Aşka karşı koyamazsın

Yolumuzu kesmek isteyen dağ bile saygı ile eğilir, yerlere serilir, bize yol verir. "Ey hakîkat madenine, aşk diyarına doğru yol alanlar, merhaba! Hoş geldiniz!" der.
HZ. Mevlânâ ( k.s ) 

Aşk derin sularda yüzenin işidir. Denizin derinlikleri denizin adeta keşf-i âlemidir. Ne kadar çok keşif yaparsan aşkı okadar iyi betimlersin. Sığ sularda yüzen aşk dan dem vurabilir ama aşkın portresini çizemez. Çizse bile okadar tasviri etikileyici değildir, olamaz da zaten. Mevlanın bu deryadan anladığı ve anlatmak istediği de böyle bir şey olsa gerek, çünkü Mevlana keşfettiği sularda, keşfin ötesinde çok daha gizemli bir ayrı dünya keşfetti. Onun Aşk da keşfettiği bu dem-i derya da yanarken, ilahi aşkın tecellilerin sezmeye başlamasıydı... Bir keşifden, diğer bir mana alemine geçişdi adeta onun ki, hakka daha akreb (daha yakın) olmanın içten içe verdiği ateşti ve onda fani olmanın verdiği vecd hali... Eğer aşkın keşifi amacıyla derin sularda keşifler yapmaya başlarsanız, nihayi maksadınız böyle ya da buna yakın bir şey olmalı, kanımca... Aşk konusunda ciltler dolusu eser bırakanlar, öylesine derinlerde yol alıyor ki gördüklerini hissettiklerini anlatıyor. Sen ve ben etkileniyoruz, oranın mana âlemine sürüklenmek hisseden ve gören kadar anlatılan kişiyide bir o kadar etkiliyor. Demek istediğim şu: O deryada ne kadar çok keşif yaparsan o kadar çok aşkı anlarsın bu arada onun verdiği acıların nasıl bertaraf edeceğinide sihirli bir şekilde de görürüsün, tavsiyeler ve yapmak istediklerin bu arada gönlünden diline akar. Ama, uygulama konusunda, yani o na karşı koyayım demen muhal bir şey, ....... işte burada bunu kimse yapamıyor en azından benim düşüncem bu... Niyemi? Zaten aşkın içindesin yani o denizin derinlerindesin, içindesin, oralarda yüzüyorsun keşifler yapıyorsun; karşısında değilsin ki ona karşı koyabilesin