Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Berbat bir yazı örneği(!)

Berbat bir yazı örneği(!)
 

E, bu fena değil hani(!)


Bu kategoriyi ben açtım. Benim derdim kendimle… Amacım çeşitli yazı örnekleri vermek değil; edebiyatın en olmazı, en kötü örneklerini vermek. “Yeterince yok muydu?” derseniz, cevabım: “Olsun, maksat ne kadar kötü yazabiliyorum ona bakacağız.”

Herkes “en iyisine” koşuyor, ben de en kötüsünü denemek istiyorum.

İşte bir örnek size:

Farz edelim, sağlık üzerine yazıyor olayım.

...

Sağlık denince benim aklıma hemen beyaz bir elma geliyor.

Bu çağrışımın Adem ve Havva ikilisi ile bir ilişkisi var mı - yok mu hiç düşünmedim dersem, yalan olur. Havva’nın verdiği elma, kırmızı mıydı, beyaz mıydı, ekşi miydi, sulu muydu, hepsini merak ediyorum aslında. Hani Adem ısırırken, Havva onun ısırışından tahrik oldu mu, yoksa henüz diş fırçası icat edilmediği için Adem’in dişleri sapsarı mıydı, hiç bilmiyoruz! Bildiğimiz tek şey, Havva elma vermiş, bizimki de kanmış. Bence kanmaya hazırmış Adem. Elma değil de üzüm verse değişir miydi hikaye, sanmam…

Belki de o zamanlar sadece elmalar varmıştır meyve olarak. Belki henüz tamamlanmamıştır dünya gezegeni. Zavallılar. Her gün elma. Çekilir çile olmasa gerek.

Şimdi o beyaz elmayı alacaksın eline. Sapından tutup, yoyo çevirir gibi çevirecek ve kopardığın sapı doğruca çöpe atacaksın.

Tabi çöp kovası ağzına kadar tıka basa dolu ise, açık ağızdan içeriye doğru ittireceksin, aman dikkat elin içerideki kokuşmuş çöplere değmeye. Malum her türlü mikroplar, mikro organizmalar oralarda eğleşirler. Niye dersen, besin bol kardeşim. Onlara göre, orası sağlıklı.

Sağlık bu, şakaya gelir yanı yok ki. Mesela, at klorakın içine bir tutam çöp, sen duymazsın ama, ciyak ciyak sesler yayılır evrene onca mikro organizmadan. E, senin kulağın ancak 20 Hz ile 20 Khz arasını duyabiliyor, ya alttakiler ve üsttekiler? Kısaca, basit bir temizlik malzemesiyle bile, gündelik hayatta, pis bir katil olmak işten bile değildir.

Sapından ayırdığın beyaz elmayı muslukta gıcır gıcır yıkıyorsun. Şöyle iyicene ovuşturarak. Sonra da sıkıyorsun desem, komik olur di mi? Hani var ya bir fıkrada:

Küçük çocuğun biri çeşme başında kediyi yıkıyormuş. Yoldan geçen bir amca, “öldüreceksin O’lum kediyi” demiş.

Bu amcalar da başa bela ha! Durduk yere çıkıp geliyorlar bir masalın veya fıkranın ortasına. Daha geçenlerde bir amca küçük bir kıza musallat olmuş, şeker vereceğim diye. “Hayır, amca” demiş kızcağız ama dinler mi, amca manyak, dinlememiş.

Fakat fıkradaki amca kötü niyetli değil. O çocuğu uyarmak istemiş, şakır şakır suyun altında uyuz olmuş kediye acımış olsa gerek. Neyse, bu iyi niyetli, hayvan sever amca, akşamüzeri dönerken bir de ne görsün? Bizim şımarık velet hüngür hüngür ağlıyor. “Ne oldu evladım” diye sormuş. “Kedim öldü amca” cevabını alınca; “E, ben sana dedim ama öldüreceksin kediyi” diyerek bilmiş bir cevap vermiş. Afacan yemkirerek (içini çekerek) “Yıkarken ölmedi ki, sıkarken öldü” demiş. İşte o hesap ben de elmayı sıkın desem, tuhaf olurdu de mi?

De tabi. Hangi de? Kanallardan biri işte! Reklam kanalı bunlar. Hem o, hem de diğerleri. Reyting uğruna yapmayacakları yok. Birbirini hiç tanımayan insancıkları bile evlendiriyorlar. Hiç soruyorlar mı, hani senin sağlık raporun, hani senin iş görür evrakın nerede diye? Sahi “iş görür” evrakı diye bir şey var mı? Ben de bilmiyorum, uydurdum, ama tam yerine denk geldi sanırım. Neyse, bırakalım şimdi iş görürlüğü de biz sağlık raporuna bakalım.

Harbiden hiç sormuyorlar, nerde senin sağlık raporun diye. Üç kere, beş kere evlendim boşandım ya da öldü gitti, diyor adam. Ne bilelim hangi hastalığı kaptı öncekilerden? Ya AİDS ise mesela? Yahut başka bir hastalık. Haydi bırak onları, ya gözle görülmez bir hastalığı varsa? Mesela geceleri değişiyorsa? Ruh hastasıysa mesela? De mi?

De tabii. Hangi de? Kanallardan biri işte. Reklam aldım kardeşim acık para kazanalım di mi? Hep haybeye de yazılmaz ki bu n.mussuz(!)

Sonra, o iyice yıkadığınız elmayı, hiç kurulamadan silkeliyorsunuz. “Halı mı kardeşim bu silkelenecek?” dediğinizi duyuyorum, sakın arkamdan laf etmeye kalkmayın! Alla alla ya! Halı gibi mi dedim ben? Şöyle lavaboya doğru sallayacaksın işte. Daha demin kurulandı o lavabonun etrafı! Pih Allah kahretsin, mahvettin be!

Neyse, yiyelim artık şu beyaz elmayı değil mi?

Buyurun afiyet olsun.

Gördünüz mü?

Ne kadar berbat bir yazı oldu! Konu bütünlüğü sıfır! Bir konudan ötekine atlama becerisi; sıfır! Tertip düzen, sıfır!

İşte ben bu tip yazılardan nefret ediyorum! Bunun bir de hiç gırgır şamatası olmayanını düşünün! Iğğğğ! “Kızıla Boyalı Saçlar” diye bir kitap almıştım, te rahmetli Ecevit zamanında. Zaten o önermişti. Nur içinde yat e mi? Hiç sevmedim ben o kitabı. Neydi öyle o ya? Yolda yürüyen bir Yorgi var diyelim, len yedi sülalesini anlatıyor yazar, bir süre sonra karıştırmaya başlıyorsun, kim kimin kuzeniydi, hangi şehirde öteki berikini yolmuştu diye. Kitabın yarısına geliyorsun, Yorgi hala aynı yolda, bütün bunları kafasından geçiriyormuş meğer.

İtiraf ediyorum, o kitabı bitiremedim ben. Kütüphanenin en görünmez yerine sakladım. Vicdan azabı gibi gözüme çarpıp durmasın diye.

Yeterince berbat mı, siz onu söyleyin.

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..