Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '13

 
Kategori
Öğretmenler Günü
 

Bana öğretmenliği sevdirenler

Bana öğretmenliği sevdirenler
 

1997’de çizgi film piyasasının karmaşasından öğretmenliğe mecburi geçiş yaptım. Malum hayat şartları..

Sultan beyli’de Nene Hatun İlköğretim okuluna atandığımı öğrendiğim zaman müthiş bir karmaşa yaşadım. Öğretmen olsam mı olmasam mı diye..

Çünkü öğrenim hayatımda, özellikle şımarık bir lise öğrencisi olarak kınamadığımız, alay etmediğimiz öğretmen kalmamıştı. Daha doğrusu benim halam İngilizce öğretmeni olduğu ve onun bilgi ve görgüsüne sülaledeki herkesten çok saygı duyduğum için bunlara katılmıyordum. Yine de onların bu tavrı beni öğretmen olmaktan soğutmuştu. Ne yaparsan yap saygı göremeyeceksen neden öğretmen olup yıpranasın ki diye düşünüyordum. Çünkü halamın hassas ve kırılgan kişiliği, genç yaşta kanser olup ölmesini sağlamıştı. Ben ona buna üzülerek erkenden ölmek istemiyordum.

Neyse olay şöyle oldu. “Bi gidip bakarım olmazsa istifamı basarım.” mantığı ile gittiğim okula girdiğim ilk andan itibaren ısındım. Müdürümüz Mahmut Bey’in odasına tam giderken zil çaldı ve tüm sınıflar dışarı çığlık çığlığa boşaldı.. Küçücük şeyler, o sınıf kokusu ve adını daha sonra öğrendiğim Gülşah beni başından kendine çekti. Gülşah “siz öğretmen misiniz” diyerek öğretmen olduğunu düşünmeyen bana duygusal bir tokat atmıştı. Ardından “ne olur bizim öğretmenimiz siz olun, bizim öğretmenimiz yok ki..” demişti.

Müdürümüz Mahmut Bey daha sonra hiçbir müdürde göremeyeceğim bir sempati ile “hoş geldin öğretmenim” diyerek elimi kuvvetle sıkarken beni o anda öğretmen yapmıştı.

Üç ay sonra bana bir dördüncü sınıf düştü. Sınıf öğretmeni olmuştum. Hayatımda bana öğretmenliği sevdiren bu sınıfın hiçbir öğrencisini unutmama imkan yok! Yine de onların içinde özel olanlar vardı elbette. Müdürümüzle adaş Mahmut mesela.. Sesi güzel olan bu öğrencim yıllar sonra onları okulda ziyarete gittiğimde bahçedeki sohbetimizi kesip yanımızdan ayrılmıştı. Daha sonra ezan okunurken en sevdiğim öğrencilerimden Remzi beni susturmuş ve ezanı dinlememi önermişti. Ezanı küçük bir çocuk okuyordu sanki.. Ama güzel bir sesti. Remzi dedi ki “öğretmenim bu ezanı okuyan Mahmut’tur. Sizin için okudu.”

Hayatımda ilk defa benim için bir ezan okunmuştu. Bunun değeri ne kilolarca altınla ne ev barkla ölçülemezdi.

O yıllardaki dini inançlarımı kaybetmeme rağmen bu toprakların insanı olarak, öldüğümde elbette benim içinde sela verilecek. Ve bunu mutlaka Mahmut yapsın istiyorum.

Remzi ve Serkan, ayrılmaz ikili sınıfın lider tiplerinden! Tenefüslerde bile yanıma koşan alev bakışlı Remzi bir gün öğretmenler odasından beni yanına çağırdı. Size Serkan’la ilgili bişey anlatacağım. Serkan her gece Allah’a onun için bir peri göndermesini diliyormuş. Peri ona bir sihirle Berrin öğretmenin annesi olmasını sağlayacakmış. Keşke onun annesi olsanız.” Diye kardeş gibi sevdiği arkadaşı için benden cevap bekledi. Koridorun sonundan bize bakan Serkan’ı yanıma çağırdım. Ve “canlarım benim, ikinizi de çok seviyorum. Evet keşke benim oğullarım olsanız. Biliyorum her ikinizinde annesi var. Annenin yerini kimse alamaz bunu da biliyorum. Ancak siz ikiniz, ömrüm oldukça benim manevi oğullarımsınız. Ben böyle kabul ettim. İyi ki varsınız.”

O günden itibaren onlar benim manevi oğullarım oldular. Ve onlar istediği müddetçe bu olgu gönlümde sürekli kabul görecek.

Demet, Orhan, Yasin, Hüseyin, Özlem ve Gülşah benim hiç unutamıyacağım öğrencilerimin başında gelir ama biri var ki, o aslında başka bir sınıftaydı ve onunla tiyatro çalışması yaptık. Tam üç sene..

Songül şu anda Eskişehir’de üniversite eğitimi alıyor. Ama 1999 kışında karlı bir gün dışarda kardan köpek ve kız heykeli yapıp içeri girdiğimizde bana

“Öğretmenim sizi hiçbir öğretmenle karşılaştıramıyorum. Sizin bende apayrı bir yeriniz var. Hiçbir zaman şu coşkuyla yaptığımız heykeli ve sizi unutmayacağım ama dün gece bir rüya gördüm ve siz bizden gittikçe uzaklaşıyordunuz buna çok üzüldüm”demişti.

Doğru söylüyordu tayinimi istemiştim ve bundan kimsenin haberi yoktu. Herhalde güzel kızımın içine doğmuştu. 2000’li yıllara başka okulda devam edecektim. Ve onları hiç unutmayacaktım.

Öğretmek ve öğretmenlik ruhu, apayrı şeyler. Bir öğretmen çoğunlukla vericidir. Bunlar belki unutulmaz olabilir ama esas unutulmaz olan öğrencilerin içtenlikli öğretmen sevgisidir. Seviliyorsanız bu ruhu tüm benliğinizle yüklenirsiniz.

Yüreği öğrenme aşkıyla yanan ve öğretene saygı duyana selam olsun. Ayrıca beni eğiten tüm yüreği güzel hocalarıma sonsuz sevgi ve saygılarımla ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

Berrin Aksu

  

 
Toplam blog
: 171
: 522
Kayıt tarihi
: 18.12.10
 
 

Üniversite mezunuyum. Dekoratörüm. Yazmayı çok seviyorum. 200 kadar şiirim var. Sinema ve tiyatro..