Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '12

 
Kategori
Deneme
 

Bir kadının resmi...

Yazmayı çok seviyorum. Küçük yaşta yazmaya ve beğendiğim sözleri biriktirmeye başladım. Her yıl bir defter biterdi yazdıklarımla… Sonra küçük küçük hikâyeler karalamaya başladım. Ayrıca tuttuğum günlüğe de abartılı derecede yazıyordum. Sıradan bir gün için sayfalarca duygu akıttığım zamanlar oluyordu. İçinde yaşadıklarımdan çok hissettiklerim vardı.  Kendimi yazmaktan ve okumaktan alamıyordum.

Bir gün yazdığım günlüğü okurken neden bir roman yazmıyorum ki dedim. Ve bir roman yazmaya karar verdim. Önce ne yazmak istediğimi düşündüm, bir kurgu oluşturmalıydım, öyle çok kafamda konu vardı ki… Bir türlü ortak bir noktada birleştiremiyordum hepsini. En sonunda bir olay, bir hikâye anlatmak yerine, bir kadını ve duygularını yazmaya karar verdim. Kafamda bir şekli vardı kadının… Önce o karakteri giydirdim sonra belirgin özelliklerini buldum, ardından hayallerini, rüyalarını…

Yaşadıklarını başka bir pencereden anlatmak istedim. Örneğin gece baktığımızda görünen gökyüzünün lacivertini, yıldızlarını, dolunayını değil. Onun penceresinden gördüğüm şeklini yani kendini sardığı lacivert çarşafı, parıldayan umutların zaman zaman nasıl kaydığını, baktığında kendisini gördüğü dolunayın onun aynası olduğu gibi…

Yazarken zaman, mekân çok fazla kurmadım. Zaman zaman bir hastanede beklerken karaladıklarımı ekledim. Bazen dünyaya olan haykırışlarımı bileyip ona aktardım. Bir haber programında gördüğüm, etkilendiğim gözyaşlarını ektim yanaklarına… Kimi zaman mutlu kahkahalarla donattım çevresini… Gürültüleri melodiye çevirip, şarkılar söylettim… İçseslerini konuşturdum. Melekler ve şeytanlarla sohbet ettirdim bazı geceler... Mitolojiyi araştırttım. Tatile çıkardım sıkıldığımda, otellerde konaklatmak yerine mimarı değeri yüksek camileri, su kemerlerini, müzeleri gezdirdim. Ayrılıklar yaşattım, ölümler tattırdım. Hatalara sürükledim. Mezarları ziyaret ettirdim hafta sonları. Dualarını yazdım evden her çıktığımda, dileklerini bağladım sarı saçlarına, kalbine ise çok büyük bir aşk kazıdım. Öyle kaptırmıştım ki günlüklerime bile dokunmaz olmuştum. Şimdi düşünüyorum da, oyuncak bir bebek çizmişim kendime, yazarak onunla oyanayıp, oyalanıp durmuşum meğer...

Tabi sonunda yazdıklarım bir gün sona erdi. Uzun bir süre düzenlemek için fırsatım olmadı. Bir kenarda öylece kaldı. Yıllar sonra bakalım neler yazmışım diye elime aldığımda, bir resim gördüm adeta. Tamamen betimlemelerle örülmüş, düşsel bir boyutla gerçek bir dünya arasına sıkışmış bir kadının resmiydi bu. Bazı sayfaları siyah beyaz, bazı sayfaları renk renk... Ayrıntıları düşündüm ve baktım ki önce yazmışım sonrada oynamışım hayatı… Yazarken ben değildim belki ama içimdeki kadının yansımasıymış sanırım. Kendimi aynaya bakmış gibi hissettim. Yıllar sonra yazdığım kadına dönüşmüştüm belki de dönüştürmüştüm kendimi... Fark ettim ki hala romanım bitmemişti. Sonu belli değildi. Kimbilir noktası ne zaman konulur... Çizgiğim kadın  nerede biter, bitti dediğim yerde başlayan ne olur?

Yazdıklarımı öylece bıraktım yerine, yıllar sonra tekrar okumak belki de okutmak üzere...

 

...

 

 
Toplam blog
: 16
: 411
Kayıt tarihi
: 19.07.11
 
 

1981 Aydın doğumluyum. Sağlık sektöründe reprezant olarak çalışmaktayım. Yürüyüş yapmayı ve müzik..