Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Aynalı Çarşı' da Sümbül Satan Çocuk

Aynalı Çarşı' da Sümbül Satan Çocuk
 

Akşamın tatlı bir telaşı insanlarda. 

Ellerinde poşetler, çeşitli eşyalar… 

İşten çıkmış birçoğu. 

Öğrenci okulundan fırlamış sokağa. 

Her yöne giden insanlar… 

Nasrettin Hoca demiş ya. 

İnsanların hepsi aynı yöne giderse, Dünya göçer” diye. 

Aklıma geliyor, gülüyorum. 

Liseli bir kız, erkek arkadaşından yakınıyor. 

En sonunda, ”bütün erkekler aynı” diyerek kestirip atıyor. Bakıyorum, göz ucuyla. Daha yaşın kaç ki, nerden öğrendin bunları? 

Bir kız çocuğu, yolun ortasında cepten konuşuyor. “Babacığımmm” deyişinde bir yılışıklık var. Babasından istiyor bir şeyler. Acaba ne? 

İstediği şey birkaç yüz liracık tutan bir şey, öyle anladım 

Çarşı Caddesi ve Aynalı Çarşı, akşam pazarında. 

Bir adam kirli sakalı dökülmüş dişleriyle, son kilo mandalinaları satma telaşında. Yanındaki oğlu ile birlikte bağırıyorlar. 

Bir lira mandalinnnn! Biiirrrr!” 

Üç tekerlekli arabada, çok güzel mandalinalar. 

Havalı seyyar tezgâhında, nar suyu ve portakal suyu satan bir satıcı. Şöyle bir inceliyorum. Temizliği şaşırtıyor beni. 

Deniz kenarından başlayıp yukarı doğru uzanan “Çarşı Caddesi”, trafiğe kapatılmış bir cadde, sağında solunda büyük bir zenginliği barındırıyor. 

İnsanlar, gürültüsüz patırtısız hakkını veriyorlar bu caddenin. 

Çarşının en ucunda, İnönü Caddesi’yle birleştiği yerde, bir sepet içindeki birkaç demet çiçeği satmaya çalışan bir çocuk; 

Taze sümbüllerim var. Alın abilerrrr! Çok tazeee!” 

Diye durmadan tekrar ediyor. Bağırmıyor. Konuşur gibi tekrar ediyor. 

Üşüdüğü belli. Üşümemek için, durmadan hareket ediyor. 

İki çocuk gördüm kısa sürede. 

Beş demet sümbülü satıp, para kazanmayı düşünen bir çocuk. 

Babasından para hortumlamaya çalışan bir kız. 

İkisi de aynı yaşlarda. 

Bir sarraf dükkânı önünde, bir liranın peşinde bir çocuk. 

Ben senin gözlerinden öpeyim. 

Besleme cami güvercinleri gibi, evlerde beslenen beleşçi çocuklar geliyor aklıma. 

Paranın nasıl kazanıldığını bilmeyen çocuklar. 

Bir fırından hiç ekmek almamış çocuklar. 

Bir de her gün ekmeğini kendi kazanan çocuklar. 

Yemeğine dökmek için annesinden tuz isteyen çocuklar. 

Tuzu alın terinden elde eden çocuklar. 

Aynalı Çarşı’da her ikisini de görmek mümkün bu çocukların. 

Onların birbirinden haberi yok. 

Haberi yok 

“Bulutların yağmurdan 

Yağmurların buluttan 

Dökülen ne gökyüzünden?” 

Benim her şeyden haberim var. 

Çocuk, benim senden haberim var. 

Her gün okula kendisi gelen çocuklar. 

Annesi gelmezse yanında, okulu bulamayan çocuklar. 

Sınıfın giriş kapısında, çocuğunu öpen gösteriş budalası babalar. 

Çocuğunu çok sevdiğini zanneden anneler. 

Hiç düşünürler mi, annesi babası olmayan çocukları? 

Çocuğunu öperken orta yerde, Kenardaki çocuğun bakışını görebilirler mi? 

Nerde geceler, kumru kuşları? 

Serçeler, nerede bekler sabahı? 

Martılar üşür mü, kış gününde? 

Bilen var mı? 

Aynalı Çarşı’da sümbül satan çocuktan ne kadar çok var. 

Bakın etrafınıza, göreceksiniz. 

O çocuklar ki, sümbül kokarlar. 

Aynalı Çarşı’da aynalara bakar o çocuklar. 

Silik yüzlerini yeniden çizerler aynalarda. 

Onlar ki, nasırlı ellerini gezdirirken saçlarında, utanmazlar yaşadıklarından. 

Benim çocukluğumun izleri vardır, o çocuklarda. 

Ben her zaman geçerim Aynalı Çarşı’nın olduğu sokaktan. 

Aynalı Çarşı, beni tanımaz. 

Ben tanırım. 

Aynalı Çarşı’nın arka sokakları çeker beni kendine. 

Işıltılı sokağın ışığı biter gider yüreğimde. 

Sümbüller biter sepette. Birisi birisine sürpriz yapar. Bir küskünlük biter, bir demek çiçekle. İki sevgili sarmaş dolaş olur. 

Beş çiçek. 

“Beş liradır, bu günkü hayat.” 

Babasına yılışarak istekte bulunan çocuk silinmiştir. 

Yiter gider çocuk, terk eder ışıklarını çarşının. 

Kendini atar, Çimenlik Kalesi’nin arkasındaki dar ve kirli sokaklara. 

Nalbant sokakta, hayatı nallayacaktır belki de. 

Belki de Kuyu Sokak'ta, hayatın derin ve karanlık suyuna atlayacaktır. 

Ya da Sarıçay’ın kenarında, sarıya boyayacaktır denizi. 

Martılarla paylaşacaktır ekmeğini, kim bilir. 

Yarın, onun için yoktur aslında. 

Yeniden başladığında hayat. 

Aynalı Çarşı’nın ortasında olacaktır. 

Belki de çok görkemli bir hayatı olmayacaktır. 

Olmayacaktır da… 

Ekmeğin kokusunu ondan başka kimse, içine çekemeyecektir. 

Onun gibi hiç kimse, hayatı içine çekemeyecektir. 

Hayat bu! 

Herkesi içine çekerde. 

Herkes hayatı içine çekemez. 

Bir çocuk çeker. Hem hayatı hem de çileyi içine çeker. 

Sen çekersin çocuk. 

Sen! 

 

 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..