Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '13

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Ay Işığı'dan; Diyet maceram

Ay Işığı'dan; Diyet maceram
 

internetten alıntı...


 

Macera dedim!

Zira istem dışı başladı benim diyet hikâyem ve bugüne kadar da süre geldi. Mayıs ayının sonuna kadar da istikrarla devam etmesini planladım.

Ne zaman ki kilo kaybına uğradığımı fark ettim’! Binlerce mum yandı zihnimde. (Ampul demedim zira alerjim var.) Oldum olası; diyet olayını başarmayı becerememenin sıkıntısını yaşamıştım. Belki de başarmayı yeterince aklıma yazmamıştım. Kim bilir?

Çevremde, gezip dolaştığım yerlerde, sokaklarda, caddelerde; gördüğüm insanlara bakıp, kendi kendime ‘’ Bak O da kilolu!’’ diye teselli veriyordum. ‘’Hem de benden fazla’’ Kilolarıma söz edenlere de tepki…

Çok güzel de bir savunma kalkanı hazırlamıştım.  ‘’Ben bu kiloları almak için yıllardır uğraşıyorum. Hem bizim sülale Tontongiller familyası… Genetik bu genetik.’’ Züğürt tesellisinin bir başka şekli işte. İnsanların da lafı sözü ağızlarına hapsediveriyordum. Bir daha konuyu açmak mı? Ne mümkün? Şimdi biri çıkıp da ‘’Ayşen, hani genetikti bu iş, nasıl oldu da kiloları verdin dese!’’ Yandı gülüm keten helva…

Derken efendim, gelelim sadede;

Takvimler 25 Mayıs 2012 tarihini gösterdiğinde diyet maceram başladı. Uzun ve zorlu bir süreç. ‘’Ben bu işi başarır mıyım? Başarırım… Azmin elinden ne kurtulmuş? Hele de benim gibi Boğa burcu bir kadının azminden. Kaçış yok ki.

Diyet yapmak harika bir olay… Sonuçlarını elde etmek ise paha biçilemez. ( Yeni sloganım.)

Esasında diyet programımın içeriğini ve diyet listemi yazmak taraftarı değildim. Zira ne diyetisyenim ne de beslenme uzmanı. Yine de öyle kalori ya da gram falan vermeyeceğim. İnanınız ki yoğun ısrarlara dayanamadım sonunda ve genel hatlarıyla yazmaya çalıştım.

Genel istek üzerine! :)

Diyete başladığımda; ilk önce tüm yazılı diyet programlarını okudum ve uzun süreli, geniş çaplı bir araştırma yaptım. Dukan Diyeti, Karatay Diyeti, kan grubuna göre diyet, ne bileyim Şok Diyet falan derken, kendime uygulamak üzere bir diyet programı hazırladım ve adını da AY IŞIĞI Diyeti koydum. Bu satırlardan itibaren Ay Işığı’nın diyet macerasını birlikte yaşayacaksınız.

Nasıl mı?

Biraz sabır… Anlatacağım…

Büyük bir kararlılık ve sabırla başladım bu maceraya ve çevremdekilerin yoğun caydırma çabalarına kulak asmadan. Destekleyenleri de unutmadan. Hepsine teşekkür ederim.

Eğer, diyete başlamak ise kişinin niyeti; ilk önce şunu söylemeliyim ki; ilk zamanlar sadece kendisinin bilmesinde yarar var. ‘’Hani senin diyet ne oldu? Kaç kilo verdin? Aaaa sen kilo vereceğine kilo mu alıyorsun? Aman! Kilo vereceksin diye gümleyeceksin bak! Benim böyle bir arkadaşım vardı. Diyete başladı…….’’ gibi söylemlere karşılaşması kaçınılmaz. İyisi mi siz bilin yeter.

Sonra, sakın ‘’Diyete pazartesi günü başlayacağım’’ diye niyetlenmeyin. Pazartesi, Salı, Çarşamba derken, sonu fosss. Haftanın günleri tükenmedi ya! Ne bileyim, Salı başlayın, Cuma başlayın ya da Cumartesi…

Evvela ekmeği kesmekle başladım işe. Ha öyle ekmek tahtasının üstünde kesmek değil kastım. Ekmek yemedim!!! Sadece haftada bir gün, o da çavdar veya tam tahıllı buğday ekmeği ve yalnızca bir iki dilim kadar.

Sonra; üç beyazı çıkarttım hayatımdan tamamen hem de. Un ve un mamulleri, tuz, şeker ve bilumum şeker içeren ürünler. Pilav ve makarnayı asla yemedim. Halen de yememekte ısrarlıyım. Hatçam’la, Yasemin’in bana iki kez pilav yedirme çabalarında ise mide kramplarına uğradım. Şimdi ikisi de teklif dahi etmiyorlar.

Her sabah istisnasız kahvaltımı yaptım. Kahvaltıda 1 kibrit kutusu peynir, 5 adet zeytin geleneğini yıkarak, birkaç dilim peynir, 10-15 adet zeytin, domates ve salatalık söğüş, birkaç taze yeşilbiber ve haşlanmış yumurta tükettim. Tabii ki ekmeksiz! ‘’Hadi, hiç değilse, bir dilim kızartılmış ekmek ye!’’ Tahriklerine de asla kapılmadım. Ve… İlla ki her kahvaltı da limonla tatlandırılmış yarım demet maydanoz. Maydanoz diyetimin baş unsuru oldu aylar boyu. Bazen bu yediklerimi salata şeklinde hazırladım Değişiklik olması babında. Tabii yiyecekleri tek düze bir şekilde, her gün aynı tarz da tüketmek bıkkınlık vereceğinden, gerek kahvaltı gerekse diğer öğünlerde, renklendirilmiş ve çeşitlendirilmiş yiyecekler hazırlamak, kişinin kendi becerisi. Ehhh diyeti beceren onu da becerir bir zahmet.

Gün içerisindeki öğünleri 2 saate bölerek, iki saat aralıklarla mutlaka bir yiyecek tükettim. En geç akşam saat 7’ye kadar. Ve… Yediden sonra çay, kahve, süt ve meyve suyu dışında başka bir şey tüketmedim. Meyve sularını kendim hazırladım.

Yoğurt tüm diyet programımın maydanoz gibi ana malzemesi. Hemen her gün yarım kilogram yoğurt yedim ve halen de devam. Ayrıca her gece yatmadan, yarım saat evvel mutlaka bir bardak süt içtim.

Kahvaltıdan iki saat sonra 2 kaşık yulaf kepeğini, 1 kâse yoğurt içerisine karıştırıp, yaş ya da kuru nane ile de lezzetlendirerek tüketmeye gayret ettim. Zaman zaman bu menüye nane yerine taze mevsim meyvelerini doğradım. Şeftali, kayısı, erik ve kiraz gibi. Veya kuru kayısı, kuru erik ve çekirdekli kuru uzum gibi. Bu menüyü kimi zaman da yulaf kepeği ve süt ile hazırladım.

Bu ara öğünden iki saat sonra da taze ve yeşil sebzelerden oluşmuş ve limonla tatlandırılmış yağsız salata yedim.

Öğle öğününden iki saat sonra da 2 ceviz içi, 3,5 badem ve 10 adet fındıkla birlikte ya bir bardak şekersiz çay veya bir meyve ya da bir su bardağı süt tükettim. Bunu o gün ki arzum ya da isteğime göre ayarladım.

Geldik, en son ve akşam öğününe. İşte tüm maharetlerinizi sergileyeceğiniz ve özellikle dikkat edeceğiniz öğün. Benim eskiden yaptığım gibi. ‘’ Bu kadar güzel yemekler hazırlamışım ev ahalisine! Ben yemezsem olur mu?’’ derseniz.  Gitti, bitti diyet hikâyeniz. Tükenir tüm harcadığınız gayretleriniz. Kaldırın atın tozlu rafların arasına, diğerlerinin yanına!

Akşam öğününde mutlaka haftada iki gün balık, bir gün kırmızı et ve beyaz et tükettim. Izgara veya haşlanmış olarak. Yanında da mevsim salatası ve de yağsız. Ve… Yarım demet maydanoz. Zira yağı zaten sabah yediğim zeytinlerden yeteri kadar alıyordum. Ehh balıkta omega yağları, etin ya da tavuğun içerdiği yağlar zaten yeter. Haftada iki gün akşam öğünlerinde mutlak surette kendi hazırladığım çorbaları tükettim. Özellikle domates ve mercimek çorbası yaptım. Türk mutfağında çorba çeşidi çok. Sebze, ezo gelin, yoğurt çorbası veya tarhana. Her birini ayrı ayrı denemekte fayda var. Ki özellikle de ayda bir kez olmak kaydıyla lahana çorbası. Bunu da diyet programıma ilaveten kür halinde uyguladım.

Nasıl mı?

Onu da bir başka yazıda teferruatıyla anlatacağım. Sabırrrrrrrr

Bütün taze sebze ve otları tüketmeye özen gösterdim. Turp otu, şevketi bostan, radika, marul, lahana,brokoli bunlardan şu an aklıma gelenler.

Bu arada genel sağlık durumumu ve kalp sağlığımı korumak amacıyla antioksidan içeren meyve ve sebzeleri tüketmeye özen gösterdim. Mevsimine göre domates, kiraz, karpuz, kırmızı pancar, nar gibi. Gün içerisinde yediğim meyvelerin miktarını 200 gr.la sınırladım. Yani abartıya kaçmadım zira meyvedeki şekerin karaciğere yüklendiğini biliyorum. Üstelik insan hayatına 8000 yıl önce giren şeker ve şekerden mütevellit gıdaların metabolizma da ağır hasarlara yol açtığını ve hastalıklara davetiye çıkarttığını. Artık bu saatten sonra ne kapitalist dünya devlerinin şeker içeren ürünlerini tüketiyor ne de sağlık sisteminde kazanç sağlayan ilaç firmalarının ekmeğine yağ sürüyorum. Bilhassa yeni yetişen neslin, şeker ve şeker içeren besinlerden uzak durmaları gerekmekte. Gerçi yağmurdan kaçarken doluya tutuldu misali GDO denen bir canavarın pençesine hepimiz düşmekteyiz ya o da ayrı konu. Uzun uzadıya işlemek gerekli.

Her gün bir avuç kadar yaban mersini tükettim.

Diyet programım esnasında metabolizmam, aynı tür gıdalara karşı bağışıklık kazanmasın diye de arada bir örneğin, 5 haftada bir 2,3 gün kadar diyeti bırakıp mesela ekmek, simit yedim. Mesela 3 gün sadece meyve yedim ki metabolizma şok geçirsin diye. Üç gün sonrası yine devam…

Diyet yapmak hayli uzun, yorucu, meşakkatli ve aslında çok da zevkli bir süreç. Hele ki sonuçlarını aldıkça ve duyduğunuz övgüler, daha da mutlu kılıyor insanı. Bu süreç zarfında da asla yemediğim yiyecekleri de anlatayım. Dondurma, pasta, börek, yağlı ve salçalı yemek ve de kızartılmış besinler tüketmedim.

Sadece haftada bir bonusum olarak, bir tabak patates kızartmam vardı, arada sırada da yanında bir bardak şarap ya da bira. Abartmamak kaydıyla.

Diyet programı uygulandığında, her ne kadar başarı elde ediliyor ise de mutlaka sporla da desteklenmesi gerekiyor. Ben de diyetle birlikte yürüyüşle başladım. İtiraf etmem gerekirse ilk zamanlar zorlanıyor ve geri dönüyordum sonra uzun mesafelerde yürümeye başladım. Beden hafifledikçe de yürüyüş mesafeleri uzamaya başladı. Şu an ve hemen hemen her gün sıcak, soğuk, yağmur ve de rüzgâr demeden 6 kilometre yol yürüyorum. Ayrıca genel alanlarda bulunan spor aletlerinde çalıştığım gibi evde de spor hareketleri yapıyorum. Diyete başladığım tarihlerde mevsimin yaz olması ve imkânlarım da elverdiği için yüzme sporu yaptım.

Her hafta tartıldım ve halen tartılıyorum. 25 Mayıs ile 25 Ekim tarihleri arasında yani 5 ay zarfında 26 kilo verdim. Düzenli ve disiplinli bir program dahilinde ve özen göstererek. Hedefim 30 kiloya ulaşmak idi ancak diyet programımı metabolizmamı fazla zorlamamak adına durağana aldım. 2013 Mayıs tarihine kadar da usul usul, yavaş yavaş bu hedefe ulaşmayı planlıyorum.

Aman diyet yaptım. Diyet bitti, her şeyi yiyebilirim düşüncesinde olmamak gerekli. Kilo kaybı kadar, ulaşılan kiloyu da uzun süreli ve sağlıklı bir şekilde muhafaza etmek önemli. Yoksa kaybedilen kiloları gerisin geriye almak işten bile değil ki o zaman da tüm yaz boyunca ’’ Kışın görürüz seni, eskisinden daha fazla kilo alırsın!’’ diyenleri haklı çıkartmış olurum.

Amacım kilo vermek olmakla birlikte bundan sonra sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek. Bu nedenle de sebze ve meyve ağırlıklı ve de protein destekli bir yemek tarzını uyguluyorum. Arada bir nadiren de olsa Boyoz kaçamağı da yapmıyor değilim hani yani.

Doktor kontrollerimi hiç aksatmadım. Tüm değerlerim takipte. Doktorumun tavsiye ve onayı doğrultusunda bu başarıya ulaştım. Yıllardır mustarip olduğum hipertansiyonla bile neredeyse vedalaşmak üzereyim ama hayat gailesi buna zaman zaman set çekiyor. Etkilerinden kurtulmuş olmakla beraber tansiyon ilaçlarımı halen aksatmadan içiyorum. Hani ne olur ne olmaz! Kul gülerken feleği güldürmeyelim. Şaşırtalım yeter!

Yani genel anlamda her şey normal. Bir sıkıntı yokkk…

‘’Eh bundan alası, Şam’da kayısı.’’ Bu saatten sonra…

Eğer diyete başlamak gibi bir niyetiniz varsa. Yaşadıklarımın, uyguladıklarımın ve de yazdıklarımın sizlere bir kılavuz olmasını dilerim.

Öncelikle belirtmeliyim ki ilk evvela karar vermeniz gerekli. Bu kararı uygulamakta da kesin kararlı olmanız gerekmekte olduğunu unutmayın. Sakın ola çevrenizden gelen baskı ve tahriklere kapılmayın. ‘’Aman! Şimdi diyetin sırası mı? Bu gün ye yarın devam edersin. Zayıflayıp da ne olacak, manken mi olacaksın? Şimdi verirsin, iki gün sonra iki mislini alırsın! Hasta olursan görürüm seni! Can boğazdan gelir! ’’ Boğazdan da çıkar ama!’’Türü söylemlere kesinlikle kulak asmamalısınız. Ve… Yılmayınız.

Sizi evhama sürükleyecek, kimi zaman moralinizi bozacak sözler ve olayların olması kaçınılmaz. Bu tür eylemlerin sizi kararınızdan caydırmasına izin vermediğiniz zaman başaracağınızdan emin olmalısınız.

Evet…

İnsan hayatı, yaşam süresince, evre evre macera. Zaten her yaşadığımız olay bir macera niteliğinde.

Ay Işığı’nın diyet macerası ile sizleri bu konuda az biraz aydınlatabildim ise ne mutlu bana.

Şimdilik benden bu kadar.

Hayli uzun bir yazı oldu.

Okuma lütfunda bulunduğunuz için teşekkür ederim.

Sevgi ve saygılarımla.

Hep sağlıklı ve mutlu kalın.

Ayşen Arslangiray Kura

4 Şubat 2013/ Kuşadasından

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..