Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '16

 
Kategori
Güncel
 

Başörtüsü "mücadele"si ve tesettür "moda"sı!

Başörtüsü "mücadele"si ve tesettür "moda"sı!
 

internetten alınmıştır


Geçtiğmiz günlerde, İstanbul Haydarpaşa Garında  Modest Fashion Week vardı...Burada, iki gün boyunca Muhafazakar giysilerin gösterimi yapıldı.

Muhafazar modası denilen bu gösteri'ye "tesettür modası" diyenler de var, ama İslami kesimin kanaat önderleri genel olarak bu moda gösterisine karşı durdular.

Burada çatışma noktası şu oldu: "Moda" mantığı içerisinde ortaya konan giysi tesettür olmaz...Yani, giysinin kendisi değil, bunu moda(kendini başkalarına beğendirme) mantığı ile giymek örtünme olmaz.

Bu kanaatı en çarpıcı şekilde ortaya koyan, Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan oldu...Yusuf Kaplan, bu çarpık durumu dünkü(15.05.2016) yazısında "Başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik" başlığı altında yazdı

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/basortusu-mucadelesini-kazandik-ama-tesetturu-kaybettik-2029048

Yazıyı okuyanlar da görecektir ki, Yusuf Kaplan konuyu, Müslümanların giderek sekülerleşmesi ve seküler dünyanın sefihliğine düşmesi olarak ele alıyor.

Dinde samimiyetin esas olduğunu ve kadının giysisiyle "dişiliğini" değil "kişiliğini" yansıtması gerektiğine vurgu yapıyor.

Bunlara diyecek yok...Ne var ki, sorunun bir başka yönü de,  son çeyrek asırda Müslümanların bütün bir "tesettürü" başörtüsüne indirgemiş olmaları halidir...Yani, tesettür, eşittir, başörtüsü algısı...

Başörtüsü Allah emridir ancak tek başına tesettür değildir. Çünkü, eğer kadının içinde "örtünme duygusu" yoksa, başörtüsü başta bir süs de olabilir.

Anadolu'da bir söz vardır: "Bizim kız bizden kaçar; önünü örter arkasını açar" diye...Bu sözü, başörtüsünü tesettür şuuruyla takmayan için söylersek, "Bizim kız bizden kaçar, başını örter kıçını açar" diyebiliriz rahatlıkla...

"Her dinin bir kökü vardır, bu din'in kökü "haya"dır", diyen bir Peygamberin ümmeti olarak, hayadan yoksun giysinin kime ne faydası var ya da ne anlamı var!

Laikçi devlet erbabının başörtüsünü düşman ilan etmesi, Müslümanlar nezdinde başörtüsünü bir tür "simge" haline getirdi. Yusuf Kaplan'ın "Başörtüsü mücadelesi.." demesi bundandır. Eğer, devlet, başörtüsüyle bu denli uğraşmasaydı, Müslümanlar nezdinde bu kadar bayraklaşmazdı.

Ne var ki, bir tarafın etkisi, öteki tarafta tepkiye dönüştü ve sonuçta, tesettüri özünü yitirmiş bir başörtüsü biçimi ortaya çıktı...Yani, "başımı örtürüyorum ya daha ne..." diyen bir yaklaşım...

Zamanın giderek sekülerleşmesi, modernitenin gençliğimizi yozlaştırması da buna eklenince, öz kaybedildi geriye şekil kaldı...

Bugün, Muhafazakar moda fashinglerinde  kadının güzelliğini ve "dişiliğini" öne çıkaran giysiler sergilenmesi bu sürecin kaçınılmaz sonucudur.

Burada yapılması gereken, ne tamamıyla selefi bir yaklaşıma takılıp kadınların ölçüyü aşmadan "güzel görünme" içgüdüsüne karşı koymak ne de bütünüyle işin zıvanadan çıkmasına göz yummaktır.

Doğrusu, içinde haya ve takva olan bir giyinme güzelliğidir:

"Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takvâ elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar" ARAF/26

Aslında bütün mesele bu Allah kelamıyla ortaya konuyor. Özünde takva (Allah için yapmak) olmayan hiç bir ibadet veya davranış amacına ulaşmaz.

Başı açık olup da edebe terbiye'ye ve dahası takva'ya uyan bir kadın mı daha tesettürlüdür; yoksa başına örtü takmış ama altı şiş üstü kebap misali hayadan yoksun davranışlar sergileyen mi!?

Elbette birincisi tesettürlüdür....Ama en güzeli, hem Allahın emrine uygun giyinen hem de bunu bütün davranışlarına yansıtan biri olmaktır...

Hatta bu ister kadın olsun ister erkek olsun her mümin için geçerlidir!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..