Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '21

 
Kategori
Kitap
 

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Azrail ile bir anlaşmamız var, bir gün gelecek ve yanına beni de alıp gidecek. Aslında hepimiz için böyle bu. Tren raylarında yürürsünüz, trenin geleceğini biliyorsunuz ama henüz görünürde yok ve siz yürümeye devam edersiniz. Hayat aslında tam olarak böyle. Her gün o raylarda bir adım atıyoruz, ve tren gelene kadar devam ediyoruz. Peki ya trenin geleceği zamanı bilsek nasıl olur? O zaman bilerek nasıl yürünür, sürekli arkana bakarak, her adımında dönüp trenin gelip gelmediğine bakmak. Işte kitaptaki kahraman böyleydi. Her adımında gözü arkasında...

Öncelikle onsoze bayildigimi söylemeliyim. Normalde kitapların onsozlerini okumam, cabuk sıkılıyorum. Ama kitabı hediye eden sevgili dostumun ricası üzerine okudum..Keşke tüm kitap aynı üslupla yazilsaymis. Neyse ki geri kalan kısmı da pişman etmedi.

Peki bu kitap ne anlatıyor? Idama mahkum edilmiş bir adamin gözünden hayata baktim bir kaç günlüğüne. Ilk olarak şunu söylemeliyim. Kanser hastasi olan bir arkadaşıma, o anki  sohbetin derinliğine dalıp sacma sapan bir kaç dertten bahsetme gafletinde bulunmuştum. Beni sakince dinledi, zaten kısaydı konuşmam. Sonra Bu anlattıkların o kadar boş, o kadar önemsiz geliyor ki bana dedi. Aslında küçümsediği dertlerim degildi. Beni yermek ya da bana mi anlatıyorsun demek de istemedi. Tek istediği benim analttigim o dertlerime sahip olabilmekti. Sadece onlara. Bir daha hiç dertlesmedim o arkadaşımla. Zaten vaktimiz de olmadi pek fazla. Neden anlattım bu kısa aniyi?  O gün o arkadasimin gözünden gordum dünyayı. Sanirim bugün bitirdigim bu kitaptaki karakter ile aynı gözlere sahipti. Evet evet, kesinlikle aynı gözlerdi. Dünyanın sacma sapan dertleri, hatta idam mahkumunu taşıyan bir at arabası kullanıcısının döktüğü tütüne dertlenip veryansın etmesinin tam ortasında kaybolmuş bir adam. Yüz ifadesini bile gözümde canlandirabiliyorum. Ölüyorum ben, Ö-LÜ-YO-RUM.. Bir kaç gün sonra ölecek birinin umrunda olur mu hiç fani dünya, peki yağan yağmur, ya da idam alanındaki çamur. Olmaz. Olamaz.

Bugün ölecek bir adam, sac telinin demir parmaklarını kesebilecegi fikrine sahip olabilir. Zaman-ı olsa deneyebilir bile. Çaresizlik insanı yaratıcı yapabiliyor. Umut ise bazen delirtebiliyor. Ölüm saatini bekleyen bir adam ne yaşayabilir, ne hissedebilir bu gayet güzel işlenmiş kitapta. Okudum her kitaptaki karakterle empati kuran ben, yine dozunu kaçırmış olmalıyım ki 30 lü sayfalardan sonra kalbim sıkışmaya başladı. Ben karakter kadar sakin kalamadım. Ama o kabullenmişti her şeyi. En azından dakikalar kala kabul edebilmesi için gerçekçi nedenlere sahip oldu. Kizi!

Dostlarım kız çocuklarına meftun oldugumu bilirler. Bir iki sene önce Azraili yan koltuğunda ağırlamış olan ben, o günden beri hiç korkmamışken ölümden, sanirim meftun olduğum bir kız çocuğu bu korkuyu hissettirdi bana. Ölümüne dakikalar kalan  bir adamı mutlu edebilecek yegane canlı, o adamın bir an önce ölmeyi isteme sebebi olabilir. Hepimizin vardır böyle sevdikleri öyle değil mi? Onun sevdiği ise kızıydı. Spoiler vermek istemiyirum ama okuyanlar ne demek istedigimi çok iyi anlayacaklardir.

Bir de olayın idam cezası olmalı mi tartışması var. Bence bunu düşündürten vicdan, her insanda var olur ise, idam cezası olmalı mi, olmamalı mi tartışmasını gerektirecek suçlar olmayacaktır..

Velhasılı kelam, kitabı hem konusu hem de üslubu ile çok beğendim. Aslında bir kaç gün üzerinde düşünüp öyle bir inceleme yazmak isterdim ama, sıcağı sıcağına yazmak daha mantıklı geldi. Sorun değil, simdi kendimle başbaşa kalıp düşünecek çok vaktim var. Son olarak Sevgili dostuma bu anlamlı hediyesi için çok teşekkür ediyorum. Senin tahmin ettiğin ya da benim icin gerçekleşmesini istediğin amaca hizmet etti mi bilmiyorum. Ama iyi geldi. Bana verdiğin hediye, içerdiği anlam itibariyle benim icin bir kitaptan çok daha fazlası. Teşekkür ederim hersey icin.

 
Toplam blog
: 21
: 57
Kayıt tarihi
: 29.01.21
 
 

Işığa muhtaç bir gölge ..