Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '19

 
Kategori
İlişkiler
 

Bağımlı Beyin

  Yazmakta olduğum konuda herhangi bir uzmanlığım yok sadece ılgi alanı olarak gözlem, araştırma ve birikim ve deneyimlerime dayanarak bazı naçizane saptamalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

  Beynimizin çoğu zaman bize oyunlar oynayan bir varlık olduğu hususundaki hemfikir tüm paylaşımlara dayanarak sırrı henuz yuzde yuz cozulmemış bir varlıktan ve onun kımı kez aldatıcı sihrinden söz etmek dogru olacaktır zannımca.

 Yaşama bakışımızı yönlendiren bir sistematik içinde beynimizin haz alma duygusuna odaklı yasadıgımız farkındalıgının ne derece bilincinde olursak o denlı  bilinçli bir farkındalık ve omurgalı bir duruş geliştirebilecegimizi düşünüyorum hayatımızda.Burada konumumu aşan terimsel ve kavramsal kaosa düşmeden en basit dille anlatmaya calışacagım şey aslında beynimizi kullanmayı bilmek ya da bilmemekle ilgili.

 İnsan zihnindeki coğu bağımlılık ya da saglıksız baglılık bizim yaşam felsefemize ılıskilerimize hatta maddesel alışkanlıklarımıza dek varıyor.Beynini tanımak onun calışma mekanızmasını anlamak ilkel ya da surungen beyinden cıkmakla ilgili.Beyin sistematiğinin içindeki mekanizmaları yönetmeyi öğrenme süreci en buyuk olgunlaşma süreci.Hele ki ruhun halen beyinle esdeger mi beyinden bagımsız bir olgu mu olduğu düşünülen felsefelerde bizi yönetenin aslında küçük beyin duygulanımları oldugunu düşünmek yanlış olmaz.

 Burada amigdala, limbik sistem, korteks, sinaps vs.tarzında bir kavramsal boşluk karmasasına girmeden şunu bilmeliyiz ki görsel,işitsel.natural , sosyal vs. zeka türlerinin  kimyasalları arasındakı hazzı dengelemek amacıyla olusan bozulmalar bedenimizi dahi ele gecirebiliyor.

 Genclik çağının en savunmasız ve müphem zamanlarında beyinler depresyon denilen bir dengesizlik düzlemiyle savasıyor ve ya savaştırılıyor. Cağın vebası muamelesi gören önceki nesillerde adı bile duyulmayan hastalık düsturu altında tedaviye acık hale getirilen modern tıppın yaklaşımları acaba Türkiye'de ne derece uyumlu ve gercekci terapi ve tedavi yöntemleriyle sürdürülüyor ve genc beyinler bagımlılıklarını, yetişkinler kaoslarını ne derece erteleyebiliyor bu şartlarda.

  Yaşam yaşanması gereken üzerine kurgulu ise adı madde bağımlılığı ilişki bağımlılığı ne olursa olsun beyin özgürlesmedikçe ve bu özgürlüğü arama yolunda katedilen cabada depresyon diye bir sanrı bizi içine çektikçe mi depresyonun pencesinden kurtulacagız ya da en neşeli ruh hallerini yavaşlatarak mı ortalama bir beyne ama yarı bağımlı bir hale ulaştırılacagız.Niye kişisel gelişirken toplumsal gelişme payandasını göz ardı edeceğiz.Toplumun saglığı önü kapatılmış tırnak içinde bir deliliğe engel olmakla mı saglanacak.İnsan zihninin özgürleştikçe yaratıcılığını arttırmasını mı yoksa yaratıcılığın özgürlüğe gem olmasını mı bekleyeceğiz.

 Bireyi özel ve özgü kılan yaklaşım ekollerini çökerterek ortalama bir ruh saglıgı mı olusturacak toplum saglıgını ve hatta yaşamın yuzyıllardır ozgurleşme bilincini arayan bir felsefe uzerine oturmaktan başka bir sey olmadıgını bilerek mi çıkacağız bu kısır döngüden.

 İnançsal, egosal , bilişsel , bütünsel tüm ekoller mi bizi musmutlu kılacak ya da gözü kapalı uyuşturulmuş bir beyinle mi yoksa sorgularken düşünüp algılayabilen bir beyinle mi devam edecegiz yaşamın pençesinde kıvranmaya.

  Akıl ve ruh sağlığının sorgusu bu denli sıradanlaşmışken memlekette birimizin ötekine ötekinin birine dokunmaktan ileri giden tek tedavinin daha az depresif daha az mutlu olmak döngüsü içinde olduğunu benimseyince mi kurtulacağız bu kısır döngüden.

  Dengeyi kurmak amacsa hangi dengenin dengesizliğinden bahsederek çıkacağız yola.Yaşam, stabil bir dengenin oluşturduğu sonsuz teslimiyetle mi mücadele edecek ya da istikrarlı dengenin körelttiği hayatlarla mı.. Bunu bir kez daha düşünmemiz gerek diye düşünüyorum.

 HERKESE MUTLUCA DENGESİZLİKLER DEPRESİF MUTLULUKLAR DİLERİM...

 

 
Toplam blog
: 174
: 269
Kayıt tarihi
: 20.11.08
 
 

Yazmak bir sevda ..