Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '09

 
Kategori
Öykü
 

Bir kadın, bir sevda, bir çocuk ve ölüm

Bir kadın, bir sevda, bir çocuk ve ölüm
 

Kızlar kalkın sesinizi duyurun GÜLDÜNYA'YA


Kadınlar erkek şiddetine karşı Güldünya şarkılarını söylediler.

Behzat Gerçeker yönetimindeki Enbe orkestrası eşliğinde Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Aynur, Aylin Aslım, Şebnem Ferah, Şevval Sam, Rojin, Zuhal Olcay, Ayten Alpman, Nilüfer, Nazan Öncel ve Funda Arar şarkılarını Güldünya ve erkek şiddetine uğrayan tüm kadınlar için söyledi.

Hürriyet'in "Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı"na katkı için düzenlediği Güldünya Konseri'nde Kürtçe şarkı söyleyen Ajda Pekkan, "Şarkılardan kimseye kötülük geldiği görülmemiştir. Aksine, bizi ayakta tutan unsurların başında gelirler. El verir bizi ayağa kaldırırlar, güç verir yarına uzanmamızı sağlarlar. Şarkıların dini, dili, milliyeti yoktur. Şarkılar özgürdür, bütün dünyayı dolaşır, ihtiyacı olan herkese ulaşırlar. Ve işte tam da bu nedenle, hangi dilde söyleniyor olurlarsa olsunlar, yalnızca kalplere dokunmaktır amaçları.”

Şarkıda; "Kızlar kalkın sesinizi duyurun dünyaya / zor şeyler de bekliyor sizi yukarılarda / kadınlar artık öndeler ve okuyorlar çünkü / artık kılıcın yerini kalem aldı / kızlar biz istiyoruz ki bizimle aydınlığa gelin" deniyor.

BİR KADIN, BİR SEVDA VE ÖLÜM

Güldünya Tören'nin İstanbul'da 22 yaşında son bulan öyküsü;

Bitlis'in Güroymak ilçesine bağlı Budaklı Köyü'nde başladı. Ailesi 'Şego' aşiretine bağlıydı. Çevredeki bütün aileler gibi kalabalıktılar ve törelere bağlılıkları sürüyordu.

Güroymak'ta esnaf olan 27 yaşındaki Servet Taş da ailedendi. Servet, Güldünya'nın teyzesinin oğluydu ve aynı zamanda amcasının kızıyla evliydi.
İki çocuğu vardı. Ancak Güldünya, birlikte büyüdüğü Servet Taş'ı her şeyi göze alacak kadar seviyordu. Zamanla Güldünya ile Servet'in yasak aşkı başladı. Gizlice birlikte oluyorlardı. Güldünya hamile kaldı.

Güldünya, karnındaki şişliği gizlemeye çalışırken, ailesi hamileliğini fark etti. Bir odaya kapatıldı. Baskılar sonucu çocuğun babasının Servet Taş olduğunu söyledi. Aile Servet Taş'la görüştü. Taş, önce inkâr etse de, sonra gerçeği açıkladı.
Aile, olayı 'Şego' aşiretinin büyüklerine anlattı. Aşiret büyükleri, Servet Taş'ın Güldünya'yı kuma olarak almasına ve birlikte köyü terk etmelerine karar verdi.
Taş, Güldünya'yı kumalığa kabul etti. Ama Güldünya bunu istemiyordu. Taş kaçtı, Güldünya'nın ise gidecek yeri yoktu. Bir odaya kapatıldı. Ailenin ilk kararı 'ölüm' değildi, İstanbul Fatih'teki amcası Mehmet Tören'in yanına gönderildi.
Güldünya, öldürülme korkusuyla yaşamaya başladı. Amcası, "Seni biriyle evlendirebiliriz, ama çocuğu nasıl açıklarız" diyordu. Güldünya, doğum yaptığında çocuğunun öldürüleceğini düşünüyordu.

Altı ay önce Bitlis'ten ağabeyi İrfan geldi. Amacı kardeşini öldürmekti. Güldünya'nın odasına girdi. Öldüremedi. Güldünya'ya bir ip uzatıp, kendisini asmasını söyledi. Odadan çıktı. Güldünya da pencereden atlayıp evden kaçtı. Bir polis ekibinin yanına sığındı ve Fatih'teki Şehremini Polis Merkezi'ne götürüldü.
Güldünya, başından geçenleri anlattı ve öldürüleceğini söyledi. Polis, amcası Mehmet Tören ve ağabeyi İrfan Tören'i karakola getirdi. Amca ve ağabey, Güldünya'yı öldürmeyeceklerine söz verdi.

Genç kadın onlara güvenmiyordu. Tek güvendiği kişi, bir arkadaşının babası
olan ve Bitlis'teki köylerinde uzun süre imamlık yapan Alaattin Ceylan'dı. Polise, Ceylan'ın yanında kalmak istediğini söyledi. Ailesi kabul etti. Polis, Güldünya'yı amcasına teslim etti. Amcası da Ceylan'ın evine götürdü. Oysa Güldünya'nın daha güvende olacağı İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nün konukevi ve Küçükçekmece'de kadın sığınma evi vardı.

Alaattin Ceylan, beş yıl önce emekli olmuş ve İstanbul'a yerleşmişti. Küçükçekmece'de oturuyordu. Ceylan, törenin kurallarını biliyordu ve tedirgindi. Güldünya'yı çocuklarından ayrı tutmadı.

1 Aralık 2003'te sancıları başladı Güldünya'nın. Sağlıklı bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Geleceğine dair ümidi olmayan genç kadın, bebeğine 'Ümit' adını verdi. Bebeğinin ailesince öldürülmesinden korkuyordu. Ona alışmadan, tanıdığı bir arkadaşına evlatlık verdi. İki gün boyunca odasından çıkmadı, yemek yemedi, sürekli ağladı. Ama bebeğinin başka kurtuluşu olmadığını biliyordu. Çocuk doğduktan sonra ailesinden kimse gelmemişti. Tehdit edilmiyordu. Kendisine yeni bir hayat kurabileceğine inanmaya başlamıştı. Ceylanlar'dan kendisine bir iş bulunmasını istedi.

Ama Bitlis'te dedikodu yayılıyordu. Bir buçuk ay önce 'Şego' aşireti yine toplandı. Bazıları, törenin uygulanmasını istiyordu. Şubat ayının başında İstanbul'a Güldünya'nın babası Şerif Tören geldi.

İki gün Alaattin Ceylan'ın yanında kaldı. Kızının yüzüne ise hiç bakmadı.
Baba Tören, Bitlis'e döndükten birkaç gün sonra, 25 Şubat'ta Ceylanların kapısı yine çalındı. Gelen, ağabeyi 24 yaşındaki İrfan Tören'di. İrfan, Güldünya'yı Bursa'daki teyzelerine götüreceklerini, orada işe sokacaklarını söyledi. Ceylan, Güldünya'ya eşyasını toplamasını söyledi. İrfan, "Eşyalarını toplamana gerek yok" dediğinde, Ceylan şüphelendi. Güldünya da korkuyordu. Endişelenen Ceylan, "Otogara birlikte gidelim" dedi.

Güldünya, Alaattin Ceylan ve İrfan, öğle saatlerinde evden çıktılar. 100 metre uzaktaki Güvercin Caddesi'ne geldiklerinde İrfan, beklemelerini, taksi çevireceğini söyledi. Güldünya'nın 20 yaşındaki kardeşi Ferit Tören pusudaydı.
Güldünya, küçük kardeşinin yaklaştığını gördü. Eli paltosunun cebindeydi. Birden silahını çıkardı, ateşledi. Güldünya kalçasından vuruldu. Ceylan, genç kızı korumak için üzerine yattı. Ferit Tören silahını tekrar ateşleyemedi, kaçtı. Ferit kaçarken, İrfan da yanında koşuyordu.

Ceylan, Güldünya'yı yakındaki bir özel hastaneye götürdü. Oradan Bakırköy Devlet Hastanesi'ne gönderilen Güldünya, hemen ameliyata alındı. Güldünya'nın yanına, Ceylan'dan haberi alan amcası Mehmet Tören geldi. Güldünya amcasından korkuyordu. Hastanenin haber vermesi üzerine polis geldi. Güldünya'nın ifadesi alındı. Her şeyi anlattığı ifadesini, "Kardeşlerimden şikâyetçi değilim" diyerek bitirdi. Onu vuran kardeşleri yakalanmamıştı. Ama polis, bir koruma bırakmadan hastaneden ayrıldı.

Genç kadın acil serviste yatarken, hastanenin bahçesinde iki kardeşi vardı. Polis ise ortada yoktu. Saat 03.45 sıralarında refakatçisi olduğunu söyleyerek kardeşlerden biri içeri girdi.

Namluyu Güldünya'nın başına çevirdi ve iki kez ateş etti. Güvenlik görevlileri, hızlı adımlarla hastaneden çıkan esmer bir genç gördü. Eşkâl Ferit Tören'e benziyordu. Genç, kaçmayı başardı.

Kısa süre sonra Güldünya'nın beyin ölümü gerçekleşti. Yetkililer aileyi aradı. Ona ölüm cezasını veren aileye, yaşam destek ünitesinin fişinin çekilip çekilmemesi soruldu. Yanıtları zaten biliniyordu. "Fişi çekin" dediler. Aile önce cenazeyi istemediğini söyledi. Ancak aşiret devreye girerek Güldünya'nın cenazesini aldı. 2 bin kişinin katılımı ile Buraklı Köyü mezarlığında toprağa verildi.

AYLİN ASLIM’IN GÜLDÜNYA ŞARKISI

Canım abim vurma beni
bu dünyadan alma beni
dökülür mü kardeş kanı
bir karında yatmadık mı
bir anadan doğmadık mı
bir memeden doymadık mı
binbir yarayla tek bir kurşunla gitti Güldünya
kim farkında kimin umurunda
yandı bir dünya
seni gönderene söyle
köydeki büyük meclise söyle
daha çocuk yaşta üstüme çıkan herife
eğer böyle ölürsem iki elim yakanızda
hayaletim gezer düşer peşinize
binbir yarayla tek bir kurşunla gitti Güldünya
kim farkında kimin umurunda
yandı bir dünya
binbir yarayla tek bir kurşunla
gitti Güldünya
kim farkında kimin umrunda
söndü bir dünya.

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..