Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '16

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ben Aşk’ım…

Ben Aşk’ım…
 

Aşk ol ki aşkı bulasın...


Ben Aşk’ım. Tamamlayan parçam beni bulduğunda aşık olacağız. O kendi aşklığının farkında olmadan tüketirken günlerini ben kendi aşklığımda onu arıyorum. Aradığımın farkında olmadan, karşılaşınca kaçarak uzaklaşıyor belki de yeniden ona çekiliyorum.
 
Belki avcısından kaçan bir ceylan gibi o kaçıyor benden, vurulmasın, içindeki kendini öldürmesin diye kim bilir?
 
İtip çektikçe hırpalanıyor ruh. Gelsin dediğinde gelmiyor ya tüm gerçekliği ile, yalanlığı ile gelenler yüzünden, doğru sandıklarınla hırpalıyor, törpülüyorsun kendini. Geriye kalanınla karşılaşıyorsun tamamlayanınla. Bu sefer de üzerindeki korkuların zırhı, miğferi ile temas ettirmeden uzaktan seyretmeye  başlıyorsun gidişini. Bazen de geldiğinden haberin bile olmuyor 
 
Ruhuna iyi geleceğini düşündüğün başka bir ruha iyi gelmeyeceğini bilemiyor insan. Yarasını kanatabiliyorsun bilmeden. Canını acıtıyorsun sevdikçe, istedikçe. Sevildiği yerden melodiler hatırlatıp, anılarını canlandırıyor, korkularını endişelerini diriltiyorsun. Tüm gerçekliğinle aşk sunarken, aşk sunduklarını hatırlatıp cezalandırılıyorsun bazen. Ödü patlıyor aşkın getireceklerinden.
 
Kolay mı? Onca gece tutku ile sarılacak, şehvetle bütünleşecek, keyifle eşlik edecek hayatına ve sen onun ruhunda, o seninkinde yaşayacak. Bir gün zihin oyunlarınız çıkacak sahneye ve lime lime tükeneceksiniz. Hangi cesaretle aynı sahneleri, kaç kere daha oynayacak o yorgun ruhlar? Hiç kolay değil öyle geçmişi silip kendini sıfırlamak,  yenilenmek.
 
Sonra biraz beste yapar, azıcık yazarsın. Bir şiir okur, bir kaç kadeh demlenir, göz yaşlarında boğulur, kahreder, lanet eder, isyanlarınla sessizliğinde çığlık olursun.
 
Günlerce gece olur hayat, Gece çöker içine, güneşi unutursun. Bir fotoğrafla, bir insanla olduğundan daha fazla konuştuğunu fark edersin. Ağlamanı da gülmeni de en çok bir fotoğraf ile paylaşır olursun. Eşsiz bir hatıraya kondurduğun öpücüklerinin sızısı hiç bir yaranın hissettirdiği gibi olmaz.
 
Bir kaç dost gibi arkadaş cümlesinde güçlenirsin anlıkta olsa. İsyan etmez, umursamazmış gibi yaparsın yalandan. Bitti artık dediğinde, içinde başlayanın ne olduğundan emin konuşulanlara sağır, dilsiz olursun.
 
Sonra zihnin içindeki kapıların kilidine asarsın esir ruhunu. Esaretinin adı “vazgeçiş” olur. Korkularınla acılarınla defalarca kilitlersin kapılarını. İnsanları ezberlemeye başlarsın yanıldığına şahit oldukça. Bir kaç cümleden sonra bir kaç zaman sonrasını tahmin eder hale gelirsin. Bunun adı baş belası ön yargıdır işte. Ön yargılarınla aşka yakınlaşma mesafeni uzaklaştırmaya başlarsın. Her öğrendiğinde yanıldığını,  bir adım daha uzaklaşırsın aşktan.
 
Bu insanlık hatası ile ruhun özgürlüğüne engel olursun. Gerçekten aşk olmadan aşka doymadan, kayıplık, hiçlik yaşamadan dünya değiştirenler listesine adını yazdırırsın. Üfleyince hafiflemeyen yaralarının varlığını biliyor olmak, yenilerini oluşturmaya karşı siper olur. Siperlerin büyüdükçe aşkla mesafen iyice açılır. Savaşların tek taraflı mağlubiyete dönüşür ve sen başarısızlığının farkına bile varmazsın. Savaşmaya başlamadan zafer kazandığına inanmaktır aşktan kaçtığı için kendini güvende hissetmek. Ahmakça zafer sarhoşluğudur. 
 
İnsanlığı en çok geliştiren özellik cesarettir. Cesaret ile başladığın yolda sonuna razı olmaktır kendine güvenmek. Her düştüğünde yerden kalkıp silkelenip pansuman yaptıktan sonra devam edebliyorsan yola, güçlüsün işte. Ayağı bir taşa  takıldı diye gideceği yerden vazgeçen kaç insan var bu dünya da?
 
Aşka mağlup ol. Bırak sürüklesin, kanatsın seni. Hırpalasın. Sen aşk ol.  Korkmazsan aşık da olacaksın.  Aşık olursan hiç ol, kendini bulacaksın. 
 
 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..