Beyin göçünün nedeni türbanmış, Türkler asimile olmamalıymış

Başbakan cenaze için gittiği Alamanya’da yine esip gürlemiş.

Kızlarımız türban yüzünden ülkesinde okuyamıyor , beyin göçü oluyor , türbanda sonuna kadar gideceğiz,

Ey Türkler sakın asimile olmayın , biz gerekirse size Türkiye’den imam ve öğretmen gönderiz. Batı’dan ahlaksızlık aldık dedim , soruyorlar neymiş aldıklarımız diye, e onu da sen bul kardeşim, akıl vermek bedava değil.

Bu sözleri irdelemeye nereden bağlıyacağımı bilemiyorum.

Önce bu üslup ve tonlamanın kültürümüzde olan ölüye ve cenazeye saygıya pek uymadığını söyleyeyim.

Beyin göçünün nedeninin türban olduğu önermesi ise kendi içinde bile tutarsız. Öncelikle türban yüzünden yurtdışında okumak zorunda kalan , parası olan “ şanslı azınlığın “ sayısı son derece küçük.İkinci olarak Türkiye’deki özel üniversitelerin büyük bölümünde türban serbest , inanmayan Gül’ün kızının Bilkent’ten mezuniyet fotoğraflarına baksın.

Yani parası olan türbanlı olan zaten bir şekilde Türkiye’de veya dışarıda okuyor , olan parası olmayana oluyor ki bunların % 1 i bile teşkil etmediği biliniyor.

Son olarak beyin göçü kavramı yurtdışında öğrenim görmeyi ifade etmez , önemli olan yurtdışında eğitim alındıktan sonra ne yapıldığıdır. Aldığın eğitim ile gelip ülkende çalışırsan beyin göçü değil , bilgi transferidir. Eğer o ülkede kalıp, eğitin gördüğün alanda çalışmaya başlarsan “ beyin göçünden” bahsedilebilir.

Ereklerin türban sorunu olmadığına göre bu konuda da başbakan ve AKP nin ileri gelenlerinin kız çocuklarının ne yaptığına bakalım isterseniz referans olarak.

Başbakanın yurtdışında “ bursla” okuyan kızları yurda dönüp hayırlı izdivaçlar yapıp ev kadını oldular.

Gül’ün kızı ve Erbakan’ın kızları da evlerinin kadını olmayı seçtiler hiç çalışma hayatına atılmadan . Cemil Çiçek ve Binali Yıldırımın Türkiye’de okuyan kızları da aynı şekilde genç yaşta evlenip evlerinin kadını oldular.

Yani aslında beyin göçü falan yok, yurtdışına giden kızlar okul biter bitmez geliyor, aldığı eğitimi pratiğe geçirmeden , evlenip , evlerinin kadını oluyor.

Yani başbakan’ın şikayet edebileceği tek konu “ ev kadınlarımıza yüksek öğrenim veremiyoruz “ olabilirdi . Başbakan ülkemizin en önemli sorunu olan ve beyin göçünün esas nedeni "işsizliği "yine es geçip türbanı ön plana çıkarmış oldu.

Başbakanın ikinci cümlesinde “ asimile” den kast ettiği ne bilmiyorum ama cümlenin bütünü okunca çıkardığım şey şu ; Türkler sakın Almanlarla kaynaşmayın , fazla etkileşimde bulunmayın , kendi küçük mahallerinizde , eskiden bildiğiniz gibi yaşayın maazallah batının ahlaksızlıklarına bulaşırsınız. Eğitim için Almanca öğrenmeniz gerekmesin diye biz gerekirse Türkiye’den öğretmen göndeririz.

Almanya’ya gittiğimde 2-3 keline dışında Almanca öğrenmeden yıllarca yaşan ve zorunlu olmadıkça Türk mahallesi dışına çıkmadan yaşan insanları görünce önce şaşırmıştım. Bu günlük hayatı kolaylaştırsa da uzun vade de Türk toplumuna çok şey kaybettiriyor. Yaşadığı topluma kaynaşarak , entegre olacak insanlar sistem dışı kalıyor. Entegre olmadığı, karşı tarafla ilişki kurmadığı için “Alaman “lar tarafından diğerleri olarak görülüp daha da dışlanıyor.

Sonuçta da yurtdışındaki “ Türk” imajı yerlerde sürünürken sayısına oranla son derece düşük politik ve ekonomik etkinliğe sahip bir “ göçmen azınlık” yaşıyor yurtdışında.

Başbakanın geldiği “ milli görüş “ tabanından çıkan Kombasan ve Yimpaş gibi bir dolu “İslami holdingin" bu kitleden beslendiği ve büyüdüğü göz önüne alırsak ve bu insanların kime oy verdiğini düşünürsek başbakanın niye “ asmile “ olmayın dediğini daha iyi anlıyorum.

Yani konunun aslında “asimile olmamak “ değil tamamen parasal ve siyasal olduğu ortaya çıkıyor.

Geriye ise yurtdışında imajımız olarak cenaze evi adabına yakışmayan “ Kasımpaşa” üslubuyla söylenmiş siyasi bir demeç kalıyor.