Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ben atomu keşfetsem, komşu teyze 'bebek yok mu hala?'diye sorar

Annem sağolsun pek bir hoşsohbet, pek bir 'her gördüğüne kısa özgeçmişini anlatan'dır. Sabahtan fatura yatırmaya gider döndüğünde sana filanca hanımın da kızı seninle aynı okuldaymış der, sen de 'filanca hanım kim?' dersin meğerse ptt kuyruğunda tanışmıştır. Apartmandakı bütün komşu kadınlarla ve onların apartman dışından tanış olduğu kadınlarla ve sokakta tanıştıklarıyla kısaca her gördüğüyle arkadaştır annem. Bu sebeple kendimi bildim bileli bizim evden konu komşu eksik olmazdı. Ablam hep ders çalıştığı, abımse kapi çalınca görünmeden ortadan sıvıştığı için komşu teyzelere kahve yapıp güleryüz gösterecek ben kalıyordum. Yalan olmasın pek de güleryüz göstermezdim ama meraktan otururdum yanlarında. Hoşuma giderdi muhabbetleri ama orta yerinde annem bana kaş göz yapar 'hadi bize bir kahve yap' derdi. Kahve yapmayı bir türlü öğrenememiştim, kimya formülü gibi geliyordu orta, sade, şekerli ile fincan sayısı arasındaki ilişki. Hala da bilmem. Genelde orta yaparım kahveyi. Şekerliyse abanırım şekere.
Herneyse, bu komşukadınlar banka call centerları gibi belli şeyleri sormadan gitmezlerdi. Bu sorular da aynı kahve ölçüsü gibi formulize edilmis şekilde ailedeki cocukların yaşına bağlı olarak değişmekteydi. Üniversiteye kadar hakkımdakı sorular 'dersler nasıl ufaklığın' şeklinde belli belirsiz bir ilgiyle -ki derslerim hep kötüydü her sene değişen birşey olmuyordu- sorulurken lise sona dogru 'kaç puan yapıyor sizin kıza dönüşüp benim strese girmeme sebep olmuştu. Ardından yine sıkıcı bir 'dersler nasıl gidiyor?' dönemi ve 'evlilik ne zaman?' ile stresi hat safhaya çıkartan uzun bir süre komşuteyzelerden kaçış süreci. Üniversite 2den itibaren çalıştığım için ben yaşamadım ama üniversite ile işe girme dönemi arasında 'iş bakıyor musun?' ve malesef bana da söylenen 'filancanin kızı/oğlu bilmemnerde müdür olarak işe alınmış' isimli işkence dönemleri vardı.

Bu komşu teyzelerin 'sürekli aynı sorularla işkence' yöntemi son derece azimli, acımasız ve duygudan yoksundur. Genç yaştan itibaren ergenlikle beraber yaşamanız muhtemel türlü travmaları görmezden gelerek saldirirlar ama haklarını vermek gerekir tüm yaşıtınız çocuklara istisnasız ayni işkenceleri eşit derecede uygularlar. Ve bu 20 yıllık süre içinde atomu dahi keşfetseniz, uzaya çıkan ilk kadın astronot da olsanız sizi bekleyen son hiç değişmez; evlenirsiniz ve komsu teyzeler daha 1.ayda sormaya başlarlar: 'Bebek yok mu?'

Tabi bu azimli komşu teyzeler karşısında benim de bazı savunmalarım vardı. Bir dönem 'filancanın oğlu/kızını müdür olarak işe almışlar' yorumlarına 'tecrübesiz adamı nasıl almışlar' gibi safca cevaplar verirken bir dönem cinnet geçirip 'ben de müdürüm zaten' diye savuşturmaya çalışmışlığım olmuştu. Sonrasında evlilikle ilgili işkencelere de 'herkes okul biter bitmez evlenecek diye bir kaide yok, genç yaşta evlenenlerin arasında bir sürü de boşanan olacak' dediysem de karşı tarafta pek bir etkisi olmamıştı. Bu dönemde iyi şirketlerde çalışmış, terfiler etmış olmama rağmen iş konusu bir daha gündeme gelmemiş, yerini bir daha dönmemek üzere 'evlilik yok mu' sorusuna bırakmıştı.

Derken evlendik tam hersey bitti derken 'bebek yok mu?' sorusuyla saldırıya geçtiler. Hadi bizi bir yana bıraktım ilk çocuğu yapanlara da 'buna da bir kardeş lazım artık' ile saldırmaya başladılar bile...

 

 
Toplam blog
: 19
: 7227
Kayıt tarihi
: 31.07.12
 
 

2011 Eylül'den beri Londra'lı. Evli, yeni ev hanımı, eski çalışan, fotoğraf ve gezip yeme-icme ha..