Bildiğim tek şey

"Bildiğim tek şey..." der Sokrates "...birşey bilmediğimdir."

Girmek istediğimiz Avrupa Birliği'nin temelleri kuşkusuz antik Yunan ve antik Roma medeniyetlerine dayanır. Avrupa, ortaçağın skolastik düşünce tarzını, Rönesans sayesinde, antik Yunan ve Roma medeniyetlerine köprü kurarak, aşabildi ve bugünlere gelebildi.

Kuşkusuz bu medeniyetler, Avrupa devletlerine çok şey kattı. Rönesans ile yeniden doğan Avrupa devletleri, aslında bir fikir birliğidir. Hani "aklın yolu birdir" derler ya, işte bu cümlenin doğruluğunu ispat edercesine, yolun sonundaki yerin Avrupa olduğunu bize gösterdiler.

Bunun dışında, bir "değerler birliğidir" Avrupa Birliği. Eğer aynı değerleri paylaşıyorsanız kuşkusuz buraya kabul edilmeniz bir o kadar da kolaylaşacaktır. Bu değerlerin ise Sokrates, Voltaire gibi kişilerce oluştuğu açıktır. Bir Avrupalı, seninle aynı fikri savunmayabilir, ama söz söyleme hakkını sonuna kadar savunur.(Voltaire)

Şüphesiz ki, ülkemizin Voltaire'in bu sözünü uygulanması için uzun bir yol vardır. Aynı yol, Sokrates'in sözü için de geçerlidir, çünkü ülkemiz ne yazık ki, asla bildiği tek bir şeyin birşey bilmediğini savunacak duruma gelememiştir.

Örneğin yolda birisine bir adres sorsanız, ve onun söylediği yere gittiğinizde, sizin adresle uyuşmayan bir yer olduğunu görebilirsiniz. Ve sonra düşünürsünüz ki, adres sorduğunuz kişi, niçin adresi bilmediği halde size "hayali" bir adres açıklamıştır? Eğer bilmiyordu ise, kısaca "Bilmiyorum" da diyebilirdi. Kimbilir, belki de birkaç saniye de olsa "adam yerine konmanın" zevkini mi yaşamak istedi, bilinmez.

Dolayısıyla, insanımızın, bir şey bilmese dahi, biliyor gibi gözükmesi mantalitesi ile bildiğin tekşeyin birşey bilmediği mantalitesi arasında dağlar kadar farktır. Bu yüzden de, Sokrates'in bu sözünü, Türkiye şartlarına uyarlarsak

"Bildiğim tek şey, birşey bilmesem dahi biliyor görünmemdir" şeklinde çevirirsek yanlış olmaz sanırım.