Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '14

 
Kategori
Spor
 

Biçare Fatih Terim

2016 eleme grubunda bilindiği gibi üçüncü bile olsanız turnuvaya gitmek için play off oynama şansınız oluyor. İkinciler direkt katılıyor.

Kısaca Avrupa Şampiyonasına gitmeyeni dövüyorlar!

Kuralar çekildiğinde İzlanda, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Letonya ve Kazakistan ülkeleriyle aynı gruba düşünce Hollanda'nın ardından "en kötü ihtimalle ikinci olmayı" defterimize yazmıştık. 

Ancak grupta üçüncü maçların sonunda öyle bir tablo oluştu ki İzlanda iç, Çek Cumhuriyeti de dış sahada bu performansı segilemeyi sürdürürlerse görünen Türkiye Hollanda ile üçüncülük mücadelesi yapacak; tabii Letonya ve Kazakistan'ı geçebilirse... 

Son 20 yıllık eleme grupları mücadelesinin en sıkıntılı ve sorunlu dönemini yaşıyoruz. 

Üstelik sportif sorunların ötesinde bir de ortada Fatih Terim fenomeni var. 

Öyle bir hal aldı ki Milli Takımı nasıl, ne şekilde destekleyeceğimiz, bunu yaparken aynı zamanda nelere katlanacağımız birbirinin içine girdi. 

Fatih Terim bir taraftan her fırsatta yüzümüze ülkemizdeki bütün başarıların gerisinde kendi naçizane varlığı olduğunu vururken; diğer taraftan başarı için herkesin elini taşın altına atmaya çağırarak ilginç bir korporatizm uyguluyor. 

Bunu yaparken de 5 yıllık gazeteciye bile ders vermekten geri kalmıyor. 

Başarısızlıkta hemen herkesin sorumluluğu varken, başarıda sadece Fatih Terim varlığının ön plana bu kadar çıktığı karmaşık duygular yaratan bir sürecin içinden geçiyoruz. 

Her başarısızlığın ardından kadere yapılan göndermeler; "Bu seferki hepsinden daha tesadüf" çok daha anlamlı hale geliyor. 

Bir taraftan "oyuncularda heyecan göremiyorum" sorusuna "oyuncularıma o konuda toz kondurmayacağım" mesajını verirken; diğer taraftan "burada bir grubu ve ülkeyi, Türk bayrağının altında toplamaya çalışıyoruz. Muhakkak ki herkesin kulübü çok önemli ama burası en önemli ve en üst olmalı. Birtakım şeylerimiz eksik. Futbolu daha düşünen, milli takımı daha çok en üst seviyeye koyan bir yaklaşım olması lazım" yorumuyla devam etmek aslında kafaların ne kadar çelişkilerle dolu olduğunu net olarak ortaya koyuyor. 

Kısacası daha sorunun ne merkezde olduğunda dahi ortak bir akla sahip değiliz. 

Başarısızlığın sebebi ülke olarak Milli Takıma sahip çıkamayışımız mı? Maçlara gidemeyişimiz mi? 

Bir dönem Mustafa Denizli'nin açıklamalarıyla gündem yapan "içimizdeki İrlandalılar, Çekler, Letonyalılar, Hollandalılar" mı? 

Medyadaki hastalar mı? 

Yoksa kulüp takımlarını daha çok önemseyen gönülsüz futbolcular mı? 

Ve bütün bunlarla tek başına mücadele etmeye çalışan tek sorumlu biçare Fatih Terim mi? 

Bir milli takımın başarısı ne zaman devşirme bir oyuncunun ruh haline veya onun medyaya yansıyan polemiğe endekslenir oldu ki? 

Mesela Bilal Kısa'nın 31 yaşında 6 defa milli olması medyanın tuhaf hastalığından çok daha hastalıklı ve sağlıksız bir durum değil mi? 

Hamit oyuna girerken, Fatih Terim'in Arda'yı yanına çağırması, o sırada Arda'nın kaptanlık pazubandını çıkarması ve Hamit'e vermesi, sobra Hamit'in onu tekrar Arda'ya vermesi sırasında yaşanan karışıklık herşeyin ne kadar dağınık olduğunu göstermiyor mu? 

"Sizin derdiniz ve kafanız nerede?" sorusunu sordurmuyor mu? 

Ya maçı yorumlayan Fatih Altaylı seçimi? Bütün bu süreçlerin üzerine çilek gibi konmuyor mu? 

Fatih Terim'den sonra sırada kimler var? 

Mehmet Baransu, Ahmet Altan, Rasim Ozan Kütahyalı... 

Hangimiz daha biçareyiz? 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..