Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Aşkın inişli çıkışlı halleri

Hep terk edileceğin günü bekler, korkar durursun. Gider de dönmez diye korkarsın. Nereye gittiğini bilmezsin, korkarsın. Sevginle çok sıkmaktan korkarsın. Bir daha aramaz diye korkarsın. Umutların suya düşmüşken, Ebru Gündeş’in “Ağlamayacağım” şarkısını mırıldanırken, Esin Övet’in “Ortadan Kaybolan Son Moda Erkekler” yazısını (Habertürk-15 Temmuz 2010) bloguna döşeyecekken, birden telefon eder, yüreğin yağ bağlar. İşi uzamıştır, telefonu kapatmak zorunda kalmıştır, arayamamıştır. En azından sana tercih ettiği bir kadın değil, işi olduğu için rahatlarsın.

Hiç mutlu olmaya gelmiyor aşk. Sevilen bir kadın olduğuna, yine arayacağına, ortalıktan kaybolmayacağına inanmaya gelmiyor. O öyle bir aşk ki, bir kere yaşarsın, tadı damağında kalır, bir kere daha yaşamak imkansızlaşır. Oben Budak’ın (Habertürk, Sevme Yeteneğimi Kaybettim, 2 Temmuz 2011) dediği gibi “Üst üste yenilgi alınca, sevme yeteneğimiz kayboluyor. Bir insanı sevmeyi deneyeceğimize bir kediyi sevmeyi tercih edebiliyoruz.” Ben de sevilme yeteneğimi kaybettim. Tüm emeğimi sevme ve kaybetme üzerine kurdum. Çünkü kaç kere terk edildim, unuttum. Hele aynı kişi tarafından tekrar terk edilme ihtimali insana çok koyuyor.

Benim gibi belki siz de oyuncak bebeğinizi "kızım" diye seviyor, "babası" gelsin de onu sevsin diye umutsuzca bekliyor, dizilerdeki inanılmaz aşklara bakıp “Seve seve ölürüm senin için / Yine yine tek bir bakışın için” diyecek bir erkek olmayacağını düşünüp hayıflanıyorsunuz. Çünkü sadece sizin sevmeniz yetmiyor. Aşk en az iki kişilik. Bunun üçgenleri, çokgenleri de var. Hatta yamukları, kareleri, silindirleri… Yine de çok şükür aradı. Umut var demektir. Bu demek değil ki, çekip gitmeyecek. Ama aramaması daha kötü olurdu. “Ağlamayacağım” diyorum ama “Ağlıyorum yine / Son bir defa göremedim seni diye” de demek istiyorum. Tek taraflı da olsa aşk güzel şey. “Aşk için ölmeli / Aşk o zaman aşk”

Not: Oben’in yazısını okuduktan 3-4 gün sonra karşıma mucizevi bir şekilde bir yavru kedi çıktı. Onu eve aldım, sevdim ve doyurdum. Bir kedi tarafından da olsa bu kadar sevilmek beni mutlu etti. Bacaklarımın arasında dolaşan, kollarıma sürünen, üzerime çıkıp nerdeyse ağzıma girecek olan kedinin sıcaklığı, sevgilimin umursamazlığını örttü. Belki o kedi de bencil ve yalakaydı. Kim yemek verirse, ona koşuyordu. Ama hiç olmazsa sevgisini tam gösteriyordu. Kara kedimin (adı Esmeray) benden beklentileri belliydi, yalanı dolanı yoktu. Neyi niye yaptığını biliyordum. İlk bulduğumda tırnağını çıkarmaya, gözünü açmaya, miyavlamaya mecali olmayan hayvan, ekmeği beğenmeyip yememeye başladı. Topla, saatimle oynayıp oyuncu olup çıktı. Tırnaklarını geçirdi, bırakmadı. Gözlerini faltaşı gibi açtı, yüzüme dikti. Öyle sevgi dolu ve muhtaçtı ki, işimi yapmama bile izin vermedi, hep peşimde dolandı. Sevgi ve ilgi bir hayvanı bile ne kadar değiştiriyor. Kendine güvenli, mutlu ve sevecen hale getiriyor. Tamam Oben, bundan sonra sevgilim terk ederse, teselli için başka sevgili aramayacak, kedi seveceğim. 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..