- Kategori
- Şiir
Bir uygarlık serüveni
Ne ağlayıp duruyorsun?
Bir tek sen mi acı çekiyorsun?
Tarih denen dilsiz kuyu,
Duymaz mısın? ceset dolu…
Tarifsiz acılardan taştın da geldin,
Akıtıp kirli suyunu arınan sendin,
Zamanın içinden geçtin elendin,
Uygarlık deryasına karışı verdin…
93 Harbini! kim nerden bilsin?
Göçüp gider öksüz yürekler,
Sürgün ve ölüm katarında,
Zalimin zulmü değildir, acı veren,
Tanrı’dır sanki onları terk edip giden,
Mahşerin atına binip, o can pazarında…
Bu yüzden bilmem?
Zaman denilen iç daraltıcı,
Korkuların gölgesinde,
Geçmişten gelip, geleceğe
Randevu verdiğin,
Kendi sonsuzluğunda;
Arınarak geçer mi bilinmez,
Kuşaktan kuşağa aktarılan acıların…
Fakat her kuşak sanır,
Bir tek acıyı kendi tanır,
Oysa asıl çeken ataları
Bugün unutulan acıları,
Senden akan gözyaşları,
Yarına kurur mu bilinmez?
Ama bugün çektiğin acıların,
Bilirse evladına, demi kalır…
İşte bizim hikayemiz!
İlahi bir Komedya sanki,
Sahnelenir bir uygarlık serüveninde…
(ABBA: 12 Haziran 2014, İnsanlık Tarihi, Birazda Büyük Göçlerin Tarihi Sanki…)