Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Barcelona Barcelona

Yıllar sonra ilk kez yurtdışına çıkacaktım. Hemde yıllardan beri benzetildiğim bir ırkın, bir milletin en gözde şehrine, tek başıma, sonsuz özgür olacaktım koca iki hafta.

Gitmeden aylar önce tüm detayları almıştım internet sağolsun. Koca şehrin üç boyutlu haritasını indirmiştim, su gibi içmiştim sokakları, caddeleri ve meydanları. www.bcn.es en büyük rehberimdi.

Uçağa bindiğim o günü unutamam. Heyecandan yüreğim ağzımın içinde atıyordu resmen, sürekli bir susuz olma hali içindeydim. Ben Barcelona hakkında ne çok şey öğrendim zannederken yanıma oturan genç bir bayan sayesinde daha 'önemli' detayları öğrenme şansım oldu. Ne çok teşekkür etmiştim ona o iki hafta içinde...

Havaalanına iner inmez elimle koymuş gibi buluverdim kurs yerini. Ne de olsa hangi otobüse bineceğimi öğrenmiştim. Ancak şehir beni öyle dumura uğratmadı ne yalan söyliyim. Şehir sanki tanıdıktı, sanki bizim gibi, bizden...

Barcelona benim memleketimdi sanki. Kumrusu eksikti, çiğdemi, gevreği ve boyuzu eksikti sadece. Denizi vardı, limanı vardı, güzel havası hoş insanları vardı. Sanat - kültür - sosyal hayat bakımından Barcelona bir kaç adım daha öndeydi kabul ama burada bizden birşeyler vardı.

Şans bu ya, kaldığım apartman La Rambla'nın göbeğindeydi. La Ramla....ahh La Rambla.... Hiç durmayan o kalabalığın, sonsuz akıp giden nehir misali, kah içine çeker kah uzaktan seyrettirir insana. Tarihle iç içe yaşamak , sangria'nın o muhteşem lezzeti, paella'nın tadı, gecelerin ritmi, gündüzlerin sakinliği...

Barcelona'da özgürlük hesapsız yaşanır. Kimse karışmaz, kimse dönüp bakmaz. Sokakta ve plajda sevişen çiftler, büyük alışveriş mağazalarında el el tutuşan gay/lezbiyenler görürsünüz. Uçakta bana verilen 'önemli' detaylardan biride şuydu ; halk plajına gitme. Daha ileri git, en ileri...

Şehir merkezindeki plaj kalabalık. Deniz şöyle böyle. Ne temiz, ne pis. Bulanık ve ılık bir suyu var. Kumsal zaten doğal değil. Kumun yapısından anlayabiliyorsunuz. Başka bir yerden getirilmiş. Halk paljından sonra küçük küçük plajlar var. Ve en sonda çıplaklar plajı. Çok güzel ve çok rahat. Kimsenin kimseye baktığı yok. Her türlü insan orada.

Gece hayatı inanılmaz. İnsanlar hem şık hem rahat hemde mütevazi. Tek amaç eğlence bu çok belli. Catwalk ve Arena genelde gittiğim mekanlar. Ancak irili ufaklı birçok klübe girdim. Kaliteli olanda var, vasat olanda.

Barcelona'ya trenle bir - iki saat kadar uzaklıkta Sitges adında çok sevimli bir yer var. Tamamiyle yazlık ve turstik bir kasaba. Hani en çok Foça'ya benzetilebilir. İşte deniz orada güzel, temiz ve herşey doğal. Çok güzel yazlık evler var.

Liman çok hareketli. Alışveriş merkezi çok güzel. Özellikle akvaryumu görmelisiniz. Ve benim kendimi kaybettiğim yer; Çikolata Müzesi. İnanılmaz. Çikolata sevenler için vaha gibi. Gerçi şehirde butik çikolata yapan çok dükkan var ve hepsi inanılmaz lezzetli.

Pueblo Espanol diye bir yer var. Türkçe karşılığı İspanyol Köyü.Çok şirin, küçük, bir nevi minyatür İspanya'yı görüyorsunuz. Ben inanılmaz keyif almıştım gezerken. Mimari kültürlerini, onlara ait eşyaların hediyelik versiyonlarını bulabiliyorsunuz.

Ve tabiki şehrin göbeğindeki o daracık tarihi sokaklar. Kathedral ve kiliselerin, yüz yıllık tarihi binaların arasındaki daracık sokaklar, sizi sanki bir dönem filminin setindeymişsiniz hissini yaratıyor. Üstelik bunların arasında dağılmış dükkanlar, kalabalık insan toplulukları her daim canlı tutuyor bu daracık sokakları.

Son olarak La Sagrada Familia...hala inşaat ve hala bakım. Bitmiştir diye umut ediyorum. Evet güzel, evet değişik ama beni çok etkilemedi. Notre Dame hala favorim.

Barcelona Barcelona....ahh ahh, keşke beni kabul etsen, keşke sende nefes alabilsem hep.

 
Toplam blog
: 42
: 2022
Kayıt tarihi
: 05.08.10
 
 

1983 İzmir doğumluyum. Doğduğumdan beride bu şehirde yaşıyorum. İlk, orta, lise ve üniversite hay..