Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Bana ne ergenekondan...

Bana ne ergenekondan...
 

Ben bakıyorum kendi ergenekonuma...


Evet, bana ne ergenekondan.
Bana ne onun kısaltılmışı ETÖ'den...
Yok onu yakalamışlar, yok bunu serbest bırakmışlar, yok burayı eşmişler bu çıkmış, yok şurayı deşmişler şu çıkmış.
Bana ne?
Zaten bir daha da okumayacağım bu tip haberleri. En küçük bir cümle de kurmayacağim.
Sözüm söz...
Devletin polisi var, devletin mahkemeleri, savcıları, hakimleri var.
Bulsunlar, suçluysa cezasını versinler...

Ben düşünüyorum, bu ay hangi hokkabazlığı yapabilirim diye...
Ben bakıyorum ay başında aldığımla, ay sonunu nasıl getireceğime.
Yani ben bakıyorum kendi ergenekonuma.
Yani ben bakıyorum ay sonunda elimde patlayacak faturalara...

Bu yüzden Türkiye'nin gerçek gündemi çarpıtılıyor, kaydırılıyor, unutturuluyor.
Uyutturuluyor insanlar, mışıl mışıl...

İşte doğruluğuna inandığım gerçek Türkiye gündemi;

Yaşam standardı gün be gün hayat pahalılığına paralel olarak artmayan azalan, yani yoksullaştıkça yoksullaşan, hatta açlık sınırında ve altında yaşam mücadelesi veren bir ülke olduk. Bu gerçeği görmezden gelerek, vatandaşın gözünün içine baka baka, 'hamdolsun', 'milli gelirimiz 10 bin doları buldu' demek milletle dalga geçmenin diğer adıdır.
10 milyon ailenin ortalama 40 milyon kişi yaptığını, kaçının seçmen olduğunu herkesten iyi bilecek, sonra belli olan bu gayen ve samimiyetin ile, ne gariptir ki; milli gelirdeki payı 10 bin dolar olduğunu söylediğin bu insanlara ısınmak için kömür, açlıktan ölmemeleri için gıda yardımında bulunacaksın, bir o kadar da yeşil kart dağıtacaksın...
Bu da milletle dalga geçmenin öteki adıdır.

Kilerinde; un, yağ, şeker, mercimek, bulgur, nohut, kuru fasulye, patates, makarna, pirinç olmayan bir aile ne yapar, ne yer, ne eder?
Boğazından süt, peynir, et, tereyağ, bal, sebze ve meyve vs. geçmeyen aile fertleri sağlıklı olarak nasıl yaşamını devam ettirebilir?
Vatandaşın gelirindeki artış ile ekmeğe yapılan zamları mukayese etmek dahi uçurumum ne denli tehlikeli olduğunu göstermiyor mu?
Kaldı ki; yukarıda saydığım zorunlu harcamalarda elektrik, su, tüp, kira, ısınma, ilaç, telefon giderleri yok. Benzin, dolmuş ücretleri de yok. Çocuklara bir avuç çekirdek, bir kutu kola yok. Gezme, tozma, eğlence yok. Eğitim masrafları yok. Giyim kuşam, ev ihtiyaçları yok. Bunlara gelen yüzde 10, yüzde 150'lik fiyat artışları yok.

Yukarıdaki tespitlerdeki yoksulluk, gelir seviyelerinin şu veya bu rakamlara özel olduğu düşünülmesin. Tüm gelir gruplarını kapsayıp kapsamadığını herkes kendi bütçesine bakarak görebilir.

Ne yazık ki, çok yazık ki, asgari ücretlinin acınacak olduğu, buna rağmen bu ücretle dahi iş bulunamayan bir dönemin daha başlangıcındayız.
Sosyal yardım aldığını gizlemeyenlerle, bu tip yardımlara muhtaç olduğu halde onur meselesi yapıp aç, açık ve perişan yaşam mücadelesi vererek almayanların sayısına eşit dersek, varın gerisini siz hesaplayın, varın kimin doğru kimin yanlış söylediğine siz karar verin.
Klasik çay-simit hesabı da dahil, hiç bir hesap ve formül ile bırakın refahı, nefes alma hakları dahi ellerinden alınma aşamasına getirilenlerin yani bizlerin haliyle, maaşlarını az bulup her fırsatta artırma telaşı içinde olan seçilmişlerin ayrıcalığı hiç dikkate alınmamaktadır.

Sonuç mu?
Dünyada yoksullukla bu denli dalga geçildiğinde gururu zedelenmeyecek insan modeli yoktur.

 
Toplam blog
: 660
: 862
Kayıt tarihi
: 15.04.08
 
 

Atatürk, cumhuriyet ve Türkçe sevdalısıyım. Hayatımda hiçbir konu veya olay karşısında 'keşke' de..