Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Ben Derim ki "Ver Elini Aşk" için Zafer Çığlıkları Atmadan Önce Biraz Bekleyin!

Ben Derim ki "Ver Elini Aşk" için Zafer Çığlıkları Atmadan Önce Biraz Bekleyin!
 

Şöyle bir ay bekleyin, neler olacağını hep beraber zaten göreceğiz. Ben hala aynı iddiadayım. Ver Elini Aşk'ın ömrü uzun değil. İşte nedenleri...


Kanal D'nin yeni dizisi "Ver Elini Aşk" dün akşam yayınlanan ilk bölümüyle; Total'de 4.14 reyting ile 3. sırada, AB'de 5.08 reyting ile 1. sırada yer aldı.

Gelen karneye göre sıralama iyi görünse de, rakamlar kış sezonu için pek de iyiye işaret etmiyor.

İlk bölüm merakından dolayı rakamlarda bir şişkinlik söz konusu olduğunu da kabul etmek gerekiyor.

Bakınız en kötü örnek Aşk-ı Roman'a...

İlk gün gelen reyting ve sıralama ile herkesi şaşırttı ama şimdi yerlerde.

Kalktı kalkacak bile diyebilirim.

Tabi bu noktada; Ateşböceği'nin intiharın eşiğindeki hallerini de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Senaryo artık o kadar kötü ki, dizinin tek çalışan unsuru olan Seçkin Özdemir'in canlandırdığı Barış Buka karakterinin karizması bile sizlere ömür hale getirildi.

Ne yaptıkları belirsiz bir halde dizi adeta can çekişiyor.

Ayrıca 4-5 reyting aralığı iyi rakamlar değildir.

Hatta kış sezonu için; ne öldürür ne de yaşatırdan hallice, süründürür aralığı da denilebilir.

fox tv

Önümüzdeki hafta Hazal Kaya ve Burak Deniz'in başrollerini paylaştığı "Bizim Hikaye" sahaya çıkınca işler değişecek.

Bir sonraki hafta Hande Erçel ve Tolgahan Sayışman'ın Siyah İnci'si ekrana gelecek...

Şöyle bir ay bekleyin, neler olacağını hep beraber zaten göreceğiz.

Ben hala aynı iddiadayım.

Ver Elini Aşk'ın ömrü uzun değil.

Kanal D'de zaten diziyi o yüzden Vatanım Sensin'in gününe koydu.

Bu arada, okumayanlar için Ver Elini Aşk ile ilgili bir önceki yazımı aşağıya ekliyorum.

http://www.bibaksana.com.tr/vatanim-sensinin-gunu-mu-degisiyor

Gelelim Ver Elini Aşk 1. bölüm notlarıma...

Dizide bana göre katlanabilecek tek şey var o da; o tombiş bebek.

Hemen ilk ve aslında en sert itirazımı söyleyeyim...

Su bebeğin yıkanma sahnesini izleyince dehşete düştüm.

Pedofiliyi önleme üzerinde duran tüm ülkelerde; bebek bezi, ıslak mendil reklamlarında çıplak bebek bedenleri kullanılması yasaklanalı yıllar yıllar oldu.

Zira pedofili hastası olan kişiler için bu görüntüler adeta biçilmiş kaftan niteliği taşıyor.

Biz bu tip konularda neden geriden geliyoruz anlamakta güçlük çekiyorum.

Manisa Alaşehir'deki Irmak bebek gibi, Ceylin gibi, Eylül gibi, Büşra ve Tuğçe gibi, Raed gibi çocukları kaybedince, son kullanma tarihi 24 saat olan üzüntülü pozlar pek de inandırıcı olmuyor.

Herkes önce üzerine düşen görevi yerine getirmeli.

Hele hele bu bir ulusal kanalda yayınlanan bir diziyse, yüz kere düşünüp bir hamle yapılmalı.

Hadi sokaktaki adamı anladım da, kültür seviyesi gereği dizi yapanlarında mı bu konuya algısı kapalı gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Dizideki sahne yetmezmiş gibi, birde basın bültenleri ile resimleri paylaşmak, gazetelerde bu resimle "herkes bu bebeğe bayılacak" başlığında haberler yaptırmak da neyin kafası?

Buna ancak gaflet uykusu denilebilir.

Bence dizideki o bölümü de, resimleri de acilen ortadan kaldırmalılar.

Ali İl'in canlandırdığı Kaan, Su'nun babası...

Gece kulübünde partilerken ve aslında bir kadının evine gitme planları yaparken, cep telefonuna mesaj geliyor.

Mesajda "yine geç kaldınız, ben gidiyorum, Su evde yalnız" yazıyor.

Kaan mecburen koştur koştur eve gidiyor.

Nasıl bir babaysa artık, eve geç gitmeyi bir kenara bırakın, baya baya başka bir kadının evinde sabahlamayı planlıyor.

Ayrıca öğreniyoruz ki bu bir ilk de değil.

Bu arada Kaan yine nasıl bir babaysa, bebeğiyle motor kullanıyor.

Trafik polisine yakalanıyor.

Ceza yiyor ama cezadan sonra da aynı şekilde kızını motora bindirmeye devam ediyor.

Hatta yine Su ile motora binerek sahile, Ayperi'nin yanına gidiyor.

İyi sıhhatte olsunlar der, böyle adamların, evlerden ve çocuklardan uzak olmasını dilerim.

Bir diğer notum ise, korkunç bir Antep ağzının söz konusu olduğu.

Akıllara zarar.

Keşke biraz oyuncularınızı çalıştırsaydınız.

Birilerini bulup eğitilmelerini sağlasaydınız.

Ya da vakıf olunan, daha kolay konuşulabilir bir yöre seçseydiniz.

Sonra Ayperi kız kardeşi kaçınca, onu bulmak için İstanbul'a kaçıyor.

Niye kardeşini bulmak için yemin ediyor, motivasyonu ne, açıkçası anlamadım.

Hadi İstanbul'a geldi diyelim, o şirkette, korkunç kötü patron varken, nasıl malzeme odasına yerleşiyor, anlamak mümkün değil.

Nevresim serilebilecek yatağı plazaya nasıl sokuyor?

Çiçekli pijama takımı giyebilecek kadar nasıl rahat davranıp yayılabiliyor?

Hiç mi kamera yok, hiç mi güvenlik yok?

İyi sıhhatte olsunlar der geçerim...

Asuman Dabak'a, yine bir garip, abartılı, karikatürden bozma karakter yazılmış ki pek bir sevimsiz.

Kaan kankasına "başım belada" diyor.

Kankası "sakın Su ayrı eve çıkmak istiyor deme" diye espri yapıyor ve bizim buna gülmemiz bekleniyor.

Patrona sunulan borsa analiz raporuna nasıl oluyorsa, bebeğin poposunun resimleri karışıyor.

Su'nun altını fotokopi makinesinde temizlemek de neyin kafası?

Hadi temizledi dedik, nasıl oluyor da yazdır tuşuna basılıyor?

Hadi basıldı dedik, çıktılar nasıl bakılmadan dosyaya konulup patrona veriliyor?  

Bu arada Ayperi sekiz aylık bebeğe, devamlı "kız gelsene buraya" deyip deyip durdu.

Bebek gelebilir kıvamda mı?

Değil.

O zaman Ayperi'nin zeka seviyesi düşük.

Bak işte bu olabilir.

Ayrıca Kaan'ın evinde nasıl oluyor da, yer sofrası oluyor.

Adam hayatını hazır yemekle, pizza ile sürdürüyor.

Ama Ayperi yerleşir yerleşmez yer sofrasını bulup, yufka açmaya başlıyor.

Ve bir Türk dizisinin olmazsa olmazı, tesadüfler...

Kaan'ın dedesi ile Ayperi'nin dedesi Kıbrıs döneminden arkadaş.

Yıllar sonra torunlarını evlendirmeye karar verirler.

Tesadüfe gel ki, Ayperi İstanbul'da önce Kaan'ın şirketinde çalışıyor sonra da bakıcı olarak Kaan'ın evine yerleşiyor.

Finalde de evi basan dedeye, Kaan Ayperi'yi karım diye tanıtıyor.

Açıkçası Ver Elini Aşk, üzerine çok da fazla cümle kurulacak bir dizi değil.

Yanlış tarihte yayına girmiş tipik bir yaz dizisi.

Doğru tarihte girseydi yürür  müydü?

Rahat bir güne konulsaydı evet yazı çıkarırdı.

Ancak Eylül sezonuna girdik ve dediğim gibi pek de şansı yok.

Bir aya kalmaz akıbeti belli olur.

********************************************************

Televizyon, sinema, yaşam, patiler, ilişkiler ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

********************************************************

Bana ulaşabileceğiniz linkler:

Bibaksana: http://www.bibaksana.com.tr/

Bibaksana facebook sayfası: https://www.facebook.com/bibaksanablog

Bibaksana instagram sayfası: https://www.instagram.com/bibaksanablog/

Bibaksana Twitter sayfası: https://twitter.com/bibaksanablog

Bibaksana Google+ sayfası: https://plus.google.com/+BibaksanaTrblog

Bibaksana pinterest sayfası: https://tr.pinterest.com/bibaksanablog/

Bibaksana linkedln sayfası: https://www.linkedin.com/in/bibaksanablog/

Bibaksana tumblr sayfası: https://www.tumblr.com/blog/bibaksana

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..