Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '07

 
Kategori
Öykü
 

Bir kadın tanıdım

Bir kadın tanıdım
 

www.nimetdolls- sırtı bebekli kadın


Bir kadın tanıdım. Yüzyılları takmış peşine, hep yürür durur düşlerime.

Anadolunun tüm kadın yüzlerini taşır yüzünde.

Kaygılı, hüzünlü, edalı, gizemli ve sevgi dolu.

O bir Avşar, ya da Yörük, Türkmen veya Kürt kadını. Dün gibi yakın, yarın gibi gelecek.

Zamanın içinde yitmiş gibidir. Belki yüz kere yeniden doğup doğup gelmiştir aramıza.

Başında bir anıt gibi durur, gelinlik tacı. Belinde kuşağı, önünde önlüğü, kollarında kolçağı.

Acelesi vardır her zaman. Kıpır kıpırdır, küçük adımlarıyla salınarak yürürken.

Taze tereyağ kokusu gibidir yayığın başında. Vurdukça yayığa, bir güzel süzülür mavi gözleri.

Çocukluğumda hep mavi gözlerine bakardım onun. Annemin inadına bakardım. Belki de kıskanırdı annem sevgimizi.

Keşke, benim de, onun gibi mavi olsaydı gözlerim.

On dört yaşında tanıdı kocasını. Çocuk masumiyetiyle kucakladı tüm aileyi. Yemek yapılacak , tarlaya gidilecek, çapa yapılacak. Koyunlar sağılacak, harmana gidilecek, buğday elenecek.Kaynananın, kayın pederin hizmetine koşulacak. Kayın su ister. Görümce de biraz naz.

Akşama da otuz yaşındaki dedem onu yatakta ister. Kolay değil, gelin olmak, kadın olmak.

On kişilik aile ve iki odalı bir evde gelin olmak. Hiç bir şeyi yüksünmez. Bir görev bilir.

O kadar işin üstesinden nasıl gelir, nasıl başarırdı, herkes şaşırır kalırdı.

Bir kızı , üç oğlu oldu. Kolay değildi çocukları büyütmek. Yoksulluk diz boyuydu.

Önce bir oğlunu, sonrada eşini kaybetti. Kırk yaşında dul kalmıştı. Zordu köylük yerde dul kalmak.

Şimdi tüm işler onu bekliyordu. Büyük oğlunu ve kızını evlendirmişti. Küçük oğlu da evlenip askere gitmişti.

Amcamın asker mektuplarını ben okurdum nineme. Amcam da hep destan yazardı mektubunda. Ninemle birlikte ağlardık. Hem saçlarımı okşar, hem ağlardı. İnceden bir türkü tuttururdu bazı zamanlar. Ben de dizlerine yatar, onu dinlerdim.

Harman zamanı, ninemin öküzü ölmüştü. Yoncalamıştı galiba. Öküz her şeydi, öküzsüz hiç bir iş yapılamazdı. Bir ağıt tutturmuştu, yüreğinin derinlerinden.

O güzelim mavi gözleri kan çanağına dönmüştü. Köylü severdi, Selver Annelerini, hemen bir öküz buluverdiler ona.
Bu öküzü de yayladan getirmek on yaşındaki bana düşmüştü.

Zaman su gibi akarken, o da yaşlanmaya başlamıştı. Annemi hep anlayışsız bulurdum.

Nineme davranışlarını gördükçe. Annemden de korktuğumdan yaklaşamazdım nineme. Amcamın hanımı da bu konuda annem gibiydi. O yaşlı haliyle gündeliğe gider, para kazanırdı. Katkıda bulunurdu herkese. Yine de sevmezdi gelinleri . Çok üzülürdüm ve çözemezdim bu durumu beynimde. Artık elden ayaktan düştüğünde, ben de evlenmiştim. Yaşam şartları gurbetellere atmıştı beni de. Ninemin çok az ziyaretine gidebiliyordum. Çok sevdiğim halde bunu yapamıyordum. Kendime hep kızıp duruyordum. Ve o güzelim insanı kaybettik. İçimde koskocaman bir uhde kaldı. Bu bir yara oluşturdu yüreğimde.

O güzelim insanlara, büyüklerimize , gereken ilgiyi gösteremedik. Sevgilerimizi eyleme dönüştüremedik. Sevginin emek istediğini unuttuk. İş işten geçtikten sonra üzülmek, anlamsız kalıyor. Siz siz olun yakındaki değerlerin, sevgilerin farkına varın ve bir emek harcayın. Bu emek sizi mutlu edecektir. İçinizde bir uhde bırakmayacaktır. Bir kadın tanıdım yüz yılları takmış peşine, hep yürür durur düşlerime...

E. Şahin, Didim

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..