia eden tüm denekler incelenmiş. Hepsinde de dopamin ve endorfin yoğun bir şekilde salgılanmakta olduğu görülmüş. Bunlar biraz morfine benzeyen hormonlar oldukları için insanların uyuşturucu etkisindeymiş gibi tepkiler vermesine neden oluyormuş. Aşıkların kendinden geçmiş, başka bir dünyada yaşıyormuş gibi görünmelerin sebebi de sanırım bu hormonların deli gibi salgılanması.

Aşıklarda sürekli bir coşkunluk hali söz konusudur. İştahsızlık vardır. Yemezler, içmezler uyumazlar ama hep enerjik hissederler. Strese dayanıklıdırlar. Tüm dünyaya kafa tutacak gibidirler. Vücutları enfeksiyona dayanıklıdır. Birazcıkta saplantılı nevrotiklere benziyorlar. Sürekli sevgiliyi düşünme, nerededir, ne yapıyordur; merak etme durumu yüzünden. Aşık olunan dışındaki her şeyin önemsizliği, ne yaparsa yapsın vazgeçememe durumu birazcık saplantının göstergeleridir. Anlayacağınız insanlar aşıkken hafiften deliriyorlar.

Çok uzun süre hormonların bu seviyede kalmasını tabiî ki insan vücudu kaldıramıyor. Bir süre sonra beyin devreye giriyor. Kendine gel diyor. Ama bu arada olan oluyor. Artık beyinler birbirine alışıyor, birlikte çalışmaya başlıyor. Çünkü aşıklar eski kişiliklerinden başka bir kişiliğe bürünmüş. Bağlanmışlar .

Beyin aynen bir kaza anında nasıl çok kısa bir süre içerisinde ölçüp biçip insanın en az acı çekeceği anda kendini kapatıyorsa bu ilişkilerden sonrada buna benzer tepki gösteriyor. Her şey normale döndüğünde birlikte mutsuzda olsalar ayrılamıyorlar. Çünkü ayrıldıkların da daha büyük bir mutsuzluk söz konusu.

Aşkın bilimsel ve mantıklı açıklamasını yapmak ta mümkün yukarıdaki gibi. Ama aşkı sadece bilimsel olarak açıklamak yeterli olmaz.Aşkın bir çok boyutu var.Yurt aşkı, özgürlük aşkı vardır. İlahi aşk vardır.Burada bahsettiğimiz karşı cinse duyulan aşk.

Her ne kadar yaşanan tüm aşklarda birbirine benzer özellikler görülse de aslında yaşanan her aşk kendine özgüdür. Üçüncü bir kişiyle paylaşılmaz. Kişiye özeldir.

Aşkın tanımı ne kadar yapılmaya çalışılırsa çalışılsın hep bir yönden eksik kalır. Çünkü aşkı her yaşayan kendi derinliğine göre ya da sığlığına göre yaşamakta ve algılamaktadır.

Aşk aslında içsel bir yolculuktur. Kendi kişiliğini tanıma, varlığını başkasında gerçekleştirmedir. Başkasının varlığında kendi hikayesini sevmesidir.

Aşıklar çektikleri acıyı tanımlarken an çok yanmak deyimini kullanırlar. Bunun sebebi de çekilen acının derinliği ve büyüklüğünün tarifsizliğidir.

Aşk bir idealize etmedir. Büyülü bir şeydir.

Gerçeklikten ne kadar kopuksa o kadar güçlüdür. Aşk o yüzden az bilinene hissedilir.

Aşık olunan ne kadar uzaksa aşk o kadar güçlüdür. Ne kadar yaklaşılırsa o kadar azalır. Bir arada olma koşullarının gerçekleşmesi aşkın düşmanıdır.

Aşk büyülü bir yanılsamadır. Aşık olunanın yörüngesinde dönen onun dışında kalan her şey önemsiz olduğu bir yanılsama.

Edebiyatta, sinemada, tarihte mutlu aşk yoktur. Zaten mutluluk olsa aşk olmazdı. Aşıklar kavuşsa etraf güllük gülistanlık olsa ne işlenecek. O yüzden aşk kavuşamamaktır.

Tüm efsane olan aşklarda kavuşamama durumu vardır: Leyla ile Mecnun, Mem ile Zin, Ferhat ile Şirin

Dünyadaki çok büyük savaşların sembolik sebebi aşktır. Truva Savaşları buna örnektir.

En büyük ihanetlerin öyküsünün ana teması aşktır: Tristan ve İsolde, Brutus ve Sezar

Aşk bir ilişkidir. Platonik aşk, gerçek aşk değildir. Hatta ruhsal bir bozukluktur.

Aşk bir tutkudur; ama bu tutku aşık için bir süre sonra kontrol edilemez bir hale gelmektedir.

Aşk kişide seçmiyor. Kimin ne zaman, kime aşık olacağı da belli değil. Genelde de en olmayacak kişiye aşık olunuyor.

Aşk denk olanı bulur. Dışarıdan denk görünmese de içsel olarak denk olanı bulur. Benzerini bulur. Elmanın diğer yarısını bulur. Aynısını değil diğer yarısını. Diğer yarı aynısı değildir. Kendindeki eksikliği tamamlayacak olanı.

Aşk konusunda yüzyıllardır yazılıyor, çiziliyor, ama sürekli gündemde sürekli yazılmaya, yaşanmaya devam ediyor. Bilgi çağında da sanal olsa da varlığını devam ettirmeye devam edecek.

 
Toplam blog
: 72
: 3894
Kayıt tarihi
: 20.09.09
 
 

Evli bir çocuk annesiyim. Eğitim alanında çalışıyorum. Felsefe, sosyoloji, edebiyat alannda atöly..