Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Benim güzel kızım...

Benim güzel kızım, güzel bebeğim. Ağlarken ben, göz yaşlarımı yalayan, minik ağlama sesleri çıkartan tatlı sığınağım. Kime kızarsam kızayım, kime üzülürsem üzüleyim ya da ne zaman mutluluktan veya heyecandan midemde balıklar, kalbimde kelebekler gezmeye başlasa, yatağıma yattığımda ayak ucumda bitiveren ve önceliğin kendisine ait olduğu hatırlatmak, hissettirmek için türlü sevimlilikler yapan dert ortağım.

O, her akşam işten eve geldiğimde, daha kapıyı açtığımda kapının eşiğinde hazır ola geçmiş beni bekliyor. Kapıyı kapatıp da ilk göz göze geldiğimiz anda, sanki ilk kez karşılaşmışız gibi başını yana eğip küçük bir miyavlama ile hoş geldin diyor. Ben çantamı bırakmak ve üzerime rahat bir şeyler giymek üzere odama giderken yanımda bana eşlik ediyor, sanki “hadi artık, üstünü başını değiştir de bir an önce benimle ilgilen” diyor.

Onu her gün gördüğüm için sanırım, yokluğunun nasıl bir şey olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bugün bir an aklımdan geçirdim, sonra fark ettim ki canım çok sıkkın ve ben keşke kızımı kucağıma alsam ve birlikte keyif yapsak diye geçiriyorum, yani canım sıkıldığında, üzgün olduğumda ona ihtiyaç duyuyorum. Peki ama neden O? Çünkü çıkarsız sevgisini biliyorum, bana muhtaç olduğunu ama ne olursa olsun karakterinden de asla ödün vermeyeceğini biliyorum. Onun canı istemiyorsa, ben ne kadar neşeli olursam olayım, onu seveceğim diye kucağıma alamam, o istemezse bir tek ben istiyorum diye oyun oynamaz benimle, halbuki ben mamasını vermezsem aç kalır, suyunu tazelemezsem susuz… Ama yine de “hayatı paylaşıyorsak çifte standart uygulamayı deneme bile, bir şey yapacaksak ikimiz de ortak karar alıp uygulamalıyız” diyor bana o kedi kadar aklıyla… O'nun sevgisine sonsuz güveniyorum.

Benim bütün dertlerimi, sorunlarımı, aşklarımı, mutluluklarımı biliyor ve hepsini bir sır gibi saklıyor, biliyorum deli misin nesin, o konuşamaz ki diyorsunuz, dili olsa böyle mi olur diyorsunuz; biliyorum, konuşabilme yetisi olsa lal olur yine susar, yoksa konuşamadığı için mi göz yaşlarımı yalıyor ben ağlarken, konuşamadığı için mi daha ben anahtarı deliğe sokarken kapı eşiğinde kokumu alıp da bekliyor ya da koskoca evde dilediği yerde miskinlik yapıp keyif çatabilecekken, uyku halimde, farkında olmadan tekmelenme veya irkilip de rahatsız edilme ihtimaline rağmen, konuşamadığı için mi ayak ucumda yatıyor.

Yaptığı bir haylazlıkta ya da ciddi bir yaramazlığında sesimi yükselttiğim için başını önüne eğip, kuyruğunu indirip tıpış tıpış odasına giderken o, bu durumun aynısını bir insanla yaşadığınızda ya karşılıklı söz dalaşı ya da kaşlarını size çatan birini görürsünüz karşınızda. Halbuki benim minik dert ortağım, benim kızgınlığımın geçmesini ve onun yanına gidip de barışmamı bekler.

Tatlı kızım, minik arkadaşım… Bugün şöyle bir düşündüm de bu ufaklık iyi ki var hayatımda… Elinizi uzattığınızda, patisini size uzatan bir dost edinin, hala tanışmadıysanız, en yakın arkadaşınızı henüz tanımamışsınız demektir.

 
Toplam blog
: 15
: 1692
Kayıt tarihi
: 14.06.10
 
 

1977 İzmit doğumlu,turizm sektöründe Türkiye'nin önde gelen firmalarında satış ve pazarlama konusund..