Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '12

 
Kategori
Spor
 

Aykut Hocam, duyarlılık eşiğimizi yükseltelim, işimize devam edelim.

Tam maçla ilgili yazımı bitirmiştim ki; Aykut Kocaman'ın basın toplantısı başladı. Yüzündeki ifadeyi hiç beğenmedim, konuşmaya başlayınca daha ilk cümlesinde görevi bırakacağını hissettim.

Ve öyle de yaptı...

İstifa etti...

Doğal olarak koca bir maç yazısı boşa gitmiş oldu, çünkü ortada yenilgiden, karşılaşmadan, futbolcuların sorumsuzluklarından çok daha önemli bir gelişme vardı.

 Kadıköy'de yıkım!

Bu yazının yayına girdiği saatlerde istifasını geri almasını umuyorum, bekliyorum.

Bundan tam üç yıl önce tam da böyle bir kış günü 7 Aralık 2009 tarihinde Sportif Direktör olarak medyanın karşısına geçti Aykut Kocaman.

İki gün sonra yazdığım yazının başlığını "Aykut Kocaman Projesi" olarak atmıştım. Eğer bu tarihten önce yazmış başka bir kişi yoksa Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe sürecine bir Proje ismi veren ilk kişiyim.

Bu nedenle de bütün süreçlerin takipçisi oldum, anlamaya, anlatmaya çalıştım, destekledim. Bu Proje'den Aykut Kocaman vazgeçse bile ben sonuna kadar gideceğim.

O tarihte yazdığım yazıdan bir alıntı yapmam gerekiyor.

“Refleks”lerimizdensöz ediyor Aykut Kocaman. Kuşkusuz Fenerbahçe gibi çok köklü yapının içinde eskiye ait bir takım alışkanlıklar var. Bu alışkanlıkların Fenerbahçe’nin bağlantıda, ilişkide olduğu diğer kurumlar, kişilerde de olduğunu bilmek gerekiyor. Bütün bu kitlenin bugüne kadar olaylar karşısında aldığı belli bir refleks var ki; bu çoğunlukla en doğru hareketmiş gibi algılanıyor, kabul ediliyor. Oysa bu reflekslerle aynı zamanda eski sorunlar katmerleşmektedir.

... o refleks sahibi kişilere karşı "duyarlılık eşiği" yüksek olmalıdır. O eşik ne kadar alçak olursa olup bitenlerden o kadar etkilenecektir."  09 Aralık 2009 - Milliyet

Aykut Kocaman hayatımıza iki önemli kavram sokuyor.

Reflekslerimiz...

Duyarlılık eşiği...

Ancak alışkanlıkları değiştirmek, yerleştirmek söylendiği kadar kolay olamıyor; hatta son hareketiyle biraz da sanki kendisi de bu tuzağın içine düşüyor.

Aykut Kocaman kendisine karşı yükselen geleneksel bir refleks karşısında duyarlılık eşiğini düşürmüş, istifa etmiştir.

Kolay değil...

Maddeler kütleleriyle doğru orantılı olacak şekilde çekim gücü yaratırlar. Bu aynı zamanda ataletlerini de arttırır.

Sportif alışkanlıklarımız, düşüncelerimiz, doğrularımız, geleneklerimiz, tepkilerimiz, reflekslerimiz, yargı ve önyargılarımız kütlesi büyük bir maddedir ve bu çekim gücü yaratır.

Genel anlamda egemen anlayış bu maddenin etrafında bir uydu gibi hareket etmektedir.

Böylesine devasa büyüklükteki bir yapıyı değiştirmek hiç kolay değildir.

Ancak bu yapının sürdürülebilir bir başarı ürettiği de yoktur.

Genel anlamda istikrarsızlık sürekli olandır.

Aykut Kocaman yapmaya çalıştıklarıyla bu sistemi değiştirmek için bir umut kaynağıydı. Fenerbahçe gibi kaotik, karmaşık ve kontrol edilmesi kolay olmayan bir kulüpte 2,5 sene teknik direktör olarak kalmak bile başlı başına bir olaydır.

İlk senesinde zor dönemde Fenerbahçe'yi şampiyon yaptı.

İkinci sene çok daha zordu; 3 Temmuz süreci gibi Fenerbahçe'yi dağıtmak isteyen bir anlayışın karşısında, yönetimin ikinci dereceden temsil edildiği bir ortamda neredeyse camiaya liderlik yaptı, takımı finale kadar getirdi.

Başka bir ülkede olsaydı bu final büyük bir başarı olarak gösterilirdi.

29 yıldır alınamayan kupanın alınmasını sadece yazıyorum.

Ancak esas önemlisi bu senedir ki; Fenerbahçe Avrupa'da, Ligde ve Kupa'da yoluna devam etmektedir.

Aykut Kocaman tam da bu sene takım üzerinde bir şeyler yapmaya başlamıştır.

Einstein diyor ki;

“Sorunlara onları aynı zamanda üreten düşünce biçimlerimizi değiştirmeden çözüm bulamayız.”

İstifa zaten bu sorunları üreten düşünce biçiminin bir parçasıdır; tam da ona hizmet etmektedir.

Oysa geleceği değiştirmek adına orada kalmaya devam etmek gerekiyor.

Fenerbahçe için hiçbir şey kolay değildir; göreve gelirken bunu bilmek, kabul etmek birincil şarttır.

Taraftarlık ülkemizde maalesef marşlarda söylendiği "yenilsen de yensen de; iyi günde kötü günde" şekliyle yaşanmıyor.

Bu nedenle taraftar tepkisiyle hareket etmek tam da duyarlılık eşiğini düşürmek anlamına geliyor.

Aykut Kocaman'ın bu düzeni değiştirmeye başladığının en önemli işareti, futbolcuların bir araya gelip, bütün sorumluluğun kendilerinde olduğunu söyleyip, hocalarının karşısına geçip, istifasından döndürme gayretleriydi ki bu sanırım Türkiye'de yaşanan bir ilktir.

Futbolcuların duruşu, Aykut Kocaman'ın yapmaya çalıştığı şeyin de göstergelerinden biridir.

 Kadıköy'de yıkım!

(Armayı öpmekten daha fazlasını sahada göstermek gerekiyor)

Umalım ki futbolcular bu bilinç ve sorumlulukla ikinci devre işlerine biraz daha gayret göstersinler.

Çünkü onların inişli çıkışlı hareketleri etrafındaki milyonları dalgalandırmaktadır.

Aykut Kocaman hararetle istifasını bekleyen eski refleks sahiplerinin yapmaya çalıştıkları oyunun da en fazla farkında olan kişidir.

Bu istifa aynı zamanda onlara karşı geri çekilmesi gereken en doğru hareket olacaktır.

Aykut Hocam, duyarlılık eşiğimizi yükseltelim ve işimize devam edelim.  

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..