Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '07

 
Kategori
Siyaset
 

Benim türbanlı kadınlarım

Benim türbanlı kadınlarım
 

Benim türbanlı- örtülü arkadaşım, dostum var. Onların kırık hikayeleri, buruk gülümsemeleri, yaşanmış yaşanmamış aşkları, geride bıraktıkları, geleceğe taşımak istedikleri var.

Benim bu örtülü- türbanlı kadınlardan öğrendiklerim, onların benden öğrendikleri var. Ben onların pek çoğu için dara düşünce sığınılacak kişiyim. En gizli sırlarını paylaştılar benimle, en güzel şiirlerini ve en komik hallerini anlattılar.

Gündoğdu Mitingi'nde birlikteydik ikisiyle. Beraber salladık bayraklarımızı. Benimle aynı partiye oy verdiler. Her secdeye varışlarında ölmüşleriyle birlikte Atatürk'e de dua yolladılar.

Biri imam olan kocasını çok genç yaşta kaybetti. Üç çocuğuyla birlikte yapayalnız kaldı. Camiinin lojmanından camii cemaatinin "lojmana postu serdi" dedikoduları yüzünden süresi dolmadan çıktı. Beraber günlerce ev aradık. Ağladık. Memleketine dönmemekte ısrar etti. İki kızının geleceği için dönemezdi. "Beni okutmadılar, başımı kapayıp evde oturttular aynı şeyi kızlarımın yaşamasını istemiyorum" dedi. Burada kaldı.

Bir diğeri Diyarbakırlı... Çok genç yaşta aile baskısı yüzünden önce kapatılmış, ardından evlendirilmiş. Bir çocuk annesi. Kocası başkasına aşık olduğunu söyleyince boşanmışlar. Yeniden evlenip İzmir'e gelmiş yeni kocasıyla. Eşini sevip sevmediğini bilmiyor. Aşkın ne olduğunu da... Dizilere bakıp iç geçiriyor. Evin içinde o güzelim saçlarını her gün yeni bir şekle sokuyor. Küçük bir kız çocuğu sanki. "İyi ki erkek çocuk doğurmuşum" diyor. "Bir kızım olsaydı, benimle aynı kaderi yaşamasını istemezdim."

Bir başkası neşe kaynağı... Evde sıkılınca hop kapıda. Olmadı telefon, o da olmadı MSN'de... En küçüğümüz. 17 Ağustos depreminde ablasıyla birlikte İstanbul'da... Adapazarı'na döndüklerinde annesini, babasını, kardeşini veriyor toprağa. İki kardeş yapayalnız kalıyorlar. Birlikte sarıyorlar sarsıntının yaralarını. "Ama" diyor yeşil gözlerini kocaman açarak "O kadar hızla değişti ki her şey... " Rahat edemiyor iki kız yeni taşındıkları mahallede. Yollarını kesenler, sarkıntılık edenler, gece yarısı kapılarını çalanlar... Ablası bir gün çarşıya çıkıp, poşetlerle dönüyor eve. Poşetlerde örtüler. "Ertesi gün türbanlarımızla çıktık sokağa. Ne laf atan kaldı, ne yan bakan. Bir anda herkesin bacısı, kızı olduk. " Ablasının karşısına iyi bir aday çıkınca evleniyor. Vedat'ın tayini buraya çıkınca da İzmir'de kesişiyor yollarımız.. Vedat, kızların türbanlarını çıkarmasını istemiyor. "Biz böyle gördük " diyerek kestirip atıyor.

Baba, ağabey, koca, mahalleli... Kadınların türbanı en çok onların meselesi. Başörtüsü siyasi malzeme... Bugün isteseler de başörtülerini çıkarıp atamıyorlar. Kafalarında ki örtülerle dinlerinin, inançlarının, Allah'la ilişkilerinin ilintisi olmadığını biliyorlar. Ama öylesine sindirilip, bastırılmışlar ki...

Anlatmazdım bunları, ama olay giderek çirkinleşiyor. Ülke artık türbanlılar ve türbansızlar veya laikler ve Müslümanlar veyahut dinsizler ve dindarlar diye ikiye ayrılmak üzere. Bu uzun zamandır planlanan bir çalışma. Gazete sütunlarından, televizyon ekranlarından, cumhurbaşkanlığı tartışmalarından, her türlü miting alanından sokağa taştı. İki türbanlı kadın karşıdan gelen başı açık kadına düşman bakışları atıyor. İki başı açık kadın aynı mağazada bulunan türbanlı bir kadına iki laf sokma isteği ile yanıp tutuşuyor.

Oysa türban kadın meselesi değil. Kadınları kalıplara sokmayı her daim seven, onlar üzerinde ve üzerinden egemenlik kurmaya çalışan erkek hegemonyasının bir ürünü. Bakın yazan, çizen, konuşanlara hepsi erkek.

Kadınlar üzerinde ki tüm baskıları kaldırın bakalım kaç kadın atacak türbanını veya kaç kadın örtecek başını.

Bugün bu ülke için tehlike çanları çalıyor. Kadınların başı üzerinden siyaset yapılıyor. Benim sözüm tüm kadınlara başı açık veya kapalı tüm kadınlara ; sakın ola bu oyunun içine girmeyin. Kışkırtmalara kanmayın. Başkalarının düşüncelerini kafanızın üzerinde dolaştırmasına izin vermeyin. Sizin varlığınız üzerine siyaset yapanlara kanmayın. Unutmayalım ki ne şekilde, nasıl yaşıyorsak yaşayalım bu ülkede bir şeyler değişirse en büyük acıyı bizler, annelerimiz, bacılarımız ve kızlarımız çekecek.

Ve son olarak karşıdan gelen hemcinsinize gülümsemeyi unutmayın. O sizi anlayacaktır.

 
Toplam blog
: 8
: 567
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

1995 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirdim. 10 yıl boyunca İzmir'de aktif olarak g..