Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Bekâra Karı Boşamak Kolaydır

Bu sözü Başbakanımız sık sık kullanıyor. Kullanılması pek hoş karşılanmayan (özellikle cemiyet önünde) bir atasözümüz. Bayanları rencide edebilecek bir söz. Her ne kadar özür dileyerek söylense de kaba kaçıyor.

Öncelikle tüm hanım okurlarımızdan; bu sütunları okuyanlar nezdinde özür dileyerek başlamak istiyorum yazıma… Zira hiçbir hanıma “Karı” diyerek hitap etmek, bunu kaleme almak benimsemiş olduğum bir çizgi değil ama atasözünün özüne sadık kalmak istedim.

“Bekâra karı boşamak kolay olur” ya da “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” atasözlerini hepimiz çok iyi biliriz. Çok iyi bilmekle neler anlattığını da iyi biliriz elbette.

Anadolu’da çok sık kullanılan deyimlerden biri... Türkiye’de herkes her şeyin en iyisini bilmektedir, sorumluluk alanına girmeyen, konu hakkında bilgisi olmayan herkes fikir beyan eder. Kaybedecek bir şeyi olmayana kaybetmenin ne demek olduğunun, ne anlama geleceğinin anlatılamayacak oluşunu ifade eder… Sizinle aynı durumda olmayan veya başından sizinkine çok benzer bir dert geçmemiş kişi sizi anlayamaz, derdinize derman olamaz... “Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.” O yüzden başkalarının vereceği her türlü öğüt veya teselli boşta, havada kalacaktır...

“Lafla peynir gemisi yürütmeyi” çok severiz millet olarak... Bilmediğimiz olaylar, duygular hakkında yorum yapmayı, ahkâm kesmeyi, çokbilmişlik yapmayı. Hayat roman denemesi değildir, kelimelerle yazasın. Böyle olursa hayat seni romanlaştırır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, siyasetçilerin, parlamentodaki görüşmelerde "İsrail ile ilişkileri kesin" dediğini belirterek, "Bizden önce sen vardın iktidarda, sen niye kesmedin? Bir defa biliyorsunuz, beni affedin, bekâra karı boşamak kolaydır. Cümlelerini sarf etmiş. Benzer konuşmayı İzmir’de de yapmış.
Bu atasözümüz çok şeyi anlatsa da iki kelimesinden (karı boşamak) dolayı üslup olarak biraz ağır kaçtığı için sayın başbakanın sık sık kullanması bana göre pek yakışık almamaktadır. (Gerçi şimdi bu sözün de pek anlamı kalmadı. Son yıllarda eşlerin birbirini boşaması moda oldu. Hem de karşılıklı eşitlik de sağlanmak üzere.) Bu söz Anadolu’da çok kullanıldığı için başbakanın diline yerleşmiş bir atasözü olmuş ve yeri geldiğinde gayri ihtiyari ağzından çıkmaktadır. Burada söyleyen kadar söyletenin de suçu, günahı vardır. Konuşurken mangalda kül bırakmayan medya ve parti yetkililerine acaba görev verilseydi dediklerinin arkasında durabilecekler miydi? Bunun cevabı: büyük çoğunlukla hayır beceremezler şeklindedir. Zaten becerebilecek olsalardı millete güven verir halk da kendilerini iktidar yapardı. Bu iktidar gayri meşru yollardan mı iktidar oldu? Elbette hayır. Vatandaşa güven ver sen de iktidar ol.
Ben de istiyorum hemen İsrail’le ilişkileri kesmeye. Hatta İsrail’i yerle bir etmek de içimden geçmiyor değil. Ancak bu iş görüldüğü gibi kolay değil. Gücün varsa amenna. Kanuni Sultan Süleyman gibi işi bir fermanla halledersin. İktidarlar bu ülkeyi yedi düvele dilenci yapsın ondan sonra sen kalk birilerinin horozluk yapmasını bekle. Bu öyle kolay olacak iş değil. İkincisi “öfkeyle kalkan zararla otururmuş” derler. Yarın kullanabileceğin kapıları bugünden kaparsan İsrail-Filistin meselesinde hiçbir zaman inisiyatif alamazsın. Bizim misyonumuz, orada bağımsız Filistin devleti kurulmasına yardımcı olmaktır. Bakın Hamas’ın tavsiye edilmesine göz yuman, hatta bunu destekleyen Mısır bugün uluslar arası yamyamların da desteğiyle arabuluculuk görevine soyundu. Türkiye kamuoyu oluşturdu, Mısır bundan nemalanıyor. Tabiî ki biz bu olayı siyasi ranta çevirmiyoruz. Büyük devlet olmanın gereği dünyadaki tüm işgallerin, insan hakları ihlallerinin karşısında olmalıyız. Bunun örneğini milletimiz çok şerefli bir şekilde dünya kamuoyuna gösterdi. Elbette bunda başbakanın, cumhurbaşkanının ve iktidarın lokomotif görevi gördüğünü kimse inkâr edemez. Ancak muhalefetten bu konuda aktif bir politika göremedik. Ülke ve dünya nezdinde bir aktiviteleri olmadı. Onlar için iç meseleler, ergenekon daha önemliydi. Bir iki aydın, bir iki emekli asker, bir iki yargıç her şeyin üzerindeydi. Çünkü onlar aydın, onlar çağdaş, onların yaşama hakkı her şeyin üzerindedir! (İsrail ve Amerika da bu mantıkla toplumları ayrıştırıp onların üzerine saldırıyor.) Ondan sonra da kalkıp akıl veriyor, ahkâm kesiyorsunuz. Başbakanın da ilginç sözler sarf etmesine sebep oluyorsunuz.

Bizde maalesef ülkeyi idare edenlere sahip çıkmak, onun işini kolaylaştırmak gibi bir gelenek yoktur. Siyasi partilerin gayesi hizmet etmek mi yoksa iktidar olmak mı? Maalesef ne olursa olsun iktidarı elde etmektir siyasilerin gayesi. Eğer “ülkeye hizmet etmek” olmuş olsaydı gayeleri, çirkin muhalefet diye bir şey olmazdı ülkemizde. Asıl amaç hizmet olmuş olsaydı muhalefet iktidarın bazı uygulamalarına en azından destek verirdi. Ancak göz koltukta olunca, taktiğin koltuktakini yıpratmak olması kaçınılmaz oluyor. Ergenekon gibi örgütler de bundan dolayı ortaya çıkıyor. Böyle olunca da ülkenin enerjisinin büyük bir kısmı iktidar-muhalefet-basın arasında tüketiliyor.

Başbakan şimdi her türlü şeyi atlayıp yalnız kovboy gibi mi bu işleri halledecek. Onun kovboy olma yolları önceden uygulanan yanlış siyasetlerle tıkanmış. Elbette kendisinin de yanlışları vardır. Biz millet olarak memleket meselelerini siyaset üstü tutup elimizi taşın altına koyuyor muyuz? Bütün mesele budur.

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..