Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bilgenin I. sırrı - denizle tepenin amansız savaşı...

Bilgenin I. sırrı - denizle tepenin amansız savaşı...
 

Dalgaların azmi… Daha önce hiç kayaların üzerine çıkıp denizin sesini dinlediniz mi? Nasıl da kendine özgü bestelediği şarkıyı çalmaya devam eder, azimle. Ne şarkısından ne de kayalara söylediği sözlerden bıkıp vazgeçer. Deniz, sadece kendi şarkısını icra etmekle meşguldür. Tüm dünya yıkılsa onun umurunda bile değildir. Azimle kendi bestesini kayalara dinletmeye uğraşır. Gece gündüz, yaz kış dört mevsim azminden hiç bir şey kaybetmeden devamlı çalışır çalışır çalışır...
Uzayıp giden kumsalda tüm insanlar bir yer kapmış, güneşlenip denize giriyorlardı. Arkada dalgaların sesini bastırmayan bir Sezen Aksu şarkısı çalışıyordu. Yaz bitmeden… Sahilin bitimindeki tepe dikkatimi çekti. Denize bakan yüzü çok sarptı. Sanki dünyanın bütün yükü, denize bakan yüzünü nakış gibi işleyerek kırış kırış yapmıştı. Kalabalıktan sıyrılıp sahilin sonundaki tepeye doğru yürümeye başladım. Güneş batmak üzere göz kırpıyordu.

Dalgaların kumsala vurduğu ve minicik birer kum tanesi hale getirdiği tepenin, taşların üzerine basarak tepeye doğru ilerliyordum. Bir zamanlar bu ıslak kum taneleri de tıpkı yaklaştığım tepe gibi kocamandı. Ama şimdi ayaklarımı gıdıklayan birer kum tanesi olmuş denizin şarkısında dalgalarla ritim tutuyorlardı. Yaklaştıkça tepenin denize bakan o sarp tarafı güneş ışınlarının altında insan yüzüne benziyordu. Burnu biraz kemerli, yanakları ve gözlerinin etrafı kırışıklarla dolu bir insan yüzü. Ama bir o kadarda bilgili ve tecrübeli görünüyordu. Halinden memnun dalgaların şarkısına eşlik ediyordu sanki. Elleri olan kum tanelerinin ritim tutması, onun içinden kopup gelen duyguları anlatıyordu denize... Yaklaşınca aniden tepe ile denizin nasıl amansızca savaştıklarını fark ettim. Aslında dinlediğim tüm bu ahenkli müzik bir savaşın gürültüsünden başka bir şey değildi. Dalgaların nasılda hırsla tepeden koparıp içine aldığı o kocaman kaya parçalarını azimle dövdüğünü gördüm. Hiç istemeseler de tepenin elleri olan kum taneleri ritme ayak uydurarak her kopan parça için ağlıyorlardı sanki. Hem de hüngür hüngür... Uzaktan baktığımda denizle tepenin şarkısının ahenkle nasılda devam ettiğine hayran olmuşken, şimdi denizle tepenin savaşının şokuna ve gürültüsüne tanık oluyordum. Hiç bir şey göründüğü gibi olmuyordu. Denizin esir aldığı kopan kaya parçalarından birinin üstüne oturup batmakta olan güneşe baktım. Seneye tekrar geldiğimde üzerine oturduğum bu kaya parçası belki de burada olmayacak ve dalgalara ritim tutan kum tanelerine katılacaktı. İçimi aniden bir hüzün kapladı. Kızarmaya başlayan güneşle içimde aniden bir kızgınlık ve HIRS oluşuverdi. İçimden denize “RAHAT BIRAK BU TEPEYİ” diye haykırmak, gerekirse onunla savaşmak geliyordu. O anda tepenin gülümseyerek bana doğru yüzünü çevirdiğini gördüm. Anlayamadım! Nasıl bu derece mutlu ve huzurlu olabilirdi?! Deniz hiç durmadan azimle onu yok etmek için dalgalarıyla döverken.

-"Sakin ol insançocuğu" , dedi.
-“ Korkma! Üzerinde oturduğun parçam seneye de burada seni bekliyor olacak. Hatta takip eden bir kaç yıl boyunca da... Ta ki bir insançocuğu gelip beni ve parçalarımı kendi isteğine göre değiştirip harab edene kadar…”
-Nasıl?, diye sordum.
-“Hala fark etmedin değil mi?”, dedi. “Aslında ben ve deniz senin uzaktan gördüğün gibi birbirimiz için varız. Birlikte sizler için bu güzel şarkıları besteliyoruz. İkimizde bu şarkılardan zevk alıyoruz. Birlikte bir şeyler paylaşmak iki taraftanda bir şeyler koparır elbette. Ama sen ileriki yıllarda tekrar geldiğinde üzerinde oturduğun kayayı kaybetmemek için denize hırsla kızdın! HIRSINA hiçbir zaman yenilmemelisin! Eğer hayat hikâyeni diğer insançocukları ile paylaşmak istiyorsan” dedi.

Bir anda kendime geldim ve denize baktım. Şaşırmaktan kendimi alamıyordum. Batan güneşin kızıllığında denizdeki ışıltılar sanki birer el olmuş, tepenin üzerine yansıyan yüzünü avuçlarının içine almış, okşuyordu. Gerçekten de deniz ve tepe iyi birer arkadaştılar, ama ben insançocuğu yine, her zamanki gibi hırsla ilk önce kendimi düşünmüştüm. Bir anda tek dileğim seneye yine aynı kayanın üzerinde oturup güneş batımını seyretmek oluvermişti. Evet, tek amacım kendimi mutlu etmekti! Ama bu yaşlı ve biricik dünyamızın anlamını, değerini fark edemiyordum. Deniz ile tepenin arkadaşlığını daha fazla bozmamak için yavaş yavaş oturduğum yerden kalktım. Kulaklarımda birlikte icra ettikleri şarkıları, gözlerimde yüzü avuçlarının arasında birbirlerini seven deniz ile tepeyi baş başa bıraktım. İçimden ne kadar dengeye ve içtenliğe dayalı, muhteşem bir birliktelik diye geçirdim.
İnsançocuğu ne zaman hırsını azme dönüştürdün, işte o anda tüm dünya ve evren seninle arkadaş olacak. Ne zaman sence? Dünyamızın zamanı kalmadı artık… Acele et… Köklerinden tekrar doğmak istiyorsan bilgenin seninle paylaştığı ilk sır, hırsını unutup AZMİNE sarılmak…

Sonsuz…

 
Toplam blog
: 4
: 365
Kayıt tarihi
: 17.01.07
 
 

1992 yılında Maltepe Askeri Lisesi'ne girdim ve 1996 yılında Kara Harp Okulu'ndan ayrıldım. Aynı yıl..