Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bakalım bu başa daha neler gelecek?

Bakalım bu başa daha neler gelecek?
 

"Dün akşam bir arkadaşım çok ilginç bir öykü anlattı." diye söze başlıyor. "Beni hem güldürdü, hem de düşündürdü." Merakla bekliyorum anlatacaklarını. Sabahın bu erken saatlerinde hepimiz uyanmaya çalışıyoruz. Çaylarımız eşliğinde sabah sohbetleri uyanmamıza yardım ediyor. "Eeee" diyorum merakla. Çayından bir yudum alıyor ve başlıyor anlatmaya: "Şehir büyüyünce mezarlıklar şehrin ortasında kalmış. Mezarlıklardan birinin kaldırılmasına ve şehir dışına taşınmasına karar verilmiş. İşçiler mezarlıkları tek tek kazmaya ve kemikleri toplamaya başlamışlar. İşçilerden biri o sırada bir kurukafa bulmuş. Kurukafanın alnında "Bakalım bu başa daha neler gelecek?" yazıyormuş. Adam şaşkın şaşkın kurukafaya bakmış ve merakına hakim olamamış, onu eve götürmeye, başına gelecekleri beklemeye karar vermiş. Evdekiler korkmasın diye almış onu bodruma götürmüş, saklamış. Günler geçiyormuş adam arada sırada gidip kontrol ediyormuş kurukafayı. Bu arada ölüm üzerine derin düşüncelere dalmaya başlamış. Pencere önünde oturuyor saatlerce düşünüyormuş. Arada bir ortadan kayboluyor gidip uzun uzun kurukafaya bakıyormuş. Bu durum çok geçmeden eşinin dikkatini çekmiş. Kadın, eşini takip etmeye başlamış. Bu arada içi içini yiyormuş. Kendi kendine söyleniyormuş: "Bu adam beni aldatıyor. Bunca yıllık evlilikten sonra başıma bu da mı gelecekti? Kimbilir kimdir kadın? Güzel mi aceba, benden genç mi aceba?" Kadın bunları düşünüp durmaktan kendini kaybetmiş. Şüphe girmiş aklına bir kez. Adam ise herşeyden habersiz, kendi düşünceleri içinde kulaç atıyormuş. Kadın daha fazla dayanamamış adamı takip etmeye başlamış. En sonunda bir gece gizlice girdiği bodrumu görmüş. Ertesi gün adam işe gider gitmez bodrumda almış soluğu. Aramış taramış sonunda bir bez parçasına sarılı kurukafayı bulmuş. Öfkeden deliye dönmüş. "İşte" demiş "Benimle evlenmeden önce aşık olduğu kadının kafatası. Demek ki kadın ölmüş, bu da onu hala unutamamış.Saklamış kafatasını. Yıllardır hep onu düşünmüş, beni zerre kadar sevmemiş demek ki? Ama ben gösteririm ona." diye söylene söylene kafatasını alıp bahçeye çıkmış. Eline geçirdiği kocaman bir taşla kafatasını toza çevirmiş. Adam akşam eve gelince öfke içinde olanları anlatmış. Adam gülümsemiş ve: "Eeee kurukafa" demiş "Başına benim hanımın hışmına uğramak da gelecekmiş."

Hepimiz gülüyoruz. Diyorum ki: "Demek ki insanın aklında sabit bir fikir olunca, olan herşeyi ona göre yorumluyor. Aklına başka bir ihtimal gelmiyor. Belki kadın içinde hep bir aldatılma korkusu taşıyordu." İş arkadaşlarımdan bir ise: "Ben" diyor "Bu öyküyü tamamen farklı bir biçimde yorumladım. Dünya üzerinde çekecek çilesi bitmeyen biri için ölüm bile gelse o çile devam ediyor." Başka biri ise gülerek: "Eeee" diyor "Ne yaparsan yap hanıma ayrıntılı rapor vereceksin ki başına bu tür olaylar gelmesin" Hepimiz gülüyoruz.

Kendi kendime diyorum ki: "Hepimiz farklıyız. Hepimiz olayları farklı açılardan görüyoruz. Ve kimse birbirinin düşüncelerini garipsemeden gülümseyerek kabul ediyor. Çünkü herkes bu sohbetlerden yenilenmiş dönüyor. Herkes farklı açılardan bakmayı, farklı gözlerle görmeyi öğreniyor. Yaptığımız en ateşli tartışmalarda bile, sonuç yine aynı oluyor. Öğrenmek aslında bu galiba. Çünkü sahip olduğumuz tek bir bakış açısı var ve yeni bakış açıları kazanmanın tek yolu da bu."

İş vakti geliyor hepimiz bilgisayarlarımızın ekranlarına gömülüyoruz. Gülümseyerek iş arkadaşlarıma bakıyorum. Hepsi bambaşka dünyalar...

RESİM:Harmen Steenwijck

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..