Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Bir tuhaf sosyalistlik anlayışı üzerine

Bir tuhaf sosyalistlik anlayışı üzerine
 

Halay sosyalistliği denen şeyin sosyalistlikle alakası yok.


Yok yok, bu konuda iki çift laf etmezsem çatlarım kesin. 

Hem içimdeki asabi çocuğu sustur susturabilirsen. 

Ezelden beridir memleketimde sürüp giden, milenyum ve de bilişim çağında bile değişmez katılığını sürdüren bir tuhaf sosyalistlik anlayışı var ya ondan bahsediyorum. 

Hani şu bir takım yaşam biçimini sürdürmezsen sosyalist olunamayacağını düşünen cahil cühela zevat... 

İşte onlara inanılmaz bir antipatim var ve nedenlerini saysam bitmez, sayfalar yetmez adeta. 

Öncelikle şu halay ve türkü mevzusu. 

Yahu arkadaş, insan halay çekebilir, en içlisinden türküleri de sevebilir ve barakadan bozma türkü barları da arşınlayabilir ona birşey yok, kendi tercihidir sonuçta denebilir de, bunu eğer sosyalistlik adına yaparsa işte orada kocaman bir DUR! Hatta, hop dedik birader! 

Çünkü sosyalistlik ne halay çekmekle, ne türkü dinlemekle ne de leş gibi gezerek, günlerce banyo yapmamayı marifet saymakla anlaşılabilecek birşey. 

Kim nereden ve de neresinden uyduruyor bunları inanın onu hiç anlamam.
Böylesi sosyalist özentilerinde bir sürü psikolojisidir ki sormayın gitsin. Yani bir önceki kuşaktan sosyalist olmayı halay çekmek, pis olmak, kendine bakmamak ve illa türkü dinlemek olarak gördüyse, kendisi de öyle devam ettiriyor olayı.
Ama onun yerine açıp bir kitap okumak, kendini geliştirmek desen, hiç şüpheniz olmasın, dut yemiş bülbüle döner. 

Evet ya, işte böyle düşündüğümden, o ismini hatırlamadığım itici sosyalist bozuntusu tipi tip, takım elbise giymeme bozulduğunda nasıl da sinirlenmiştim. Kendisi büyük devrimci ya, bana öğütte bulunuyor; benim gibi tonla kitap devirmiş birisi nasıl olurmuş da bir burjuva gibi takım elbise giyermiş de falan fıstık. Bu itici tipi tipe gereken cevabı fazlasıyla yapıştırdım elbet, sonrasında da sen sağ ben selamet. 

Hadi halay özentiliğinden türkü çığırtkanlığına, böylesi çarpık bir sosyalistlik anlayışına nefretimi kustum da, ya giyim kuşam konusuna ne demeli? 

Hanidir bir zamanlar emperyalizme karşıtlığını gösterme adına kot pantolon dahi giymeyen sosyalist abilerden ve de devrim adına makyaja falan karşı olan hırçın kızlarımızdan beridir birşeyler az buçuk değişmiş olsa da, böylesi bir anlayışla sosyalist olduğunu sanan sürü hala var ne gariptir ki. 

Evet çok tuhaf, hatta dayanılmaz birşey bu! 

Çünkü yıl 2011! 

Tamam 2011 olmasını falan geçtim de, bütün sosyalistlerin halay çekip türkü çığırdığı, hatta "Birinci" sigarası tüttürdüğü, asker postallarıyla gezdiği yıllarda sosyalizm geldi de, benim mi haberim yok acaba? 

Zaten tüm bunlarla sosyalizm gelecek olsa, inanın türkü barların müdavimi olacak, bir halay görmeye durayım halay başı olmak için en öne atılacağım ve banyo falan yapmayı bırakıp leş gibi pislik içinde gezeceğim. 

Ama binlerce kere şükür ki, kafam çalıştığından böyle şeylerle hiç işim olmadı, bundan sonra da olamaz. Allah yazdıysa bozsun. 

Öyle ki, onlar halay çekip türkü çığırırken ben Bakunin'den Kropotkin'e, Marks'dan Proudhon'a hepsinin görüşlerini bir bir devirip, yaşadığım çağın gerçekleriyle o ölmez tezler arasında bir ilişki kurmaya kafa yoruyorum. 

Darısı bizim halaycıların başına diyeceğim ama durum gerçekten vahim görünüyor. 

Üstelik bir şey daha var ki... İşte bu da bir başka bomba... 

O da mevcut egemen sistemin bu tip bir sosyalistlik anlayışını el altından destekliyor oluşu. 

Çünkü sistemin beyin takımı akıllı; biliyor ki, böylesi cahil cühela sosyalistler yaratarak ve desteklenerek sosyalizm tehlikesi kontrol altında tutulabilecektir. 

Ama vay anlayana... Yapacak birşey yok onlara. 

Bu konuları tartıştığımda merhum Attila İlhan'ın o güzel analizi aklıma geliyor her seferinde ve ne yazık ki gerçekliğinden hiçbir zaman şüphe etmeyeceğim o tespit şu: 

Az gelişmiş ülkenin sosyalisti de az gelişmiş oluyor!
 

 
Toplam blog
: 47
: 1149
Kayıt tarihi
: 24.11.10
 
 

Praksise düşünceden varan bir romancı, kültür eleştirmeni, otodidakt bir feylesof, yaşam gözlemci..