Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '10

 
Kategori
Spor
 

Beşiktaş hücum futbolu mu oynuyor?

Beşiktaş hücum futbolu mu oynuyor?
 

Guti’nin transferinin kesinleştiği günlerde burada bir başlık atmış, benzetmede bulunmuş; Beşiktaş’ın Fenerbahçelileşmeye başlamış olduğunu konuşmuştuk. Burada asıl vurgu Beşiktaş’ın transfer stratejisi üzerineydi ancak bunun takımın genel karakterine yansıyacağı ile ilgili yorumu ertelemiş, sezonun genel seyrini beklemeyi tercih etmiştik.

Beşiktaş, alt sıralarda bulunan ve lige tutunmaya çalışan takımlara puanlar dağıtmaya devam ediyor. Geçen hafta Sivasspor karşısında nasıl bir galibiyet alındığı ortadadır. Bu karşılaşmada da Kasımpaşa iki puanı kaybeden taraf oldu. Maçın başından sonuna kadar oyunun bütün kontrolünü ellerinde bulundurdular; kalecilerini saymazsak topu hiç şişirmeden, geçen seneyi andıran bir futbol oynamayı tercih ettiler.

Sezonun 11. haftası tamamlandı. Demek ki ortada kazanılması gereken 33 puan var; Beşiktaş’ın 17 puan toplayabildiği göz önünde bulundurulursa 16 puan kaybetmiş olduğunu matematiksel olarak görüyoruz. Bunun karşılığı da %50’lik bir performanstır. Şampiyonluk mücadelesi yapan takımlar iki maçtan birini kazanma periyoduyla başarıya ulaşamazlar. Daha fazla şey yapmak zorundadırlar.

Beşiktaş sahada daha başka şey yapabiliyor mu?

Açıkçası ligin en fazla gol yiyen ve pozisyon veren, rakip oyuncularının gol atmaktan vazgeçtikleri için kalesinde daha fazla gol görmekten kurtulan takım durumundaki Kasımpaşa karşısında olgun, bilinçli, taktiksel tek bir atak gerçekleştirememiş olması Beşiktaş’ın bir süredir futboldan uzaklaştığının en temel göstergelerindendir.

Kuşkusuz bu düşüşün maddi nedenleri de var.

Bir kere Beşiktaş’ın sezonu çok erken açması ve buna bağlı olarak form tutması ister istemez kırılma noktası, düşüş yaratmaktadır. Üst üste gelen sakatlıklar da takım içi senkronizasyonu bozmuştur. Zaten Schuster de bu süreci beklediğini söylemiştir. Ancak bunun bir aydan fazla bir zaman dilimine yayılacağını muhtemelen kendisi de tahmin edememiştir.

Beşiktaş’ın bu futbolcu kadrosuyla daha iyi oynadığı zamanları gördüğümüz için bu düşüşten sonra yeniden aynı çizgiye tekrardan yükselebileceğini de beklemeliyiz.

Kasımpaşa maçı özelinde Beşiktaş’ın maça ağırlığını koymamasının nedenlerine gelebilirsek; bir kere üst üste gelen başarısız sonuçlar, yenen basit goller ister istemez teknik adamda olsun, takımın genelinde olsun bir şartlı refleks yaratmış; Beşiktaş ileri çıkmıyor.

Ligin ilk haftalarında Schuster’in oyunu hep rakip alanda oynadığını tartışıyorduk. Defans orta sahaya yaklaştığı için sanki ofsayt taktiği yapıyormuş izlenimi veriyordu. Bir süre sonra rakipler bu boşluğu görüp, defansın arkasına uzun toplarla sarkınca puan kayıplarına neden olan goller yenmeye başlandı. Son birkaç maçtır Beşiktaş’ın geri dörtlüsü orta sahaya bile yaklaşmıyor. Hatta Aurelio veya o bölgede kim oynuyorsa orta saha yuvarlağının gerisine kadar geldiğini en fazla da o yuvarlağın rakip takımın tarafındaki sınırına kadar çıkabildiğini görebiliyoruz. Böylece ortaya bütün sahaya yayılmış bir takım görüntüsü çıkıyor. Kasımpaşalı oyuncular Beşiktaşlı futbolcuların aralarındaki bu geniş boşluklara girerek etkili oldular.

Schuster geçen sene Rijkaard’ın yaptığı hatayı tekrarlıyor. Kendi bildiği gibi oynamak yerine rakiplerinin zafiyetlerinden yararlanmasını engellemeye çalışıyor. Öyle olunca da ortaya böylesi bir karmaşa çıkıyor. Sezonun ilk maçlarında Beşiktaş’ın kalabalık hücumcu görüntüsünün yerinde şimdi yeller esiyor. Guti yalnız, Quaresma tek başına, Bobo rakip defansın içinde kaybolmuş şekilde oynamaya çalışıyor.

Beşiktaş gollerini direkt şutlarla değil de bir şekilde rakibe çarpıp karambol yaratan kaleciyi yanıltan pozisyonlarla bulabiliyor.

Beşiktaş hücumunu kalabalıklaştırıp, zenginleştirmezse bu sıkıntıları artarak devam edebilir. Üstelik gösterişli transferler ve göze hoş gelen futbolun yarattığı kamuoyunun Beşiktaş’a verdiği destek de son bulabilir.

Çünkü Beşiktaş’ın puan kaybediyor olmasından çok daha önemlisi o puanları hak ederek ve kötü oynayarak kaybediyor olmasıdır.

Allen Iverson transferi basketbolumuz açısından çok önemlidir.

Dünyanın her köşesinde hayranı olan bir oyuncunun Türkiye’de basketbol oynaması ülkemize olan ilgiyi de arttıracaktır. Ayrıca basketbola gönül vermiş gençlerimize de ilham kaynağı olacaktır. Beşiktaş yönetimini bu transferi gerçekleştirmiş olduğu için kutluyoruz.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..