Benim bütün dualarım seninle...

Şu an KanalTÜRK'de Kürşat Başar'la isimli, son derece şık bir program izliyorum.

Şimdilerde yaşadığımız kanallardaki banalliğin en yoğun olduğu günlerde, kaliteye ve halis olana hasret kaldığımız oturma odalarımıza ay ışığı gibi hoş bir aydınlık kattı bu program...

24 Mayıs 2007 perşembe gecesi ve saat 23.14...

Program konukları eski müzik üstadlarından Özdemir Erdoğan, Berkant, Kamuran Akkor, Atilla Özdemiroğlu, Sezen Cumhur Önal...

Müziğin geldiği noktanın musiki değeri, söz kalitesi, duygu erozyonlarından aldıkları yaradan duyulan ısdırap sözlere dökülüyor, üzüntülü bir lisan ile.
Berkant'ın keman ve piyano eşliğinde söylediği şarkı ile yıllar öncesine götürüyor insanı ister istemez...

Benim bütün dualarım seninle,
Sen bir ömür mesut olasın diye,
Yalvarırım gündüz gece,
Hayalim gözlerinde,
Mesud olasın diye....

Kamuran AKKOR, mikrafonu devralarak:

Seviyor sevmiyor diye papatyalara soruyor,
seviyor sevmiyor diye hep kendini kandırıyor,
ya dertleniyor,
ya seviniyor,
seviyor,
sevmiyor diye hep kendini kandırıyor...

Diye başlıyor en eski eserlerinden birini okumaya...

Ardından konuya devem ediliyor, çok incitici bir konunun altı çiziliyor.

Şu günlerde gündemde olan Popstar yarışmalarında jürü olarak boy gösteren, kendini müzik ustası zanneden, nota bilgisinden uzak kişilerin, yarışmacıları, giyimi ve duruşları ile yerden yere vurmaları, birbirleri ile dalaştıkları zaman da düştükleri acıklı durum, yüzlerde acı bir tebessüm bırakarak anlatılıyordu.

Şöhreti taşımak, güzel olmak, güzel okumak ve de sanatçı kalabilmenin zarafeti üzerine, çok leziz bir sohbetle karşı karşıya olmanın sevincini yaşadım.

Özdemir Erdoğan, özellikle üzerine basa basa vurguladı. Sanatçı olmak demek, SANATI yaşamak demektir.

Teşekkürler KÜRŞAT BAŞAR.

Neredeyse ekranlara küstüğüm bir dönemde ilk kez keyifle bir program izledim.

Tüm Milliyet Blog yazarlarına, okurlarına ve de emeği geçenlere sonsuz güzellikler dileklerimle.