Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '12

 
Kategori
Spor
 

Avcı ve Kocaman'ın bize göre yanlış olan doğru tercihleri

Futbolda en kolay eleştiri teknik adamlar üzerinden onların oyuncu tercihlerine yapılır. Bunu da sanırım dünya üzerinden en iyi beceren ülke biz olmalıyız.

 

Neden bu klasmanda en iyi ülkeyiz biliyor musunuz; çünkü aslında sporun ana ruhunun ne olduğu konusunda ya fikrimiz yok ya da yanlış şeyler düşünüyoruz.

 

Ülkemizde bir gencin futbolcu (sporcu) olması tamamen rastlantısal tesadüflere bağlıdır. Çünkü modern şehir yaşantısında hiçbir anne baba çocuğunun eğitiminde sporu ön plana yerleştirmiyor. Bu biraz da eğitim sisteminin yanlış uygulamalarının sonucu devlet tarafından dayatılıyor.

 

Neredeyse 8 senedir ortaöğretimde kısaca SBS ile andığımız uygulama çocukların bütün sosyal aktivitelerini ortadan kaldırıyor. Psikolojik rahatsızlıklar bir yana çocukların sosyalleşmesi yönünde çok büyük engel olarak ana hedef oluyor. Çocuklar hayatı daha küçük yaşlarından itibaren girmeleri gereken bir sınav olarak değerlendiriyorlar. Emniyet, güven duygularını her sene bu sınavlardan aldıkları başarı derecesine göre şekillendiriyorlar.

 

Olimpik ruhu en güzel ifade eden, en uzağa, en hızlı, en yükseğe spor anlayışı; en hızlı şekilde test çözmeye dönüşüyor.

 

Hafta sonu oynanan Hollanda maçı öncesinde Amsterdam’da dikkatimi çeken bir şey oldu. İki ülke taraftarının centilmence ve dostluk içinde maçı izlediğini söylemiştim; ancak taraftarlar arasında fiziki anlamda çok büyük fark vardı.

 

Hollandalılar çok daha yapılı, atletik bir vücuda sahipken, Türkler onların yanında fazlasıyla küçük kalıyorlardı. Bunun sadece genetik özelliklerden kaynaklandığını düşünmüyorum. Doğru ve bilinçli beslenme ile birlikte buna eşlik eden yetiştirme anlayışının etkisinin önemli olduğu gerçeği ile yüzleşmemiz gerekiyor.

 

Yine karşılaşma sırasında Türkiye taraftarlarının oyuna ve hakem kararlarına gösterdikleri tepkilerde de çok önemli nitelik farkları vardı. Hollandalılar hakemin vermediği ve çevremizdeki Türklerin de faul dediği üç pozisyona büyük tepki gösterirken; ülkemizin insanı maalesef hakemin haklı haksız olduğu her pozisyonda ilginç tepkiler gösterdi.

 

Bunun kendisinin yaptığı en bariz faul pozisyonuna dahi itiraz eden oyuncumuzun hakeme yaptığı itirazdan ne farkı vardır? O futbolcuyu kim yetiştirmiştir?

 

Olimpiyatlarda yüzümüzü güldüren Aslı Çakır Alptekin’in iki sene nasıl spordan uzak kaldığını unutmayalım. Süreyya Ayhan’ın yaşadıkları da başka bir öğretici gerçektir.

 

Hiç kuşkusuz spor bizim bildiğimiz, anladığımızdan çok daha farklı bir şey olduğu için başarısız oluyoruz. Ama nedense bizi yıllardır başarısızlığa mahkum etmiş anlayışımızı, düşüncelerimizi, fikirlerinizi; paradigmamızı değiştirmek aklımıza gelmiyor.

 

Aykut Kocaman’ın açıklamalarının tamamını dinleme şansım olmadı ancak sportif anlamda çok önemli olan bir vurguyu yakaladım; spor, futbol artık güçle oynanıyor. Ayakta daha fazla kalabilen takımların diğerlerine üstünlüğü bariz şekilde artıyor.

 

Yıllardır takımlarımızın fizik gücü yüksek Avrupa takımları karşısındaki başarısızlıkları hala bize bir şey anlatmıyor.

 

Evet, yetenekli, becerisi yüksek futbolculara da ihtiyacımız hatta futbol onlarla güzelleşiyor ancak onların da tekniğin yanı sıra fiziki güçlerini arttırmaları çok önemlidir.

 

Cuma akşamı Emre’nin yerine Nuri girince yanımda birlikte maçı izlediğim arkadaşım “artık Selçuk İnan’ın girme şansı kalmadı” dedi. Türkiye’nin büyük bölümünün beklentisini dile getiren bir şey söylüyordu.

 

Oysa o karşılaşmanın ilk yarısında genel anlamda kimse Selçuk İnan’a ihtiyaç var mı yok mu hissetmedi bile. Hatta futbolcularımızın fundamental anlamda eksiği olmasaydı, biraz da dikkatli olabilselerdi; muhtemelen devre 3-1 lehimize de sonuçlanabilirdi.

 

Bu Abdullah Avcı’nın sahaya sürdüğü kadro ve oyun düzeninin başarısıydı.

 

Ancak yine fundamental eksiklik nedeniyle yenilen golle yenik duruma düştük. Yediğimiz golle atamadığımız goller arasında niteliksel anlamda hiçbir farkı yoktu.

 

Selçuk İnan’ın eksikliği ne zaman hissedilmeye başlandı tam da Nuri Şahin’in oyuna girdiği dönemde. Nuri tercihi bence de çok yanlıştı. Nuri’nin şu an milli forma giyebiliyor oluşu da ayrı bir tartışma konusudur.

 

Teknik direktörler üzerinden yapılan tartışmalarda kaçırdığımız bir diğer sorun; futbolun temel unsuru sorumluluk sahibi futbolcuların bu tartışmaların arkasına saklandığı gerçeğidir.

 

Selçuk İnan’ın oynayıp oynamamasından önemlisi Arda Turan’ın kaçırdığı goldür. Van Persie bir pozisyona girip, bir gol atıyor, 3 puan kazandırıyor; Arda bize 1 belki 3 puan getirecek golü atamıyor, kaçırıyor. Belki aynı pozisyona üç defa da girse aynı şeyi yapacak; hayır yapmaz diğer ikisinde golünü atar, diyemiyoruz.

 

Gidecek çok yolumuz var ancak kısa vadeli hedefleri de göz ardı etmemek gerekiyor; bugünkü Estonya maçını ne yapıp edip, kazanmak gibi…

 

Rastgele…

 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..