Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '10

 
Kategori
Deneme
 

Atatürk'ü ezberlemek

Atatürk'ü ezberlemek
 

Albert Einstein ' soruyorlar ; Bu başarıyı nasıl yakaladın , bilim imparatorluğunun zirvesine nasıl oturdun?

HİÇ BİR ŞEYİ EZBERLEMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Mesela çocuk annesine GÜNEŞ'İ sorar; Anne bu ne? Anne cevaplar Güneş yavrucuğum. Bu ve benzeri soru - cevap binlerce kez yaşanır. Çocuk, yani biz duyduğumuz maddi ve manevi tüm cevapları hap gibi yutarız. Ezberleriz açıkçası. Zamanla annenin yerini öğretmen alır . Çocuk sormaya devam eder : Öğretmenim o kara tahtanın üzerindeki resim kimin resmi? Öğretmen cevaplar ; ATATÜRK evladım ... Atatürk, çocuğa tam 15 sene ezberletilir. Balığın suda olduğunu hissetmediği gibi ne yana dönse Atatürk'tür. Andını okurken , onun önünde okur. Sınıfta gözünün bir ucunda hep o resim asılıdır. Atatürk aşağı , ATATÜRK yukarı... Ezberleme dendiğinde beynin üstüne yoktur, binlerce bilgisayarın alacağı yükü alır , banamısın demez. Unutmak dendiğinde de onun üzerine yoktur tüm bildiklerini bir anda unutabilir. Hele hele Türkiye'de yaşıyorsa ; sadece bir evlilik programı ya da magazinsel bir konu onu tüm bildiklerinden ve öğrendiklerinden bir anda uzaklaştırır. Vatan millet neymiş , çekilin önümden sahneyi kaçırdım deyiveririz.

EİNSTEİN (AYNŞTAYN), Annesine güneşi gösterip, bu ne dediğinde aldığı cevap kendisini tatmin etmemiş görünüyor ki; hidrojen ve helyum atomlarına kadar güneşi sorgulamış. Hocasına, ışık nedir diye sorduğunda aldığı cevap ta keza öyle . Öyle ki fotonlarına kadar inip , ışığı bir prizmadan geçirip yedi rengini ayırmış. Kelimeleri, dibine kadar irdeleyip keşfedilecek ne varsa bulup anlamak uğruna harcamış hayatını. Hadi bizde onun gibi yapalım demiyorum ama en azından bizi biz yapan değerlerimizi anlayalım , taaa atomuna kadar. En azından resmi süs olsun diye asıldığı düşünülen , ezberleyemediğimiz zaman okula gitmek istemediğimiz çerçevenin içini ve ne demek istediğini , geleceğe bıraktığı iletilerini ezbere değil anlamak ve yorumlamak uğruna bir kez daha okuyalım. Sakın ha ezberlemeyelim . İlkokul korkularından ve şartlanmalarından sıyrılarak, bir magazin programına verdiğimiz dikkatle, Survivor seyreder gibi, tuttuğumuz takım penaltı atışı yapıyormuşcasına özümseyelim, yüreksiyelim.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Aklımıza sığdırmaya çalışmayalım Atatürk'ü , ezberlemeyelim. Zira akıl kaybedilir . Gönlümüzde yaşatalım ve anlayalım , gönül ebedidir.

 
Toplam blog
: 63
: 547
Kayıt tarihi
: 19.07.10
 
 

Bir arkeolog gözüyle dünyaya bakan, aşk gözüyle kendini kazan, can gözüyle kainatı bulan, adam gi..