Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Bir olay bir başka olayı perdelemek içindir

Bir olay bir başka olayı perdelemek içindir
 

Türkiye'de işler hep böyle yürütülür.

Örnek: Mayınlı arazilerin temizlenmesi işini yabancılara verip o bereketli toprakları 49 yıllığına temizleyenlere teslim eden bir yasaya muhalefet varsa, o yasa kabul edilene kadar Türkiye'nin Güneydoğusu'nda sürekli mayınlar patlamaya ve şehitler verilmeye başlanır.

Sonra, diyelim İstanbul Boğazı'na bir köprü daha planlanır. Fakat, o güzelim Boğaziçi'nin içine edildiğini söyleyenler ortaya çıkar. Bu karşı çıkanları bezdirmek için şu an var olan iki köprü de onarıma alınır gibi yapılır ve İstanbul'da karşıdan karşıya geçmek mümkün olmaz. Böylece cümle alem "Üçüncü köprü şart" koşullandırılmasına getirilir.

Sonra bir başka örnek: Diyelim ki askerleri sivil mahkemelerde yargılatmak istiyorsunuz. Fakat, bunun zemini hazır değil. O halde derhal hazırlatılır. Fotokopi ile üretilmiş ve bir asker tarafından yazıldığı imajı yaratılmış darbe belgesi hazırlanır. Hazırlayan da hazırlatan da bu belgenin uydurma olduğunu bildiği halde bu belge dünyanın sonuymuş gibi tanıtılır. Böylece acilen darbelere karşı bir yasanın hazırlanması için ortam uygun hale getirilir. Herkes "Adamlar haklı kardeşim baksana onlar da darbe yapacaklarmış" düşüncesine getirilir.

Ya da diyelim çalışanlara zam yapılacak. Bu oran % 4.5 gibi büyük bir rakamdır. Büyük bir rakam evet. Ama, kime göre? Şaka yaptığımı sanmayın. 500 lira ya da 1 000 lira maaş alanlar için % 4.5 çok küçük bir orandır. 500 lirada 22, 50 lira, bin lirada 45 lira yapar. Oysa 9.500 lira maaş alan milletin vekilinde bu oran 425 liradır. Yani milletinvekiline yapılan zam neredeyse bir asgari ücret kadardır. E şimdi çalışan kesimler, emekliler bu duruma uyanmadan bir şeyler yapmalı. Ne yapmalı? Güneydoğu'da büyük operasyon. Teröristlere bomba yağdı? İyi de hani terörist?

Dedim ya Türkiye'de işler hep böyle yürür. Bu nedenle de bunlara örnek bulmak zor değildir. Her Ergenekon dalgasının bir sonraki ya da bir önceki olaylarına bir bakın yeter.

Şu an yapılmakta olan Marmaray Projesi, yapılması düşünülen ikinci tüp geçit ve yine yapılması düşünülen üçüncü Boğaziçi köprüsü çok çok büyük paralarla ortaya çıkmaktadır. Böyle işlere giren firmalar dünya çapında bütçelere sahip büyük firmalardır. Hattâ tek başına bütçeleri yetmediğinden bir çok ortakla birlikte ihaleye girerler. Milyar dolarların hesaplandığı bu tür ihalelerde neler olabilir? Birileri yanıp tutuşuyor "İlla üçüncü köprü", "İlla ikinci tüp geçir" diye. Neden acaba? Bir tek İstanbul trafiğini rahatlatmak mıdır amaç? Yoksa, milyar dolarların döndüğü böyle ihalelerde her hangi bir kişinin ya da her hangi bir partinin cebine komisyon indiği için mi bu kadar uğraş? Bilmiyorum yalnızca kuşku duyuyorum. Soruyorum.

Şimdi "Eski kafa yine hortladı teknolojiye karşı çıkıyor" demeyin. Bu tür ulaşımı rahatlatıcı önlemlerin alınması hepimizin ortak dileğidir. Ancak, bunu mantıklı bir şekilde yapmak işin doğrusudur. Örneğin: Şu Marmaray Projesi henüz tasarım aşamasındayken bağırdık, İstanbul'un tarihi yarımadasında böyle bir tünel kazısı yapmayın dedik. Çünkü, bu tarihi yarımadada nereyi kazsanız bu kazıyı engelleyecek bir tarihi esere rastlanacaktı. Bu da projeyi geciktirecekti. Yol haritasını değiştirin dedik. Dinleyen olmadı. Şimdi, inatla bu kazıyı oralardan başlatanların hangi tarihi eserleri gece yarısı operasyonlarıyla ülkelerine kaçırdıklarını çok yakında sergilerde göreceğiz. Tabi ki gidenler anlaşılmasın diye de taşınmaz tarihi eserler "Roma'nın limanları" olarak herkese gösteriliyor.

Biz Marmaray Projesi'ne karşı değildik. Tünellerin sur dışından başlamasından yanaydık.

Bir de bu proje henüz tasarım aşamasındayken "Madem başladık bir işe, gelin bu tüneli hem raylı hem de tekerlekli araçlar için altlı üstlü ya da yan yana yapalım" dedik. O da kabul görmedi. Çünkü, bu raylı sistem projesinden elde edilecek ranttan başka, bir de tekerlekli araçların geçeceği ikinci bir tünelden elde edilecek rant hesapları vardı. Aynı durum üçüncü köprü için de geçerliydi. Dünyanın bazı ülkelerindeki asma köprüler iki katlı yapılıyor. Bir kat gidişe bir kat dönüşe ait oluyor. Bağlantı yolları da buna göre yani trafiği kapatmayacak şekilde yapılıyor. Bu bizde kabul görmedi. Çünkü, her köprü ve çevre yolu o çevredeki arsa spekülatörlerinin kazancını bine katladı.

Bizler teknoloji düşmanı değiliz. Ancak, Türkiye'nin de düşmanı değiliz. Elbette tüp geçit de yapılacak, metrobüs de alınacak, asma köprüler de yapılacak. Fakat bütün bunlar yapılırken önce Türkiye'nin çıkarları, Türkiye'nin bütçesi, Türkiye'nin kültür mirası, Türkiye'nin halkı düşünülmesi gerekmektedir. Yani, her hangi birisinin ya da her hangi bir partinin kasasına girecek komisyon yerine Türk halkının cebinden çıkacak parayı hesaplamamız gerekmektedir. Bu nedenle de en uygunu, çevreyi en az kirleteni, en uygun kullanım kolaylığı olanı yapmak işin doğrusudur. Bu doğrudan başkası da hepimizde bir kuşku doğurmaktadır.

Şimdi büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanı, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanma yasasını bir daha görüşülmek üzere meclise yollayacak. Meclis de bu yasayı düzeltecek. Yine askerler sivil mahkemede yargılanacak fakat bu kez yargılanma nedenleri tek tek belirtilecek. Böylece hükümet de geri adım atmamış gibi gözükecek. Fakat, bu yasa gidip gelirken büyük bir olasılıkla yine Türkiye'de gündemi değiştirecek bazı olaylar yaratılacak. Böylece yasa değişikliği gürültüye getirilmiş olacak.

Dedim ya, Türkiye'de işler hep böyle yürütülüyor.

Askerleri sivil mahkemelere gönderenlerin hiç birinin mahkeme yüzü gördüğü yoktur. Kaldırın şu kürsü dokunulmazlığı dışındaki tüm dokunulmazlıkları da görelim bakalım mahkeme salonları sizleri yargılamaya yetecek mi?

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..