Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '07

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Batı Karadeniz 2,5

Batı Karadeniz 2,5
 

Yine kütür kütür havada uyku ve akabinde mis gibi uyanış. Bu sefer ne bulacağını bilerek kahvaltıya iştirak. Aynen iki yumurta, bol hıyar (birilerimiz argoya yakıştırsak da bal gibi sevilen bir sebzenin sevilen adıdır)

Kahvaltıdan sonra toparlanıp, her şeye rağmen güler yüzleri ile memnun bırakmış otel çalışanlarına bay bay edip otelden ayrıldık. Cezaevini görmeden gitmek olmaz diye tuttuk meşhuuur Sinop Cezaevi’nin yolunu.

Girişin hemen karşısına park ederken ağaçların altında masaya oturmuş PALA tarafından çağırıldık. O bizi tanımaz tabi ama belli ki cezaevini gezmeye gelmişiz, cezaevi demek Pala demekse ilk iş kendisi ziyaret edilecek.

Pala, Sinop Cezaevi’nin emekli gardiyanlarından. Ben de O’nu gazete ve televizyonlardan tanıyordum. Yakın zamana kadar ziyaretçi gezdirirken bir süredir eski cezaevine girmesi yasaklanmış. Şimdi ziyaretçileri yine emekli başgardiyanlardan Alaattin Bey gezdiriyor.

Kısa bir süre keyifli sohbetine dahil olduğumuz Pala, her dinleyicisine aynen aktardığı anlaşılan eğlenceli konuşmasını yaparken soru sorulmasına falan müsaade etmiyor, haberiniz olsun. Bu konuda baştan uyarıyor zaten “sözüm bitene kadar soru istemem, bittiğinde soracak bir şey kalmayacak, alırım façanızı” gibi bir şey diyor; gerçekten de soracak bir şey bırakmıyor.

Pala ile görüşmemizin ilk anında gözüme ilişen şey, PALA bıyığının sol tarafına takılı kalmış, ağaçtan düşen çiçekti. Bilmiyorum ıhlamur ağacı mıydı altında oturduğumuz. Neyse ki ben sağ tarafında kaldım.

Biz kendisini saygıyla dinlerken hemen karşımızdaki giriş kapısına doğru, sıra halinde minik öğrenciler getirildi. Hepsi de heyecanla “Pala amcaaaa, Pala amcaaa” diye el salladılar, sevgi gösterisinde bulundular. Kendisi de aynı şekilde karşılık verdi. Misyonundan (!) oldukça memnun olsa da Pala, cezaevi konusundaki ambargo yüzünden üzgün.

Anlatımı bittikten sonra bizi kendi bulunduğu tarafta gezdirdi, bilgiler verdi. Gezintiden önce “fotoğraf çektirebilir miyiz” diye sordum, can-ı gönülden kabul etti, pozlar verdi.

Neyse teşekkür ettik, vedalaştık, yolun öte tarafına zıplayıverdik. Meşhur Sinop Cezaevi’ne girdiğimizde başka ziyaretçi yoktu. Hemen yanımıza Alaattin Bey geldi; kendisi de son derece güler yüzlü ve kibardı. Yapının her köşesini gezdirdi, anlattı.

Bir kere çok büyük bir yer. Kimi programlarda söylendiği gibi duvarlardaki yazılar son mahkûmlardan kalma değilmiş “onüç yıldır burası cezaevi olarak kullanılmıyor, dokuz yıl önce boyandı bu duvarlar” dedi rehberimiz. Zaten yazılar da “bilmemkim bilmemkimi seviyor” şeklinde olunca, nam salmış bir cezaevinde tutuklu mahkûmların yazmadığı anlaşılıyor. Adam farz-ı misal yirmi kişiyi deşecek, sonra yediyüzelli yıllık cezasını çekmek üzere dama atılacak (idam kalktı ya) ondan sonra duvara “Seni Seviyorum Melda” yazacak.

Rehberimiz bazı hüzünlü hikayeleri de anlattı: Kanlılarının kendisini pusuya düşüreceğini öğrenen (ismini yanlış zikretmek istemediğim için söylemeyeceğim) bu arada ağabeyi ve babasını öldüren kanlılarını arkalarından dolaşıp öldüren birinin idam hikayesi bunlardan biriydi. Eğer arkalarından dolanmasa idam değil müebbet alacakmış. Çok da yiğit biriymiş. Sabaha karşı idamı cezaevi çalışanlarından savcıya kadar herkesi kahretmiş.

Mahkûmlardan bir diğeri denize açılan lağım kanalından kaçmış, dalgalarla boğuşurken ölüm tehlikesi de atlatarak Ayancık’a gelmiş, şans bu ya sığındığı evin sahibi emekli komiserin şüphelenip ihbarı ile gerisin geri cezaevine dönmüş.

Gezimiz sırasında buranın aslına uygun restore edileceğini öğrendik. Konu ile ilgili bir mimar notlar alıyordu eski cezaevi müdüründen. Ne kadar zaman alır bilmiyorum ama restore edilmiş haliyle tekrar gezmeyi çok isterim.

Elbette burayı anlatmak bu kadar kolay, bu kadar kısa değil. Kimbilir ne hikayeler geçmiştir bunca yıllık tarihi olan bir yerde.

Bu yazımın başlığına “Batı Karadeniz 2 ½” dedim çünkü buradan sonra güne B.K.nın başka bir köşesinde devam edeceğiz.

 
Toplam blog
: 14
: 942
Kayıt tarihi
: 28.10.06
 
 

Yıllardır hayatımı hesap, kitapla kazanırım. Kendimi bildim bileli ne bulursam okurum. En çok da ..